27 Kasım 2020 Cuma

Yeşil ekonomiyle yoksulluğu bitirmek (Yeşil Ekonomi 21)

  

Çoğu gelişmekte olan ülkeler ve nüfuslarının çoğunluğu doğrudan tabii kaynaklara bağımlı bulunuyor.

Dünyanın kırsal fakirlerinin çoğunun geçimi kırılgan çevreler ve ekosistemlerin sömürülmesi ile bağlantılı.

600 milyonun oldukça üzerinde bulunan kırsal fakirler bozulmaya meyilli arazi, su stresi, iklim ve ekolojik düzensizliklere hassas olan yukarı arazi alanlarında, orman sistemlerinde ve kurak arazilerde yaşıyor.

Her ne kadar son on yıllarda azalma olsa da, hızlı küresel şehirleşmeye rağmen, gelişmekte olan bölgelerin kırsal nüfusu büyümeye devam ediyor.

Dahası gelişmekte olan dünya fakirlerinin üççeyreği hala kırsal alanlarda yaşıyor.

Tarım, ormancılık, balıkçılık ve su yönetimi gibi yeşil ekonomi potansiyeline sahip birçok sektör fakirler için özel önem taşıyor.

Bu sektörlere yatırım yapılarak, mikro-finanslarla ölçeği yükseltmek dâhil muhtemelen sadece istihdam olarak değil, aynı zamanda ağırlıklı olarak ekosistem hizmetlerine dayalı olan maişet temini için ortam sağlanacak.

Atmosferik formların, örneğinin değişmesi, artan yağmur düşüşlerinin tahmin edilemezliği ile gıda üretiminin tehdit edilmesi; yükselen deniz seviyesinin kıyı tatlısu rezervlerini kirletmesi ve taşkın risklerinin büyümesi ve aşırı hava olaylarının, çok sık olacağının beklentisi toplum kesimlerinde yıkıma neden olabilir.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) hükumetlere ve iş yerlerine yardım ederek iklim değişikliğine adapte olma ve hafifletmeyi, emisyonları azaltmayı ve büyük ihtimalle etkilenecek uluslara ve topluluklara yardım ederek değişen şartlara daha dirençli olma yollarını geliştirmeyi amaçlıyor.

İklim değişikliğine sebep olan emisyonlarla mücadele görevi karmaşık ve baskıcı görünüyor, ancak fertler ve işyerleri ve hükumetler tarafından alınacak basit tedbirlerin kitlesel bir fark oluşturacağı düşünülüyor.

Yeşil ekonomi modeliyle sürdürülebilir geleceği başarmak hedefleniyor.

Sürdürülebilir gelişme bütün seviyelerde karar yapacak bütünsel, adil ve ileri görüşlü bir yaklaşımı gerektiriyor.

Sürdürülebilirlik kavramı sadece güçlü ekonomik performans üzerinde durmayıp; aynı zamanda nesiller boyu ve nesiller arası adil bir geleceği kapsayan bir hareket olarak ele alınıyor.

Önemli bir uluslararası çevre toplantısı olan ‘Rio 1992’ toplantısının sürdürülebilir geleceği başarmak için, çok yönlü sistemin önemli parçalarını ve vizyonunu sağladığı yönünde kanaat oluşturduğu belirtiliyor...