28 Kasım 2020 Cumartesi

Yeni ekonomik süreçlerin tasarlanması (Yeşil Ekonomi 22)

 

Zenginliğin sanayi ve kapitalist tanımı para ve maddi birikim olmuş.

Yeşil ekonomi insan ve çevre ihtiyacını karşılamaya direkt olarak odaklanma manasına gelmesi şeklinde algılanıyor.

Sosyal ve çevresel krizler yönetimden değil tasarım problemi olarak görülüyor.

Sistemin tamamen değişmesi gerekiyor.

Bunu başarmak için ise büyük insan tahayyülü, kocaman bilgi ve herkesin yaygın katılımına ihtiyaç duyuluyor.  

Yeşil ekonomi ve yeşil politikalar hayatın bütün alanlarında ve ekonominin her sektöründe pozitif alternatiflerin oluşumuna atıfta bulunuyor.

Yeşil ekonomi kamu ve özel sektör için destek öncelenmesini öngörmüyor.

Her iki sektörün de değişmesi lazım geldiğine önem veriyor, böylece piyasaların sosyal ve ekolojik değerleri ifade edeceği ve devlet toplum yeniliğinin temel şebekeleri ile birleşmiş olacağı bekleniyor. Bunun için yeni ekonomik süreçlerin tasarlanması ve oyunun yazılı yeni kuralları üzerinde duruluyor.

Böylece ekolojiyi yönetmek için teşvikler ekonomi hayatında inşa edilir olacak.

Sürdürülebilirlik aynı zamanda iklim değişikliğine adapte olmayı ve hafifletmeyi kapsıyor.

Yeşil işleri kavramak bir ülkeden bir diğer ülkeye farklılık gösterebilir.

Neticede ülkeler kendi milli tanımlarını oluşturma ihtiyacında olacak ve düşünülen yeşil ve yeşil olmayan uygulamalar için eşikler kurulacak.

Yeşil bir ekonomi sürdürülebilir üretim ve tüketim örneklerini gerektiriyor, bunlar ekonominin bütünü içinde çoğu işletmeler ve yapısal değişimde uygulamalara olan modifikasyonları teşvik etmiş olacak.

Değişim sadece işletmeler için teşvikler oluşturmayı değil, aynı zamanda yeni modeli benimsemeleri için yetkinlik üretimini kapsıyor.

Beklentiler geleneksel işletmeler senaryosu altında, şu andaki mevcut durumun sürmesi halinde verimliliğin %2.4 daha az olacağı yönünde ve 2050 yılında ise %7.2 daha az olacağı yönünde.

Dahası, daha yüksek sıcaklıklar, taşkınlar ve aşırı tabiat olayları gibi iklim değişikliğine bağlantılı olarak şiddetli hava olayları toplum üzerinde önemli negatif ekonomik maliyetlere yol açarak hayatı zorlaştıracağı tahmin ediliyor.

Mevcut alışılmış işletme senaryoları devamı halinde, israf üretimi ve tüketim örnekleri, devam eden toprak azalması, ormansızlaşma ve aşırı balık avcılığı ile beraber, artan su kıtlığı ve gıda; enerji ve diğer mallarda tırmanan fiyatlar gibi olumsuzluklarla sonuçlanabilecek tahminler yapılıyor.

Bu durum gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk ve adalet eksikliğine ilaveten yetersiz beslenme ve gıda güvenliği gibi problemlerin hane halkı düşük gelir harcaması nedeniyle kötüleşeceği; ayrıca gıda ve enerji konularındaki orantısız gelir payına yol açma ihtimali üzerinde duruluyor.