14 Kasım 2020 Cumartesi

Yeşil Ekonomi (9)


 “Büyüyelim de nasıl büyürsek büyüyelim; yatırım yapalım da nasıl ve nereye yaparsak yapalım; ya da yerleşim alanları açalım da nasıl ve nerede olursa olsun” anlayışı ve daha birçok ekonomik değerler dizisi artık eskinin alışılmış kalıpları içinde projelendirilip uygulamaya alınamayacağını gösteriyor.

İçinde bulunduğumuz şartların dünyayı ekonomik faaliyetlerde değişime zorladığı ve bu husustaki küresel yapının yönlendirdiği şartlar ve prensipler göz önünde bulundurularak yapılmasını gerektiriyor.

“Biyolojik çeşitliliğin küresel olarak azalma eğilimini tersine çevirmek; sera gazlarının yayılmasını hafifletmek, tarım arazilerinin azalmasını durdurmak ve okyanuslarımızın korunması” önem arz ediyor.

Mevcut modeli değişime zorlayan husus, ekonomide kullanılan kaynakların giderek azalması ve geride kalanların ise kötüleşmeye doğru bir eğilim içine girmiş olmasından ileri geliyor.

Sürdürülebilir üretim için tabii sermayenin devamlılığına mutlak ihtiyaç var.

Artık ekonomik faaliyette bulunan firmaların günümüz şartlarıyla uyumlu bir üretim modeli ve teknolojisiyle üretim yapması, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini göz önünde bulundurmasını gerektiriyor.

Bu yeni anlayış işletmelerin hem rekabetçi bir yapıya ve hem de çevreci bir yapıya kavuşmasını kapsıyor.

Ekonominin yeni değerler silsilesi küresel pazarlarda rekabet gücünü artırmayı öngörürken, insan ve çevreyi korumayı temel bir prensip olarak ele alıyor.

Hâsılı, tabii sermaye arzını en azından talebi karşılayacak ya da sürekli olarak talebin üzerinde tutacak bir sistemi oluşturmak gerekiyor.

Artık yeşillenmeye yönelen ticaret sadece bir fırsat değil, aynı zamanda bir zorunluluk olarak görülüyor.

Büyük zorluk gezegeni etkilemeksizin insanoğluna yardım edecek üretim ve dağıtım modellerine yol açacak yeşil ekonomiye dönüşme yollarının nasıl uygulanması üzerine odaklanıyor.

Yeşil ekonominin iki ana konusu ise sürdürülebilir gelişmeyi sağlamak ve yoksulluğu gidermek şeklinde kurgulanıyor.

Daha iyi politikalarla risk faktörlerini azaltacak destekleyici yönetimlerle bu tür tehditleri minimize etmek amaçlanıyor.

Çevresel ihtiyaçları ele alacak iyileştirme programları inşa etmek, barışı tesis etmek ve uzun dönem sürdürülebilir gelişmeyi teşvik edecek teknolojilere geçişi sağlamak hedefleniyor…

Bu teknolojilerin dayandığı temel prensip çevreyi mümkün olduğu kadar az kirletmek, mümkün olduğu kadar kaynakları israf etmeden az ve verimli kullanmak esasına dayanıyor.

Çevre ve tabii kaynakları korumanın zaruret olduğu ve israf etmenin doğuracağı olumsuz sonuçlara dikkat çekiliyor…