27 Ağustos 2019 Salı

Plastiklerin ulaştığı tehlikeli boyut




Plastikler hayatımızda çok yaygın bir hale gelmiş.
Geride bıraktığı ve bırakacağı zararlara rağmen bu husustaki umursamazlık devam ediyor.
Plastiklerin kullanışlı, ucuz ve her yerde bulunmaları avantaj sağlıyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatının (FAO) açıklamasına göre, kullandığımız plastiklerin yüzde 70’den fazlasının geri dönüşümü yapılmıyor.
Çok miktarda plastikler plajlardan, nehirlerden, caddelerden okyanuslara sürükleniyor. Mevcut duruma göre 5 trilyon adet plastik parçasının okyanuslarda var olduğu tahmin ediliyor.
Mikroplastikler ise flitrasyon yoluyla ekosistemlere intikal ediyor. Mikroplastikler aynı zamanda insan gıdasının farklı türlerinde (içme suyu, bal ve sofra tuzu gibi) bulunuyor. Plastik kullanımında günlük tercihlerimiz önem arz ediyor.
FAO’nun tavsiyesine göre makro ve mikro plastiklerden bağımlılığımızı kesmek için 5 yol bulunuyor.
1.    Tek kullanımlık plastiklerden kaçınmak
Günlük olarak kullandığımız plastiklerin %90’ı atılabilir veya tek kullanımlık; market poşetleri, plastik ambalajlar, fermuarlı plastik torbalar, kahve kupalarının kapakları. 
Tek kullanımlı plastiklerin parçalanması 1000 yıl gibi uzun bir zaman aldığı düşünülüyor.
Bu plastikler aynı zamanda memeliler, kuşlar ve balıklar tarafından gıda olarak yanlışlıkla alınıyor.
Günlük yaşantımızdaki plastik yaygınlaşmasında basitçe dikkat ederek tek kullanımlık plastikleri tekrar kullanılabilir tercihlerle değiştirmek çare olarak tavsiye ediliyor.
Buna çare olarak bez torbalar, cam saklama kapları, seramik kupalar gibi.
2.    Gizli olan mikroplastikleri tanımak
Bir çok kozmetik ve güzellik ürünleri küçük plastik boncukları kapsayan eksfoliant denilen peeling işlemini kapsıyor. Bu mikroplastiklerin zararsız görünebileceği fakat su arıtma tesislerinden geçebilecek büyüklükte olmaları nedeniyle okyanuslara ulaşarak yanlışlıkla balıklar tarafından gıda olarak alınıyor.
Bu nedenle yulaf ezmesi ve tuz gibi tabii eksfoliantları kullanmak tavsiye ediliyor.
3.    Tekraren kullanılan su şişesi kullanmak
Tek kullanımlık su ve soda şişeleri plastik atıkların en büyük suçlularından bir kısmını oluşturuyor.
2016 yılında küresel olarak 480 milyar adetten fazla plastik içme suyu şişesi satılmış.
Eğer bu plastik şişeler birbirlerine eklenirse güneşin yarı yolundan fazlasına uzanıyor.
Bunların yerine tekraren kullanılan şişelerin kullanılması tavsiye ediliyor.
4.    Plastik çatal bıçaklara hayır
Bu tür çatal – bıçak kullanımından vazgeçilmesi gerekiyor.
Yiyeceklerinizi daha az kaplar içinde paketlenmesi, plastik çatal bıçak istenilmemesi, yerine tek kullanımlık olmayanların kullanılması tavsiye ediliyor.
5.    Geri dönüşüm
FAO’nun açıklamasına göre, kullandığımız plastiklerin çoğunluğu geri dönüştürülmüyor.
            Tercih edilebilir yerde geri dönüşebilir plastik kullanımını sağlayın. Fakat unutulmaması gerekense atığı yönetmektense önlemenin daha kolay olmasıdır...
Sürdürülebilir okyanusları, nehirleri, balıkçılığı ve balık çiftlik uygulamalarını geliştirmek FAO için öncelik oluyor.
Yapılan tahmine göre küresel nüfusun %10 – 12’si geçim için balıkçılığa ve su kültürüne bağımlı.
Kişi başına balık tüketimi 1960’lardaki 10 kilogramdan, 2016 yılında 20 kilograma yükselmiş. Bu kaynaklar gittikçe tehdit altında bulunurken deniz gıdasına olan talep de artış gösteriyor. Plastiğin kullanışlı olması okyanusların ve denizlerin geleceği için değer mi?, sorusu hatırlatılıyor.
"Haydi göllerimizi, nehirlerimiz ve okyanuslarımızı kirlilikten ve deniz hayatına olan zararlı etkilerinden koruyalım."
Hepimiz güvenli, sağlıklı ve besleyici gıdaya bağımlıyız ve balık dünya çapında sağlıklı diyetler ve gıda güvenliği için önemli bir bileşen durumunda.



5 Ağustos 2019 Pazartesi

Sürdürülebilir gelişmenin merkezi su



Mevcut durumda insanlığın karşılaştığı en büyük zorluklarından bir su…
Eğer alışkanlıklarımızı şimdiden değiştirmezsek suya olan küresel talep 2030 yılına kadar yüzde 50’ye kadar artabilir...
2050 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağı tahmin edilirken, gıdaya ve böylece suya olan talebin artması bekleniyor.
Tarım ürünleri üretimi ve gıda güvenliği için su temel teşkil ediyor.           
Mevcut ve gelecek gıda ve beslenme güvenliğimizin bağımlı olduğu ormanlar, göller ve sulak alanlar dahil su ekosistemlerin can-damarını teşkil ediyor.
Ancak tatlısu kaynakları alarm veren bir şekilde küçülüyor.
Büyüyen su kıtlığı sürdürülebilir gelişme için önde gelen zorluklardan biri olarak görülüyor.
Dünya nüfusu artmaya devam ettikçe, yaşam standartları arttıkça, beslenme alışkanlıkları arttıkça ve iklim değişim etkisinin etkileriyle bu zorluk daha baskıcı olmaya devam edecek.
Yediğimiz günlük gıdalarla tükettiğimiz su, içtiğimiz sudan çok daha fazla.
Bir kişi tarafından günlük tüketilen gıda üretimi için ihtiyaç duyduğumuz su miktarı 2000 – 5000 litre arasında bulunuyor.
Eğer mevcut tüketim alışkanlıkları devam ederse dünya nüfusunun üçte ikisi su stresli ülkelerde yaşıyor olacak 2025 yılına kadar.
Dünya gündeminden düşmeyen 2030 yılına kadar sıfır açlığı başarmak için şimdiden harekete geçilmesi gerekiyor.
FAO’nın açıklamasına göre bu eşsiz kaynağı korumak için üzerinde çalışılması gereken dört alan bulunuyor.
1.    Tarım
Tarım su darlığı için en büyük sebep. Tarım üretimi bütün su çekilmesinin %70’lik kısmına karşılık geliyor. 
Bu oran gelişmekte olan ülkelerde %95’e kadar çıkıyor. 
Bu nedenle tabii kaynakları daha akıllıca kullanmamız gerekiyor ve söz konusu su olunca bunun istisnası yok..
Mesela, ihtiyaç duyulan su miktarı bitki seçimini büyük ölçüde etkiliyor. Baklagil bitkileri küçük su ayak izine sahip, bir kilogram mercimek üretimi için 1250 litre suya ihtiyaç varken, 1kg sığır eti üretimi için 13000 litre suya ihtiyaç duyuluyor.
2.    İklim değişimi
Su kıtlığının iklim değişiminin bir neticesi olarak yoğunlaşacağı bekleniyor. Bu değişimin dünya çapında artan sıcaklıklar getireceği tahmin ediliyor.  
Yükselen  sıcaklıklar artan bitki su talebine dönüşürken, daha sık ve şiddetli kuraklıklar tarım üretimi üzerinde bir etki oluşturacak.
Su kullanım etkinliğinde ve tarım üretimi verimliliğindeki gelişmelere ilave olarak, su hasadı için hareket geçilmesi ve tatlı su kaynaklarının yeniden kullanılması, aynı zamanda güvenli atık su kullanımını artırmanın gerektiği lüzumu üzerinde duruluyor.
Bunu yapmak kuraklığın oluşmasını engellemeyeceği, fakat kıtlık ve sosyoekonomik bozulmayla sonuçlanacak kuraklığı önlemeye yardımcı olacağı belirtiliyor.

3.    Gıda kaybı ve israfı
İsraf edilen gıdalar israf edilen suya denk geliyor. Gıdayı israf ettiğimizde aynı zamanda onu üretmek için kullandığımız kaynakları israf ediyoruz. Her yıl üretilen gıdaların üçte biri ya kayba uğruyor ya da israf oluyor. Bu Cenevre gölünün üç katına eşit miktarda bir hacimde suyun boşa harcanmasına dönüşüyor.
Bu nedenle gıda israfını azaltmak için günlük yaşantımızda küçük değişiklikler yapabilir, alışverişimizi ihtiyacımız olduğunda yapabiliriz.
4.    Gıda sistemleri
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı olan FAO’nun açıklamasına göre, su gıda değer zincirinde genellikle verimsiz kullanılıyor. Ayrıca alan seçimi, teknoloji ve tedarikler gibi temel kararlar özellikle su miktarlarında ve veya fiyatta sınırlayıcı faktör olmadığı zaman, su kaynakları üzerindeki etkiler nazari dikkate alınmaksızın sıklıkla yapılıyor.
FAO tarımdaki su kullanımını daha etkin, verimli, adaletli ve çevre dostu yapmak için ülkelerle çalışıyor. Bu daha fazla gıdayı daha az suyla üretmeyi gerektiriyor, taşkınlarla başa çıkmak için çiftlik toplumlarının direncini inşa etmek, kuraklıklar ve sürekli değişen iklim ve çevreyi korumak için temiz su teknolojileri uygulamak gibi…
Su kıtlığının konusu sürdürülebilir gelişmenin tam merkezinde bulunuyor. Eğer yeterli suya sahip olmazsak ihtiyaç duyduğumuz gıdayı yetiştiremeyeceğimiz gerçeği ortaya çıkıyor.
Alışkanlıklarımızı değiştirme ihtiyacı, bu eşsiz kaynağı korumak için harekete geçilmesi ve dünyadaki açlığı sıfırlamak için suyun en önemli bileşenlerden biri olduğu hatırlatılıyor.