27 Ocak 2015 Salı

Davos'un göz ardı ettikleri


 

 Çok sayıda ülkeden devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı geleneksel Dünya Ekonomik Formu 21 - 24 Ocak'ta İsviçre’nin Davos kasabasında toplandı.

Davos bir nevi zenginler kulübü toplantısı havasında geçti.

Mazlumlar yine göz ardı edildi!

Dünya sorunlarını ilgili konuların önde gelen isimleriyle tartışan toplantılara sahne olan Davos Formu ekonomi konuları yanında aynı zamanda yeryüzünde mazlumların maruz kaldığı temel sorunların da tartışıldığı ve çözüm önerilerinin yer aldığı bir toplantı olmalıydı.

Meşru devlet başkanını darbeyle yerinden eden, bu yetmiyormuş gibi binlerce masum insanı öldüren Mısır’ın darbeci lideri de davet edilenler arasındaydı.

Mısır ve Suriye liderleri meşruiyete karşı durmuşlar; ikisi de kendi halkına karşı silah çekerek, vahşet örnekleri sergileyerek görevlerinde kalabiliyorlar.

Dünya da bunların zulümlerine seyirci kalmaya devam ediyor.

Uluslararası kurumlar kronikleşen sorunlara çözüm bulmada adeta çaresiz kalmış görünüyor.
Ne yazık ki bu kurumlar engelli hale getirilmiş.

Dünyada yaşanan kronik insani sıkıntılara baktığımızda; yoksulluk, açlık, ülke içi çatışmalar, salgın hastalıklar, göçler, bulundukları ülkeden daha güvenli limanlara sığınmaya çalışan milyonlarca savunmasızın acı tablosu karşımıza çıkıyor…

Bu temel insani sıkıntılara büyük ölçüde neden olan ve çaresiz insanlar karşısında adeta korunan dikta yönetimleri var!

Milyonlarca insan göçmen konumuna düşmüş durumda.

Özellikle Suriye, Irak, Afganistan, Filistinli, Myanmar ve daha birçok ülkede çaresiz insanlar ya ölüm ya istiklal diyerek canları pahasına topraklarını terk etmek zorunda kalmaktadırlar.

Kendi ülkelerinde maruz kaldıkları baskı ve zulümden kaçarken insan tacirlerinin, terör baronlarının acımasız tuzaklarına düşmek zorunda kalıyorlar.

Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmaktalar.

Suriye’de dördüncü yılı geride bırakmakta olan muhalif güçlerle dikta rejim arasındaki iç savaş masum insanların canını almaya devam ediyor.

Küresel bir toplantı niteliği taşıyan Davos toplantıları söz konusu ülkelerin yaşadığı bu insanlık dışı olaylara ilgisiz kalmamalıydı, bu insanlarında sorunlarına çözüm arayacak paneller düzenlemeliydi.

Temel insani meselelere dünyanın bu ilgisizliği devam ederken, insanlığın sıkıntılarına çare olmak için kurulmuş uluslararası kurumların hukuki yapıları giderek erozyona uğruyor.

Bu kurumlar hukuki özelliklerini, yaptırım özelliklerini kaybetmeye doğru giderken, dünya kamuoyu önünde güvenirliklerini de aynı ölçüde kaybediyorlar.

Özellikle Birleşmiş Milletlerin üstlenmiş olduğu temel insani görevleri yerine getirmede mevcut yapısıyla çaresiz kalmış durumda, asli görevini yerine getirmek yerine sadece rapor hazırlamakla yetiniyor.

Bu yapı devam ettiği sürece içine düştüğü bu çaresizlik durumu devam edecek ve adil kararlar alma erdemine kavuşamayacak.

II. dünya savaşından sonra kurulan BM günümüzün insani ve toplumsal sıkıntılarına çözüm bulmakta yetersiz kaldığını her fırsatta gösteriyor.

Bu böyle devam ettikçe küresel insani sorunlarda artmaya devam ediyor.

23 Ocak 2015 Cuma

How long oil prices might fluctuate


 


Starting since last months of 2014, crude oil prices have been declining. Peaking up to $115 per barrel in last June, now the oil prices downed to around $43 per barrel. In June 2014, the price of Brent crude was up around $115 per barrel; in January 2015, it had fallen under $50 per barrel.


As an indispensable source of energy predominantly for transportation and mobility sector, oil is being used since being discovered in many industrial sectors.


Since early 1970s, the prices of oil surge steadily and in the economies of nations it had been a foremost component.


During the last century oil has been also source of welfare for the oil rich countries.


Meanwhile, the countries which do not possess this resource suffered economic trouble regarding high prices. However, all of oil rich countries could not benefit sufficiently from their oil reservoirs.


One of the most striking examples of the oil rich countries which have been exposed to strife and war is unfortunate Iraq. Especially invasion of the coalition forces in the US-led; Iraq could not use its oil resources sufficiently and efficiently in last decade in the direction of its people...


A few reasons are shown in oil declination, oil shale and oil sands, as well as renewable resources.


High prices urged the companies in the US and Canada to drill shale formations and oil sands. Also demand for oil in places like Europe, Asia and the US began tapering off regarding weakening economies and new efficiency measures.


Another reason is global warming and climate change which is attributed mostly to the fossil fuels, mostly to oil. So, in recent years, renewable energies have been on the agenda.

Especially, sources of solar, wind and hydrogen energies have been increasing in recent years. These are regarded as the energy of the future both clean and cheap.

Either featuring its high price or pollutant for the environment, for this reason electric mobility is going to favorite across the world.

Production and demand in electric vehicles are flourishing with every passing year. Every country has scheduled to increase the number of electric vehicles especially in public transportation in terms of being green, clean and cheap transport.

Now low prices are excellent for oil consuming countries, but this declination is different for the oil producing countries especially Russia and Venezuela. According to OPEC’s statement, the largest oil cartel of the world, it would continue production 30 million barrels a day for first six months of 2015 and then it would evaluate the market in June meeting.  


The plummeting price of oil is still the biggest energy message in the world right now; it is bringing back cheap gasoline to the oil-poor countries while wreaking havoc on oil-producing countries like Russia and Venezuela.


In conclusion, how long the oil prices would fluctuate seemingly is not clear, but conjecture of the world, sources of renewable energies and new technologies might urge the oil prices unstable in the future.


 

14 Ocak 2015 Çarşamba

Terörü önlemek ciddiyet ister


 

Fransa’nın hiciv dergisine yapılan terör saldırısı birkaç yönden analiz edilmeyi akla getiriyor.

Öncelikle olayı kınamak herkesin insani görevi, olay sonrasında ülkeler seviyesinde gerekli kınamlar, telinler yapılmıştır.

Çok sayıda devletten başkan ve başbakan seviyesinde 40’ın üzerinde ülke temsilcisi ve milyonların katılımıyla menfur olay Paris’te telin edildi.

Ancak olayın görünmeyen, perde arkasında kalan zihinleri meşgul eden, yorumu ve araştırılmayı gerektiren yönleri var.

Birincisi bu terör hadisesinin ilk olmadığı, hemen hemen her gün değişik ülkelerde masum insanların bu ve benzeri saldırılara maruz kaldığını üzüntüyle izliyoruz.

Özellikle terör eylemleri 2000’li yıllardan itibaren artan bir şekilde yaygınlık ve hız kazanmıştır.

Hiç umulmadık yerde ve ülkede kendini göstermektedir.

Birilerinin canı sıkıldığında veya öfkesini yenmek istediğinde bu yolu kendince mubah görmektedir.

Yarın nerede ortaya çıkacağı, yok yere, canice kimi veya kimleri hedef alacağı bilinmez.

Terör olayları özellikle son 15 yılda neden giderek bir tırmanışa geçmiştir?

Bu cani eylemler bu yönüyle ilgili uluslararası kurumlar tarafından araştırılıp, buna kimlerin gerek eğitim ve gerekse finansal olarak destek verdiği hususunu ortaya çıkarması insanlık görevidir.

Eğer bu canice işlenen eylemler samimi bir şekilde önlenmek isteniyorsa böyle bir araştırma ciddi ve samimi bir şekilde yapılarak bu tür olayların önlenmesi yönünde gerekli adımların atılması gerekir.

Bir başka önemli konu ise terör eylemlerine karışanlar hep Müslüman ismini taşıyan kişilerden oluşuyor. Bu gerçekten böyle midir, yoksa ne olduğu bilinmeyen kişileri eğiterek ve bir Müslüman adı vererek sırf Müslümanları hedef göstermek için midir?

Bazı emperyalistler devletlerin kendi çirkin emellerini gerçekleştirmek, kara propaganda yapmak ve kendilerini dünya kamuoyu önünde mazlum göstermek için mi oluşturuluyor? Böylece hedef saptırarak kazançlarına kazanç katmak için midir?

Yine Fransa’daki terör eylemcileri neden bir Yahudi marketini seçtiler?

Bunu Müslümanları potansiyel tehdit olarak gösteren İsrail’in elini güçlendirmek için mi yaptılar?  

Terörün hedefi savunmasız insanlar!

Bugün yeryüzünde milyonlarca savunmasız Müslüman ne zaman geleceği belli olmayan terör tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.

Bunun en acı örneklerini bugün birçok İslam ülkesi uzun yıllardır yaşıyor.

Myanmar’da, Afganistan’da, Afrika’da yapılan toplu katliamlara neden gerekli tepki gösterilmiyor.

Filistin’de savunmasız Filistinliler evlerinden atılarak, aç ve açıkta bırakılıp haksız bir şekilde Yahudi yerleşimine açılmaktadır, bu insanlık ve hukuk dışı hareket uzun yıllardır devam ediyor.

Eğer dünya canice harekete karşı birkaç defa büyük çapta Fransa’daki gibi gösteri yapsaydı İsrail devleti yıllardır sürdürdüğü katliamları sürdürülebilir hale getirebilir miydi?

Bırakın bütün dünyayı sadece İslam ülkeleri bu insanlık ve hukuk dışılığı telin etme cesaretini topluca ve demokratik bir üslupla yapmış olsaydı bu zulüm bu kadar devam eder miydi?

Suriye’de 4 yılı geride bırakmak üzere olan her gün işlenen katliamlar neden yeterince telin edilmiyor, üstelik bu cinayetleri işleyen kişi ve kişiler belli ve açıkça her türlü desteği buluyor.

El-Kaide’nin nasıl kurulduğu konusundaki söylentileri açığa kavuşturmak uluslararası toplum ve BM’nin önde gelen görevi değil mi?

Bugün ortaya çıkan birçok örgüt bunula bağlantılı.

İslam ülkeleri bugün yeryüzünde ne kadar İslam ismi altında ve sözde İslam devleti kurmak adına ne kadar terör örgütü varsa bunların hepsini ortak bir platform kurarak bütün dünyaya bu örgütlerin İslam’la Müslümanlıkla hiçbir şekilde ilgisinin olmadığını ilan etmelidir. İslam ülkeleri bu büyük yanlışa dur demeli ve bunu ilgili platformlarda savunmalıdır.

 

10 Ocak 2015 Cumartesi

Su testisi su yolunda


 
 

Su testisi suyolunda kırılır!

Bu ilk değil bundan önce defalarca benzeri olaylar meydana gelmiş ve neticesinde de işin failleri er veya geç pisipisine hayatıyla ödemiş.

Üstelik İslam’ı korumak ve kollamak adına yapılan terör eylemleri İslam ve Müslümanlara çok zarar vermiş.

Bugün İslam’ı koruma ve kollama adına yapılan eylemlerde birçok Müslüman ülke bu yanlış hareketin yok yere cezasını çekiyor.

Fakat ne yazık ki bunca yanlış örneği varken yine de ders alınmıyor.

Bu büyük yanlışa kucak açmaya devam ediliyor.

Bu da İslam dinini doğru olarak öğrenmemekten ileri geliyor!

Ya da İslam dinini kullanarak bu yüce dini istismar etmek için çok ustaca hazırlanmış hain planlara aldanmaktan ileri geliyor.

Özellikle bu hain planın veya komplonun tertipçilerinin ya da liderlerinin İslam’la ilgilerinin olmadığı net bir geçek.

Ancak buna piyon olanlar ne yazık ki bu kadar sık yaşanan benzer olaylara rağmen yine de ders alma basiretini gösteremiyorlar.

Körü körüne kendilerini ateşe atıyorlar.

Sadece kendileri olsa yine iyi, bütün İslam dünyası bu şekilde töhmet altında kalmış oluyor.

Bazı Müslümanların İslamiyet adına terör eylemlerine karışmaları islamafobiyi sürekli gündemde tutarak İslam ve Müslümanları karalamak isteyenlere büyük kozlar veriyor.

Özellikle 11 eylül 2001 yılında Amerika’da başlayan bu eylem maalesef giderek başka ülkelere de sıçramaya başladı.

Kafalarda çok sayıda soru işareti bırakan 11 eylül muamması gerçek yüzünü henüz göstermiş değil.

İslam’ın ret ettiği bu cani eylemi İslam adına yapmaları kabul edilemez.

Emperyalistlerin gayesi yeni 11 eylüller oluşturmak...

Müslüman öç almaz, kin beslemez, fitne çıkarmaz, bölücülük yapmaz, dedikodu yapmaz, komplo kurmaz, bulunduğu ülkenin ve kurumun kanunlarına karşı gelmez, meşru olan her türlü düzen ve yönetimi kötüye ve kendi çıkarları için kullanmaz, hele terör gibi canice işlenen eylem ve cinayetlere ise hiç karışmaz!

Mobbing veya psikolojik baskı yapmaz.

Müslüman kırgın olabilir fakat bunu kesinlikle eyleme dönüştürmez.

Müslüman medeni bir insandır…

Müslüman hakkını kanunlar çerçevesinde arar.

Yani yakmak, yıkmak, kırmak, dökmekle ilişkisi olmaz.

Fakat günümüzün terör amacıyla kurulmuş örgütleri cahil Müslümanların beynini yıkayıp doğru yolundan saptırarak istedikleri gibi kullanmaktalar.

Bunu da İslam adına, cihat adına yaptıklarını bütün dünyaya ilan ederler.

Fransa’da bir derginin çalışanlarına yapılan terör eylemi, dünya kamuoyu nezdinde Müslümanların karnesine olumsuz bir not düşmesine neden olabilir.

Elbette üç-beş kişinin yanlışlığı bütün Müslümanları bağlamaz, fakat sömürü düzeni için bu bulunmaz fırsat dönüştürülebilir.

11 eylül saldırılarından sonra Müslümanları potansiyel terörist olarak gösterilme çabası var.

Bunun için bu tarihten sonra mantar biter gibi irili ufaklı terör örgütleri türedi.

Bu kadar çok sayıda İslam adına terör örgütünün zuhur etmesi ister istemez kafalarda soru işaretleri oluşturuyor.

Karşı tarafın hain emellerini gerçekleştirmek için yeni alanlar açma çabası mı?

7 Ocak 2015 Çarşamba

Su uyur, düşman uyumaz


 

 

Emperyalistlerin en güçlü silahı terör eylemleridir, güçlü olduğu kadar ne kolay olanı.

Hedefleri tuzağa düşürdükleri kişiler vasıtasıyla çirkin emellerini masum insanlar üzerinden gerçekleştirmektir.

Öncelikle beyin yıkama sürecinden geçtikten, vicdani duygular dumura uğratıldıktan sonra insanlıktan çıkmış, eldeki malzeme bir ölüm makinesine dönüşmüştür.

Budur terörün tek gayesi, iradelerini teslim ettikleri sömürü düzeninin bir oyuncağı olduktan sonra, sıra bir robot gibi kullanılmaya gelmiştir…

 
Evet ülkemiz bu konuda çok tecrübeli ve çok badireler atlatmıştır.

Çok sayıda insanımız bu uğurda hayatını yitirmiş ve geride bağrı yanık yakınlarını bırakmıştır.

Bu işin acı ve hüzün veren tarafı, fakat bir gerçek daha var ki o da terörist eylemlerin çok şükür o hain ve çirkin emellerine ulaşamamış ve ulaşamayacak olmasıdır.

Ülkemiz sadece terör konusunda değil, her konuda engin tecrübelere sahip bir ülkedir.

Devlet yönetiminde çok büyük tecrübelere sahiptir, ülkemiz birkaç asırlık devlet değil onlarca asırlık tarihi bir mirasa sahiptir.

Bu bakımdan devlet yönetimindeki geçmiş tecrübeleri geleceğine ışık tutacaktır…

Ülkemiz hassas bir dönemden geçiyor.

Bir yandan genel seçimler yaklaşırken, diğer taraftan hayati bir konu olan ve mutlaka olumlu bir şekilde sonuçlanması gereken bir süreç içinde bulunuyor.

Elbette ki zor bir süreçtir şu veya bu şekilde baltalamak isteyenler çıkacaktır. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde konun önemine atfen söylemiş olduğu ülkenin birlik ve beraberliği için "gerekirse baldıran zehri dahi olsa içeriz” ifadesi gelişi güzel söylenmiş bir söz olmayıp, bu işin mana ve önemini belirten bir ifade olduğu anlaşılmaktadır...

Ülkemiz güçlenmeye yüz tuttuğu zaman karıştırmak isteyenlerin olduğu bilinen bir gerçek.

Çeşitli maskeler altında özellikle dış unsurların, gazetecilik kisvesi veya başka unvanlar altında hain emellerine ulaşmayı amaçladıkları bilinen bir başka husus.

Yabancı istihbarat örgütleri bu kanalları kullanarak amaçlarına ulaşmak isteyeceklerdir.

Bu fark edilince de gazetecilik maskesine, dokunulmazlığına sığınacaklardır.

Demokrasi ve özgürlük dış güçlerin kendi çirkin emelleri için kullandıkları en güçlü silahlarıdır.

Bu kavramları kullanarak hedef saptırmada mahir oldukları da bilinen bir gerçek.

Bir atasözümüz var; “Su uyur, düşman uyumaz”…

Terör konusunda ne kadar donanımlı, ne kadar eğitimli ve tecrübeli olursanız olun hiç hata, hiç rehavet kabul etmiyor.

Çünkü karşı taraf sürekli her türlü istismarı yapmak, her türlü boşluğu ve açığı kullanmakta uzmanlaşmıştır.

Aynen son sürat yol alan arabayı kullanan kişiye benzer ki bir anlık gaflet hayatına mal olabilir!

Genel seçimlerin yaklaştığı bir zaman dilimi içinde olduğumuz şu günlerde Ak Partiyi yıpratmak için bu tür teşebbüsler boy gösterebilir...

Ülkemiz sadece kendisi için değil, hem bulunduğu bölge ve hem de İslam dünyası için çok önemli bir ülke.

4 Ocak 2015 Pazar

Asıl suçlu



 

2014 yılı İslam dünyası için istenmeyen olaylarla geçti.

İslam ülkelerinde yaşayan yüzbinlerce savunmasız insan hayatını kaybetti.

İslam ülkelerinde süregelen iç çatışmalar, terör olayları masum insanların kanını dökmeye 2014 yılında da devam etti.

2014 yılında sadece Suriye’de 76 bin kişi, ülkede sürüklenen iç çatışmada can verdi.

Geride bıraktığımız yılda Irak’ta ölen sivil vatandaşların sayısı ise 17 binin üzerinde.

Bu sayı 2013 yılında hayatını yitirenlerin iki katı oldu.

Uzun yıllar iktidarda kalan dirayetsiz ve vizyon fakiri Maliki yönetimi Irak’ta bugünkü ortamın hazırlanmasında başrolü oynadı.

Adına İslam kelimesini yakıştıran fakat İslam’la zerre kadar ilgi ve irtibatı olmadığı gibi emperyalist güçlerin maşası olan malum örgütün saldırıları nedeniyle Irak’ta 2014 yılında ölenlerin sayısı bir önceki yıla göre ikiye katlanmış oldu.

Saddam’ın devrilmesinin ardından bayram yapan Irak halkı şimdi ne yazık ki o günleri arar hale gelmiştir.

Irak halkının demokrasi ve hürriyet hevesleri kursaklarında kaldığı gibi, yüzbinlerce insanın yok yere hayatına mal oldu. Yine yüzbinlerce insan sakat, evsiz ve yurtsuz kaldı.

Koalisyon güçleri hangi bahaneyle bu ülkeye girmişti?

Sözde demokrasi ve özgürlük getirecekti.

Zamanın yönetimini devirip Irak halkını özgürleştirecekti.

Bunların hepsi yalan çıktı.

Özgürlük ve demokrasi kavramlarını kendi çirkin emelleri için kalkan yapmışlardı.

Özgürlük ve demokrasi yerine ABD önderliğindeki koalisyon güçleri ülkeye vahşet, kan ve gözyaşı getirdi.

Şimdi bu insanlar haklarını nasıl arayacaklar, kime şikâyet edecekler?

Hangi uluslar arası kuruma başvuracaklar?

Birleşmiş Milletlere mi, Uluslararası Ceza Mahkemesine mi?

Varsayalım ki bu kurumlara başvuruda bulundular, sonuç alabilirler mi?

Almaları mümkün değil, çünkü insanlığa barış, huzur ve adalet getirme vaadiyle kurulmuş olan bu kurumlar sadece emperyalistlere hizmet etmeden öteye geçemiyorlar.

Bugünkü Irak 1990-91 yıllarında Irak’a saldıran baba Bush’tan sonra 2003 yılında koalisyon güçlerini oluşturarak bu ülkeyi işgal eden oğul Bush’un mirasıdır.

Şimdi 1. ve 2. Bush’tan sonra 3. Bush da 2016 seçimlerine aday olmak için hazırlık yapıyor.

Bush’ların Irak üzerindeki hain emelleri bitmedi mi, 3. Bush bunun için mi hazırlık yapıyor?

2014 yılında artan sivil ölümlerinden ismine İslam adını takarak Müslümanlara her türlü zulüm ve işkenceyi yapan malum terör örgütü suçlu tutuluyor.

Fakat aslı suçlu hiç dikkate alınmıyor...

Görünürdeki suçlulardan biri o, ama asıl suçlu ülkeye demokrasi getireceği vaadiyle işgal ederek terör yuvasına döndüren ise koalisyon güçleri değil mi?