11 Aralık 2022 Pazar

Türkiye'nin Rüzgar ve Güneş enerji potansiyeli (Yeşil Ekonomi 83)

 

Enerji ve Isı Tasarrufu Derneği’nin (ETADER) açıklamasına göre, rüzgâr enerjisi alan avantajı sunuyor.

Bu santraller kurulu olduğu alanın yalnızca %1’ini işgal ediyor.

Alanın geri kalan kısmı tarım, ormancılık gibi faaliyetlerde kullanılabiliyor.

Rüzgâr türbinleri hiçbir atık çıkarmadığından topraklar, göller ve akarsular temiz kalıyor.

Su da kullanılmadığı için böylece tasarruf yapılarak, bu su tarıma ve insanların kullanımına sunulmuş oluyor. Oysa termoelektrik santrallerde her gün binlerce ton su tüketildiği hatırlatılıyor.

Rüzgâr enerjisi yenilenebilir enerji seçenekleri arasında kirlilik oluşturmayan ve çevreye etkisi asgari düzeyde kalan bir kaynak olarak görülüyor.

Türkiye’nin rüzgâr haritası ülkemizde yılın neredeyse tamamında rüzgâr enerjisinden elektrik üretilebileceğini gösteriyor.

Yeterli depolama kapasitesi oluşturulduğu takdirde başka hiçbir enerji desteğine ihtiyaç duyulmadan enerji üretilebileceği tahmin ediliyor…

2010 itibariyle yüzün üzerinde ülke rüzgâr enerjisi geliştirme çalışması başlatmış. Rüzgâr enerjisinde dünya çapında 670 bin istihdam tahmin ediliyor.

Avrupa rüzgâr enerjisinde öncü bulunuyor. Rüzgâr işgücünde İspanya, Almanya açık ara önde gidiyor ve bunları İtalya takip ediyor. Uzun zamandır rüzgâr enerjisinde Avrupa lider durumda bulunurken, Asya ülkeleri de hızlı bir şekilde önemli bir aktör oluyor.

Çin’in 150 bin olan istihdam rakamı bu sahada 2030 yılına kadar 430 bine ulaşacağı tahmin ediliyor.

Yeşil ekonominin önde gelen bileşen ve kaynaklarından bir diğeri enerji kaynağı ise güneş enerjisi. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında oldukça önemli bir yere sahip. Ülkemiz güneş enerjisi bakımından çoğu ülkelerden şanslı durumda bulunuyor.

Son yıllarda bu alanda yatırımlar artmaya başladı. Güneş enerjisi ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları içinde erişilebilir en yüksek kaynak olarak değerlendiriliyor.

Türkiye’nin güneşten enerji üretim potansiyelinin 500 bin megavat olduğu belirtiliyor.

Diğer enerji kaynaklarıyla mukayese yapıldığında güneş enerjisi çok sayıda avantajlara sahip bulunuyor.

Temiz ve çevre dostu bir enerji kaynağı olması yanında kaynağına kolaylıkla erişilebilir olması bir diğer önemli avantajını gösteriyor.

Ülkemizin birçok ülkeden çok daha fazla güneşli gün sayısına sahip olması, bu temiz enerji kaynağından yüksek oranda faydalanma imkânı sunuyor. İster ev, isterse ticari binalar olsun, güneş enerji santrali kurmanın çok sayıda avantajının varlığına işaret ediliyor.

Bu sistem sessiz, hemen hemen hiç bakım gerektirmeyen, kesintisiz elektrik kaynağı sunuyor.

Kirliliği ve CO2 emisyonlarını azaltıyor. Elektrik fatura maliyetlerini düşürüyor. Temiz ve ucuz enerji imkânı sunuyor.

http://www.solarenergy.com/

Fosil ve su kaynaklarına bağımlı olan enerji yatırımlarında yatırım için yeterli su kaynağı gerekirken, güneş enerjisine dayalı yatırımlar için kaynak aramaya gerek kalmadan çok sayıda uygun olan alanlara bu tesisleri kurma imkânı var.

Fosil yakıtta bulunan istihdam azalmaya devam ederken, kömür-madencilik sanayi özel ilgi alanını sürdürüyor.

Enerji üretimini yeşillendirmek için iki yolun var olduğu, her ikisinin istihdam için derin etkilere sahip olduğuna dikkat çekiliyor. İlki enerjiyi daha verimli kullanmak ve ikincisi fosil yakıtları rüzgâr, güneş ve biyoenerji gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile değiştirmek şeklinde düşünülüyor.

Ancak biyoyakıt gelişmesi gıdanın yakıta karşı değişim endişelerini tetikliyor.

Eğer enerji geri beslemesi önceden gıda üretimine vakfedilmiş araziden elde edilirse, biyoenerji istihdamındaki kazanımların tarımdaki iş kayıpları ile dengelenebileceği umuluyor.

Jeotermal enerji ve hidrolik enerji de ilginç imkânlar sunuyor. Ancak şimdiye kadar jeotermal enerji mukayeseli olarak az yatırım çekmiş, sadece küçük ölçekli hidrolik enerji projeleri sürdürülebilir olarak göz önüne alınmakta.

Bazı analistler düşük sera gazı emisyonu nedeniyle nükleer enerjiyi fosil enerjiye alternatif olarak teklif ediyor.

18 Kasım 2022 Cuma

Yenilenebilir enerjinin %100'e ulaşma tahmini (Yeşil Ekonomi 82)

 

20. Yüzyılda küresel nüfus, ekonomi üretiminde ve fosil yakıt tüketiminde büyük artışlara sahne oldu. Büyümeden kazanımlar çoğu için etkileyici oldu.

Ancak bu kazançlar sürdürülemez uygulamaların egemen olduğu çevre sistemlerinin silsilesi üzerinde ise bir bedel oluşturdu…

Bu nedenle mevcut şartlar enerjinin üretim, teslim ve tüketim şeklinde büyük bir dönüşümü gerektiriyor. Küresel enerji sektörünün büyük ölçekli dönüşümünün mümkün olduğu, bunun da önemli yatırım gerektirdiği belirtiliyor.

Mevcut ve gelişen teknolojileri kullanarak 46 trilyon dolarlık ilave kümülatif yatırımla küresel emisyonun 2050 yılına kadar yarıya düşürülmesi hedefleniyor.

Tabii kaynakların bozulması nüfus büyümesinden ileri gelen ihtiyaçları karşılama kabiliyetine ve ekonomik faaliyete baskı yapıyor. Bu nedenle yeşil büyüme bu sıkıntıyı karşılayabilecek nitelikte görülüyor.

Daha fazla refah eşliğinde yükselen talep yeni zorluklar oluşturuyor.

Yenilenebilir kaynaklardan alınan düşük karbonlu enerji teminine hızlı geçiş, aynı zamanda enerji etkinliğinde büyük kazanımlar ve yönetilemez iklim değişikliğinden kaçınmak için hayati bir öneme sahip olduğu görülüyor.

Böyle bir değişimin istihdam üzerine önemli ölçüde net pozitif etkilere sahip olacağı ve kırsal topluluklarda enerji yoksulluğunu gidermeye yardım edeceği bekleniyor.

Sağladığı faydalar nedeniyle yenilenebilir enerji bu hususta önem arz ediyor.

Güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji yatırımları aynı zamanda çok daha fazla yeşil iş imkânı sağlayacak.

Özellikle ülkemiz temiz ve yenilenebilir enerji türleri açısından şanslı bulunuyor.

Güneşli gün sayısının yüksek olması, buna ilaveten rüzgar, jeotermal ve hidroelektrik güç santrallerinin kurulumu bu tezi destekliyor.

Yenilenebilir enerji teknolojileri enerjinin temiz kaynakları olup geleneksel enerji teknolojilerinden çok daha düşük çevresel etkiye sahip. Aynı zamanda, özellikle güneş ve rüzgar esaslı yeşil enerjinin tüketim maliyeti daha da ucuz olacak.

Uluslararası yenilenebilir enerji organizasyonlarının açıklamasına göre, sadece güvenilir %100 yenilenebilir enerjinin mümkün olmadığı, fakat potansiyel olarak kayda değer miktarda bulunuyor.

Ancak güneş, rüzgâr, jeotermal, hidroelektrik ve biyoenerji sektörlerini temsil eden organizasyonların ortaklığı bütün ölçeklerde %100 yenilenebilir enerjiye erişilebileceğini gösteriyor.

Güneş enerji potansiyeli büyük oranda bulunuyor.

Diğer yenilenebilir enerji teknolojileriyle çalışarak, %100 yenilenebilir enerji sistemlerinin önemli bir kısmını sağlıyor olacak.

Güneş enerjisinin yanında rüzgâr enerjisi gelecek enerji temininin önemli bir payına katkıda bulunabilecek.

Yapılan açıklamalara göre, 2050 yılına kadar rüzgâr enerjisi küresel enerjinin %40’ını sağlayabilecek potansiyele sahip görülüyor.

Dünya Biyoenerji Derneği 2035 yılına kadar enerji teminine %50’den fazla katkı sağlayacaklarını söylüyor.

Biyoenerji potansiyelini tamamen değerlendirilir kapasiteye ulaştıracak teknolojilerin gelişip yaygınlaşmasıyla yenilenebilir enerjiye sağlayacağı katkı oranı artış göstermiş olacak.

Uluslararası Hidroelektrik Derneği ise günümüzde 1 milyardan fazla insana güvenilir, temiz yenilenebilir enerji sağlandığını, katkısını 2050 yılına kadar ikiye katlayabileceğini belirtiyor.

6 Kasım 2022 Pazar

Enerjide zorunlu dönüşüm (Yeşil Ekonomi 81)

 

Çevre kirliliği, iklim değişimi gibi olumsuz faktörler nedeniyle enerji sektörü bulunuşundan bu yana bir asrı aşan süre içinde en çarpıcı dönüşümü yaşıyor.

Bu dönüşüm aynı zamanda enerji tüketiminde, enerji türlerinde ve teknolojilerinde meydana geliyor…

Nüfus artışı, ekonomik büyüme, teknolojinin çeşitlenerek artan bir şekilde uygulamaya girmesi enerjiye olan küresel talebi hızlı bir şekilde artırıyor.

Uluslararası Enerji Ajansına göre, 2040 yılına kadar artan gelirler ve ilave 1,7 milyar nüfus artışı gelişmekte olan ülkelerdeki şehirler de olmak üzere enerji talebini bir çeyrekten fazla artırmış olacak.

BM’nin Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çalışmasına göre, 2016 yılı itibariyle küresel olarak toplam nüfusun yüzde 87’si elektrik enerjisine erişebiliyor.

Buna göre, ağırlıklı olarak kırsal yerleşimler olmak üzere yaklaşık 1 milyarın biraz altındaki insanlar elektriksiz bulunuyor. Bunların yarısı Afrika alt sahrasında yaşıyor. 3 milyar civarında insan çoğunluğu Asya ve Afrika alt Sahrası olmak üzere pişirme işlemini temiz olmayan yakıtlar ve etkin olmayan teknolojilerle yapıyor.

Hava kirliliği tehlikeli seviyelere maruz kalırken, çoğunluğunu kadın ve çocuklardan oluşan milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanıyor her yıl.

Bu nedenle küresel enerji tüketiminin yüzde 80’ine karşılık gelen ısınma ve ulaşım sektörlerinin payını yenilenebilir enerjiyle karşılama zorunluğu bulunuyor. Toplam enerji içinde yenilenebilir enerjinin payı 2015 yılı itibariyle %17.5 oranında bulunuyor.

https://sustainabledevelopment.un.org/

Fosil kaynaklı enerjilerin çevreyi kirletmeleri ve pahalı olmaları, bu kaynaklara sahip olmayan ülkeleri alternatif enerji türlerine yöneltiyor. Özellikle iklim değişikliğinin ve çevre kirliliğinin ortaya çıkardığı küresel olumsuz şartlar insanlığı daha ucuz ve daha temiz olan yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönlendiriyor.

Yenilenebilir enerji sektörü hızlı bir şekilde büyümeye devam ediyor.

Yenilenebilir enerjiye doğru devamlı değişimle istihdamda net bir artışa yol açacağı beklentisi var.

Yenilenebilir enerji kaynakları tabii özellikte olup, devamlı, büyük miktarda mevcut ve çevresel olarak zararsız enerji kaynaklarını tanımlayan terim olarak biliniyor. Ülkemiz de yenilenebilir enerji kaynakları bakımından kayda değer imkanlara sahip. 

23 Ekim 2022 Pazar

Yeşil Enerji (Yeşil Ekonomi 80)

 


İnsan faaliyetlerini kolaylaştıran ve hızlandıran enerji kaynaklarına olan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Her ülkenin ihtiyacını karşılayacak miktarda enerji kaynaklarına sahip olmaması enerji kaynaklarının stratejik ve hayati önemini ortaya çıkarıyor. Fosil enerji kaynaklarının çevre kirliliği, iklim değişikliği ve küresel ısınma gibi sakıncalı tarafları nedeniyle, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru hızlı bir yöneliş var.

Enerji ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesinde temel bir girdi. Üretim ve hizmet sektörünün en temel bileşenlerinden biri... 

Stratejik karaktere sahip olan enerji kaynakları küresel ekonomide anahtar bir rol oynuyor. Sahip olduğu özellikler nedeniyle işgallere, savaşlara, ihtilaflara yol açıyor…

Stratejik öneme sahip olması nedeniyle bu özelliğinden dolayı, söz konusu ülkelerin bu açıdan risk yönetim stratejilerine sahip olmalarını gerektiriyor. İyi yönetilemediği takdirde zengin enerji kaynaklarına sahip ülkeler bu zenginlikten faydalanamadıkları gibi sefil duruma düşebiliyor.

Emperyalistlerin ve sömürü dünyasının en fazla hedef tahtasına koyduğu ülkeler zengin enerji kaynaklarına sahip olanları kapsıyor.

Özellikle zengin petrol yataklarının olduğu bölgemizde emperyalist güçler bu zenginlikleri sömürmek için her türlü entrika ve komplo planlarını uygulamaya almışlar.

Zengin kaynaklara sahip olan bu ülkeler geride kalan bir asrı iyi şekilde değerlendirip gerek kendilerini ve gerekse diğer Müslüman ülkeleri bu zenginliklerden istifade edecek bir strateji geliştirmemişler.

Bu kaynakları refah ve kalkınma doğrultusunda iyi yönetemedikleri gibi, bu ülke insanlarının çektikleri acılar da cabası olmuş.

Şimdi ise enerji kaynaklarında şartlar gereği bir değişim ve dönüşüm dönemi hüküm sürüyor.

Küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre kirlenmesi nedeniyle son on yıllarda fosil kaynaklı enerji kullanımından kurtulma planları yapılıyor.

Bir yüzyıldan fazla bir zamandır kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil kaynaklı enerji türevleri en yaygın enerji kaynakları olarak kullanılıyor.

Geçtiğimiz yüzyılda güç ağırlıklı olarak bu fosil yakıtlardan üretildi.

Fakat fosil kaynaklı bu enerji türleri karbon emisyonunun büyük kaynağını oluşturuyor.

2010 yılında fosil yakıtlar insan faaliyetlerinden oluşan sera gazının üçte ikisini oluşturmuş.

Bir analize göre düşük karbonlu enerji sistemine geçiş gelecek 20 yılda trilyonlarca doların daha iyi ekonomik büyümenin yatırımına yol açacak.

Uluslararası Enerji Ajansına göre, yeni enerji arzında artan talebi karşılamak için yılda 2 trilyon doları aşan bir yatırım gerekiyor. 

Ekonomilerin büyümesini muhafaza etmek ve iklim değişim tehlikesinden kaçınmak maksadıyla dünya düşük karbonlu enerji sistemine dönüşüm çabasında bulunuyor. Çoğunun kafasındaki soru ise bu değişimin ekonomiyi ve finans sistemini zorlaması şeklinde. 

3 Ekim 2022 Pazartesi

Balık adedinden çok plastik (Yeşil Ekonomi 79)

 

Haziran 2017 yılında düzenlenen Okyanus Konferansına katılan liderler sonuç bildirgesinde deniz kirliliğinin bütün türleri için hızlandırılmış eylem çağrısında bulundu.

Eğer tedbir alınmazsa, okyanuslar bu gidişle 2050 yılına kadar balık adedinden çok plastik bulundurmuş olacak.

Sonuç bildirgesi, özellikle plastikler ve mikro-plastiklerin kullanımını azaltacak uzun dönem ve güçlü stratejiler ve atık azaltılması için pazar odaklı çözümleri teşvik etme çağrısında bulunuyor.

Okyanuslarla ilgili bir çalışmaya göre, insan faaliyetleri okyanusun en derin kısmını etkiliyor.

Plastik kirliliği okyanus ekosistemlerine en ciddi tehlikelerden biri olarak görülüyor. Dünya liderleri, bilim adamları ve topluluklar acil eylem ihtiyacını kabul ediyor. Ancak plastiğin kirlilik etkilerinin iyi anlaşılmadığına dair kanaat var.

Yapılan 5010 dalıştan elde edilen bilgiye göre plastik, metal, kauçuk ve balıkçılık donanımı, 3000’den fazla insan yapımı enkaz açığa çıkarıldı. Bulunan enkazın üçte biri makroplastik, bunun %89’u tek kullanımlı ürünler, kullan at türü olanlar. 6000 metreden daha aşağı olan alanlarda çöküntülerin yarıdan fazlası plastik, hemen hemen hepsi tek kullanımlık olanlar.

https://www.unenvironment.org/news-and-stories/story/single-use-plastic-has-reached-worlds-deepest-ocean-trench

Deniz koruma alanları ve diğer alan esaslı yönetim için destek ifadesinde bulunularak, iklim değişikliğinin zararlı etkilerini ele almak ve okyanus asitleşmesi, deniz seviyesi yükselmesi ve daha yüksek sıcaklıklara karşı direnç artışına yönelik etkin tedbirlerle desteklenmesi benimseniyor.

Balıkçılık konusunda paydaşlara sürdürülebilir balıkçılığı artırma ve en kısa zamanda balık stoklarını onarım çağrısı yapılıyor; yasa dışı, düzensiz avlanmayı durdurmak, temel nedenlerini ele almak ve hesap verecekleri sorumlu tutmak ve kapasite inşasını güçlendirmek ve gelişmekte olan ülkelerde küçük ölçekli ve zanaat balıkçılarını güçlendirmek hedefleniyor.

Ayrıca Dünya Ticaret Örgütünde aşırı avlanmaya katkıda bulunan balıkçı sübvansiyonlarını yasaklamak için kararlı eyleme ihtiyaç duyulduğu, Birleşmiş Milletler Sistemi içinde okyanus konularında kurumlar arası koordinasyonu artırma çağrısı bulunuyor.

Bu kapsamda zararlı sübvansiyonları elimine ederek yeşil bir ekonomiye geçişle ve yeşil üretim ve işleme metotlarının kullanımıyla, balıkçılık kaynakları mevcut ve gelecek nesillerin menfaati için daha sürdürülebilir bir şekilde yönetiliyor olacak.

Daha iyi yönetim ve koruma tedbirleri, izleme, kontrol ve gözetim sistemleri dahil geliştirme ihtiyacının olduğu, deniz ve okyanuslarla irtibatı olan bütün kurum ve kuruluşların yeniden ele alınması, yeşil ekonomiye uyumlu hale getirilmesi önem arz ediyor. 

Bu bağlamda ticaret küresel balık kaynaklarının uzun dönem daha iyi yönetimi ve gelişmiş sürdürülebilir tedarik zincirini oluşturmak bu hususta üzerinde durulması gereken konular...

1 Eylül 2022 Perşembe

BALIKÇILIK (Yeşil Ekonomi 78)

 


Klasik ekonomi işletme anlayışının ve çevre kirliliğinin zarar verdiği bir diğer hayati sektör ise insan beslenmesi ve sağlığında önemli bir yer tutan balıkçılık sektörüdür.

Balıkçılık insan beslenmesinde hayati önemi olan yenilenebilir kaynaklar arasında yer alıyor.  

Balık ürünleri mavi ekonominin en fazla ticareti yapılan ürünleri arasında yer alıyor, dünya çapında toplam tarım ürünleri ihracatının yüzde 10’unu kapsıyor. Küçük ölçekli balıkçılık yoksulluğun azaltılması ve gıda güvenliği için kilit rol oynuyor.

Konsantre protein kaynağı olarak yağ asitleri, mikro besin olan mineral ve vitaminler için önemli olup sağlıklı diyet için ayrı bir öneme sahip… 

Balıkçılık küresel ekonomide gelir, gıda ve rekreasyon için büyük bir kaynak oluşturuyor. Balık ürünleri üretimi iki ana daldan    oluşuyor:  yabani balık (deniz ve tatlı su) ve su kültürü hasadı. 

Balık üretimi gıda güvenliği için temel kabul ediliyor, 1 milyarın üzerinde insana protein ana kaynağı sağlarken 4,3 milyar insanın kişi başına yüzde 15’lik protein ihtiyacını karşılıyor.

Balık proteinleri okul öncesi yaş grubu çocuklar için ve özellikle hamile kadınlar için önemli besin kaynağını teşkil ediyor… 

Milyonlarca insan için besin ve geçim sağlayan balıkçılık denizcilik ve tatlı su ekosistemlerinin entegre elemanı olmaktan ayrı olarak, dünya nüfusunun önemli bir kesiminin hayatını idame ettirmesi ve sağlığı için hayati önem taşıyor.

Balıkçılık sektörü yaklaşık bir milyar insan için protein ana kaynağı olurken aynı zamanda tam veya yarım gün istihdamla 60 milyon insana gelir sağlamakta. Bunların yaklaşık yüzde 95’i gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor ve toplumun fakir kesimini oluşturuyorlar.

Dünya balık kaynakları aynı zamanda istihdam seviyelerini sürdürmek ve artırmak için kilit bir role sahip. Deniz balıkçılığına sahip olan 140’ın üzerinde ülke yerel ve yabancı işçiler için istihdam sağlıyor.

Balık stoklarının azalması başlıca aşırı avlanmaya ilaveten, aynı zamanda çevresel bozulmaya ve iklim değişikliğine de atfediliyor, bu kötü gidişat sektörde çalışanların geçimlerini tehlikeye atıyor.

Sürdürülebilir yönetim uygulamaları maksimum yakalama sınırlandırmalarına saygı gösteriyor ve balık stoklarında stok iyileşmesine imkân tanıyarak azalmanın tersine çevrilmesi hedefleniyor.

Alınacak tedbirlerle sektörü yeniden daha fazla sürdürülebilir bir yola yönlendirebilmek hedefleniyor.

Rio+20 Sonuç Belgesi, balıkçı toplumunun refahını artırmak, balık kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini başarmak, balık ve balık ürünlerinde sürdürülebilir ticareti önemli gelişme hedefleri olarak yeniden onayladı.


20 Ağustos 2022 Cumartesi

Arılar ve tarım üretimi (Yeşil Ekonomi 77)

 

Çevresel olarak doğru, gıda güvenliğini artırmak ve fakir kesimin geçimini sağlamak ve sürdürülebilir ekonomik büyüme ve üretimi canlandıracak mallar ve hizmetlerin sağlanmasıyla orman ekosistemleri sürdürülebilir gelişmeye önemli katkı sağlayan sektör olarak görülüyor (Rio+20 Sonuç Belgesi).

Sonuç belgesi aynı zamanda açlığı yok etmek ve ekonomik olarak uygulanabilir daha çok sürdürülebilir ormancılığı desteklemek ve artırma gerekliliğini yeniden teyit ederek, biyolojik çeşitliliği ve su kaynaklarını koruyup iklim değişikliğine ve tabii afetlere karşı direnci artırmaya önem veriyor.

Ormanlarda bulunan bitkiler, hayvanlar ve ağaçlar gıda güveliğini ve beslenmeyi geliştirmek için önemli bir rol oynuyor.

Ormanlar sosyal, ekonomik ve çevresel avantajlar adına değer biçilemez faydalar sağlıyor.

Arılara barınak

Ormanların bir diğer hayati faydası ise tarımsal ürünler için tozlaşmayı sağlayan arılara barınak görevini üstleniyor.

Ormanların tahrib olması ve azalması toprak erozyonuna, biyolojik çeşitliliğin ve su rejimlerinin bozulmasına büyük ölçüde sebep oluyor

Sürdürülemez orman kullanımı Asya’da birçok ülkede önemli oranda istihdam kayıplarına yol açtı.

Sürdürülebilir yönetim ve kullanım altında ormanlar ham maddenin, enerjinin ve çevre hizmetlerinin en büyük yenilenebilir kaynaklarından birini teşkil ediyor.

Sürdürülebilir orman yönetimi yetenekli ve motive işgücünü gerektiriyor…

ABD’de yapılan bir çalışmaya göre; iklim değişikliği, kirlilik ve orman alanlarının yok oluşuna dikkat çekiyor.

ABD’de üç üniversitenin yapmış olduğu bu araştırma, dünyanın yeni bir yok olma periyoduna girdiği, bunun sonucu olarak insanların ilk kayıplar arasında olacağına işaret ediyor. Omurgalılar normalden 114 defa daha hızlı yok oluyorlar. Şimdi altıncı büyük kitlesel yok olma olayına giriyoruz. Son olay büyük ihtimalle büyük bir meteorun dünyaya çarpmasıyla dinozorların yok olduğu 65 milyon yıl önceydi.

Araştırmaya göre, 1900 yılından beri 400’den fazla omurgalı yok oldu. Bilim adamlarına göre böyle bir kayıp normalde 10,000 yıllık bir periyottan fazla bir sürede görülebilir. Araştırma raporuna göre, arılar tarafından yapılan tozlaşma üç insan nesli içerisinde yok olabilir.

http://www.bbc.com/news/science-environment-33209548
Ormanların mekan tuttuğu topografya genellikle dağlık alanlar. Yeryüzünün %22 sini kaplayan dağlar dünyayı sürdürülebilir ekonomik büyümeye taşımada kritik bir rol oynuyor. Dağlar sadece küresel nüfusun %13’ünü oluşturan yaklaşık 1 milyar dağ insanına beslenme ve refah sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda milyarlarca alt kesimde yaşayanlara dolaylı olarak fayda sağlıyor. İnsanlığa sağladıkları su kaynakları, diğer mallar ve hizmetler nedeniyle dağlar ve yüksek alanlar evrensel öneme sahip. Ancak dağ ekosistemleri iklim değişikliğine yüksek oranda kırılgan bulunuyor. Aşırı hava olayları ve arazi azalması ve afetler ve şoklardan toparlanmaları ise yavaş bir seyir izliyor.

Gelişmekte olan ülkelerdeki dağ toplulukları özellikle hassas ve özel dikkat gerektiriyor, bu alanlarda yaşayan üç kişiden biri açlık ve yetersiz beslenme riski altında bulunuyor.

Kısaca ‘Gündem 2030’ olarak isimlendirilen ‘Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri’ 2020 yılına kadar dağları, ormanları, sulak alanları, nehirleri, yeraltı su kaynakları ve göller dahil su ilişkili ekosistemleri korumak ve restore etmeyi hedeflemişti.

Bu vesileyle uluslararası antlaşmaların yükümlülükleri doğrultusunda özellikle ormanlar, sulak alanlar, dağlar ve kurak alanlarda karasal ve iç alanların tatlısu ekosistemlerini ve hizmetlerinin sürdürülebilir kullanım ve muhafazası, restorasyonunun sağlanması hedefleniyor.

2030 yılına kadar gerçekleşmesi hedeflenen sürdürülebilir gelişme için esas olan faydaları sağlayacak kapasiteleri artırmak amacıyla dağ ekosistemlerinin muhafazası biyolojik çeşitliliğin korunmasının sağlanması gibi hedefleri bulunuyor. (Mountainsandthe 2030 AgendaforSustainable Development) http://www.un.org/en/events/mountainday/

18 Ağustos 2022 Perşembe

Ormanlar dünya tatlı suyunun %75’ini sağlıyor (Yeşil Ekonomi 76)


Tabii afetlere karşı kalkan görevi yapan ormanlar, kar yağışlarının yoğun olduğu alanlarda da ormanlar çığlara karşı korunma görevi yapıyor.

Orman alanları yamaçları sağlamlaştırdığı gibi, toprak kaymasını önlüyor ve kıyı toplumlarını tsunami ve fırtınalar gibi tabii afetlere karşı bir koruma görevi üstleniyor.

Ormanlar ekonomik gelişme ve sürdürülebilir kalkınmaya temel oluşturuyor.

Ormanlar yeşil ekonominin, sektörlerin geniş bir yelpazesi ve orman topluluklarının geçimlerini sağlaması için temel bir dayanak oluşturuyor.

Çok sayıda hayati görev üstlenen ormanlar kereste, kâğıt ve lifli ürünler için ham madde sağlarken küresel yurtiçi hâsılanın bir kısmını oluşturuyor. Orman ekosistemlerinden elde edilen kamu malları kayda değer ekonomik değere sahip olup küresel olarak trilyonlarca dolar değerinde olduğu tahmin ediliyor.

Ormanlar toprakta yaşayan türlerin yüzde %50’den fazlasına ev sahipliği yapıyor.

Karbon depolamasıyla küresel iklimi düzenleyip su havzalarını koruyor.

Orman endüstrisi ürünleri çevre açısından da değer ihtiva ediyor.

Çünkü yenilenebilir, geri dönüşümlü ve parçalanabilme özelliğine sahip.

Ormanlar dünya tatlı suyunun %75’ini sağlıyor. Reçeteli ilaçların %75’nin bileşenini temin ediyor.

Ormanlar taşkınları, toprak kaymalarını, toz fırtınalarını, kum fırtınalarını ve diğer tabii felaketleri azaltırken yeryüzü ekolojik altyapısının temel parçası olarak görev yapıyorlar.

Bunca önemli görevleri olan ormanların karşılaştığı problemlerin önlenmesi için Dünya Ormanları 2018 raporu şu tavsiyelerde bulunuyor; ormansızlaştırmayı durdurmak, sürdürülebilir orman yönetimini sağlamak, azalan ormanları onarmak, gezegenimiz ve insanlar için potansiyel olarak zarar verici sonuçlardan kaçınmak şeklinde açıklanıyor. 

Orman ürünleri ve hizmetleri yeşil bir ekonominin önemli bileşenini oluşturuyor.

Sınırlı özel kazanımlar için orman varlıklarının kısa dönem azalması bu temeli tehdit etmekte ve durdurulması gerekiyor.

Yüksek ormansızlaşma oranı ve çalılık alanların azalması ağaç ürünlerine ve ilave arazi kullanımlarına olan talepten kaynaklanıyor.

Tabii ormanlara ve ağaçlandırmalara yatırımlar ekonomik faydalar sağlıyor.

İyi yönetilen ormanlar ekolojik altyapının temelini oluşturuyor. Ormanlar geri dönüşümleri için optimize edilerek bir “değer sınıfı” olarak tanınma ihtiyacında.

Orman ürünleri sürdürülebilir olarak üretebilirlerse önemli ekonomik ve sosyal faydalar oluşturmuş olacak.

Ormanlar karada yaşayan türlerin %80’ine ev sahipliği yapıyor.

Ancak yapılan gözlemler orman alanlarının tehdit altında bulunmaya devam ettiğini gösteriyor.

Ticari tarımın genişlemesi dünya çapında ormansızlaşmanın önemli bir kısmına yol açıyor.

Orman sanayi bazı gelişmekte olan ülkeler için aşırı derecede önemli görülüyor.

Orman ekosistem hizmetlerinin yönetimi orman sektörü için eşsiz bir değere sahip.

Yeşil ormancılık sektörü yönetilmeyi ve topluma faydaların geniş bir yelpazesini üretecek bir varlık sınıfı olarak yatırımı gerektiriyor.

Yeşil bir ekonomide ormanların daha geniş ekonomik üretimin fabrikaları olarak (keresteden gıdaya kadar özel ürünler üretmek), ekolojik altyapı olarak (iklim düzenlemesinden su kaynaklı korumaya kadar) ormanlar biyolojik çeşitlilik için temel oluşturuyor. 

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Ormanlar karbon emme havuzu (Yeşil Ekonomi 75)

 

FAO tarafından koordine edilen Küresel Orman Kaynakları Değerlendirmesine göre, 1990 ve 2015 yılları arasında dünya orman alanları %31,6’dan %30,6’ya gerilemiş. Ancak kayıp hızı son yıllarda yavaşlamaya başlamış.

Dünyanın kırsal fakirlerinin çoğunun geçimi ve gıda güvenliği orman ve ağaçlara bağlı. Bu rapora göre aşırı kırsal fakirlerin %40’ı yaklaşık 250 milyon insan orman ve çayır bitkilerinin bulunduğu alanlarda yaşıyor. Bu bakımdan orman ürünlerine, mal ve hizmetlerine erişim en fakir hane halkının geçimleri için hayati öneme sahip.

Ormanlar zor zamanlarında güvenlik ağı olarak görev yapıyor.

Ahşap ormanı olmayan ağaçlar özellikle kadınlar, çocuklar, arazi sahibi olmayan çiftçiler ve zayıf ortamlarda olan diğer topluluklar için dünyada beş kişiden birine gelir, gıda ve besleyici çeşitlilik sağlıyor.

Su kalitesi kırsal ve şehir topluluklarının sağlık ve hayatlarının devamı için temel olup doğrudan orman yönetimi ile ilgili.

Arazi örtüsündeki değişiklikler, kullanımı ve yönetimi bir ülkenin su arzı üzerinde ağır etkilere neden oluyor.

Araştırmalara göre, dünyanın 230 büyük su havzalarının %40’ından fazlası orijinal ağaç örtüsünün yarısından fazlasını kaybettiğini gösteriyor. 

Buna rağmen toprak ve su muhafazası için yönetilen ormanların alanı geçen 25 yılda artış sağladığı belirtiliyor.

Ormanlar dünyanın en büyük şehirlerinin 1/3’ünden fazlası için içme suyunun çoğunu sağlıyor.

Bu nedenle ormanlar su pınarlarımız olarak nitelendiriliyor.

Yoksulluk ve açlığın üstesinden gelmek, iklim değişikliğini azaltmak ve biyolojik çeşitliliği korumak için orman ve ağaçların pozitif etkisi vazgeçilmez olarak görülüyor.

Karbon emme havuzu olarak görev yapan ormanlar her yıl yaklaşık 2 milyar tona eşdeğer karbon dioksiti çekiyor.

Fosil yakıtların etkisinden sonra ormansızlaşma iklim değişiminin ikinci önde gelen sebebi ve tüm sera gazı emisyonlarının yaklaşık %20’sini oluşturan ulaşım sektörünün tamamından daha fazla olduğu biliniyor.

Turizm yönünden de ormanlar artan bir önem arz ediyor. Tabiat temelli turizm bir bütün olarak turizm sanayinden üç kat daha fazla büyüyor ve küresel pazarın %20’sine karşılık geliyor.

Artan şehirleşme ve iklim değişikliği göz önüne alındığında, ormanlar ve ağaçlar dahil tasarım, planlama ve şehir yeşil alanların yönetiminin daha erken safhada şehir planlamasına entegre edilmesi tavsiye ediliyor.

Sürdürülebilir tarım sağlıklı ve verimli ormanlara ihtiyaç duyuyor. Ormanlar ve ağaçlar toprakları ve iklimi dengeleyerek, su akışlarını düzenleyerek, gölge ve barınma alanları,  tozlaşma ve tarım haşerelerinin tabii avcıları için ortam sağlıyor. Tarım alanlarına entegre edildiği zaman ormanlar ve ağaçlar tarım verimliliğini artırıyor. Aynı zamanda milyonlarca insanın gıda güvenliğini sağlıyor.

Eğer sürdürülebilir gelişme gerçekleştirilecekse ormanlar, tarım, gıda, arazi kullanımı, kırsal ve ulusal gelişmenin eşzamanlı yapılması tavsiye ediliyor.

16 Haziran 2022 Perşembe

Kapsayıcı ve sürdürülebilir gelişme için ormanlar (Yeşil Ekonomi 74)

 

 

Birleşmiş Milletler Orman Forumu (UNFF 2015), 1,6 milyardan fazla insanın geçim kaynağı, istihdam ve gelir elde etmek için ormanlara bağımlı olduğunu kabul etmekte ve ormanların en acil sürdürülebilir kalkınmanın birçoğunu ele almak için fırsatlar oluşturan çok çeşitli mal ve hizmetler sunduğunu kabul etmektedir. Ancak neticede, tüm insanlık dünyanın ormanlarına bağımlıdır.

https://www.un.org/esa/forests/wp-content/uploads/2019/04/UNFF14-BkgdStudy-SDG8-March2019.pdf

Karadaki biyolojik çeşitliliğin yüzde 80’i ormanlar ve ağaçlarda yaşıyor.

Ormanlar yeşil ve biyoekonominin önemli bir parçasını oluşturuyor. Küresel ekosistemler adına hayati önem taşıyor.

Ormanlar sağlıklı ve verimli sürdürülebilir tarım için temel teşkil ediyor. Ormanlar ve ağaçlar insan topluluklarına ve gezegene hayati katkılar sağlayıp, geçimleri destekliyor, temiz hava ve su teminine vesile oluyor, biyolojik çeşitliliği muhafaza ederek iklim değişikliğine karşı koruma görevi yapıyor. 

Biyolojik çeşitliliğe hayati katkılar sağlıyan ormanlar aynı zamanda bir dizi ekonomik faaliyetin sürdürülmesine katkı sağlıyor; gıda, ilaç ve yakıt kaynağı sağlıyor.

Çok sayıda fayda sağlayan ormanlar eşi görülmemiş baskıyla karşı karşıya kalmış.

Arazi örtüsündeki değişiklikler en baskıcı çevre konusuna neden olmuş geçtiğimiz on yıllarda. Ormansızlaşma ve arazi kullanımındaki yoğunluk özellikle toprak azalmasına ortam hazırlıyor.

FAO’nun tahminine göre dünyada toplam orman alanı 4 milyar hektardan fazla bulunuyor.

Ormanlar dünya arazi kitlesinin üçte birini kapsıyor bir diğer ifadeyle yeryüzünün üçte biri ormanlarla kaplı.

Aynı zamanda hayati öneme sahip olan tatlı suyun dörtte üçü orman havzalarından geliyor. Bu nedenle orman alanları sürdürülebilir tatlı su kaynakları açısından da hayati bir görev üstleniyor.

Ormanlar insan geçimleri için bilinenden çok daha fazla fayda sağlıyor, gıda güvenliğinde, içme suyunda, yenilenebilir enerji ve kırsal ekonomilerde önemli görevler üstleniyor.

Gelişmekte olan ülkelerde kırsal hane halkının %20’si için gelir sağlıyor, bunun yanında küresel olarak her üç kişiden birinin pişirme ve ısınma yakıtını karşılıyor.

İklim değişikliğine cevap vermeye yardım etmekte; toprağı ve suyu koruma görevi üstlenirken, ormanlar dünya karasal biyolojik çeşitliliğin üç çeyreğinden fazlasına ev sahipliği yapıyor, sosyoekonomik gelişmeye katkı sağlıyor ve özellikle kırsal alanlarda yüz milyonlarca insanın geçimi için önem arz ediyor.

Ormanlar ve ağaçlar, sağlıklı ve zengin bir gezegen için küresel olarak önemli kabul ediliyor.

8 Haziran 2022 Çarşamba

Yeşil tarım için temel olan beş alan (Yeşil Ekonomi 73)

 

ILO’nun raporuna göre, tabii kaynakların aşırı kullanımı ve artan bir şekilde yükselen kirlilik seviyeleri, sera gazlarının emisyonu dâhil gezegenin tolerans gösterebileceği sınırları aştığını gösteriyor.

Bunun bir sonucu olarak insanların geçimi için hayati öneme sahip olan tabii süreçler ve sistemler kesintiye uğruyor.

Yaklaşık bir milyar yetersiz beslenen insanın ihtiyacını karşılamak ve iklim değişikliği ile baş etmeye çalışılırken, bu yüzyılın ilk yarısında dünya nüfusunun büyümesi ve artan talebi karşılamak için mevcut alışılmış ve geleneksel tarımsal işletmelerden uzaklaşmak gerekiyor.

Farklı şekillerde ve değişen derecelerde, mevcut çiftlik sistemleri tabii sermayeyi tüketiyor ve önemli oranda küresel gazlar üreterek fakirleri orantısız bir şekilde etkilediği görülüyor.

Arazi kullanım değişimine olan talep sıklıkla ormansızlaşma ve biyolojik çeşitlilik kaybına neden oluyor. Tarımın ekonomik dışsallaşması her yıl milyarlarca dolara ulaşıyor ve artış devam ediyor.

Yeşil tarımda hedeflenen yatırımlar paketi ve politika reformları ekonomileri çeşitlendirmeyi, yoksulluğu azaltmayı yeni ve daha çok verimli yeşil işler oluşturmayı ve artan ürünlerle özellikle kırsal alanlarda, sürdürülebilir bir temelde gıda güvenliğini sağlamayı ve önemli ölçüde çevresel ve ekonomik maliyetleri bugünün sanayi çiftlik uygulamalarıyla azaltmayı kapsıyor.

Yeşil tarım büyüyen ve dünya nüfusunun daha artan talebini daha yüksek besleyici seviyelerde 2050’ye kadar besleme kapasitesine sahip olacağı öngörülüyor.

Gıda üretimi ve sosyal eşitlik için kamu, bu süre zarfında herkese yeterli kalitede besin sağlamak için özel ve sivil girişimlere tarım seviyesinde etkin geçiş ihtiyacı duyulacak.

Tarımın veriminin ve çalışanlara dönüşünün artması, ekosistem hizmetlerinin gelişmesi bu hedefleri başarmaya temel teşkil etmiş olacak.

İş oluşturmada yeşil tarımın geleneksel tarımdan daha fazla geri dönüş sağlayacak potansiyele sahip olduğu düşünülüyor.

Yeşil tarıma geçiş önemli çevresel faydaları beraberinde getiriyor.

Yeşil tarım toprak verimliliğini sürdürmek ve restore edilmesi ile tabii sermayeyi yeniden oluşturacak potansiyele sahip olduğu görülüyor.

Toprak erozyonu ve inorganik tarım-kimyasal kirliliği azalacak; su kullanım verimliliği artacak; ormansızlaşma azalacak, biyolojik çeşitlilik kaybı ve diğer arazi kullanım etkileri azalacak ve önemli ölçüde tarımsal sera gazı emisyonları azalacak.

Önemli olarak yeşillenen tarımın, tarım sektörünü büyük bir sera gazı yayıcısı olmaktan bir diğerine, net bir etkisiz şekline ve muhtemelen ormansızlaştırmayı ve tatlı su kullanımını yüzde 55 ve 35 azaltırken muhtemel sera gazı oranını düşüreceği bekleniyor.

Yeşil tarım aynı zamanda milli ve uluslararası politika reformları ve yenilikleri gerektirecek. Yeşil tarım politikası aynı zamanda bazı tarımsal girdilerin maliyetini suni olarak azaltan zararlı sübvansiyonların çevresel olarak reformuna odaklanıyor.

Bu yolla verimsiz ve aşırı kullanıma yol açacak sübvansiyonların reformu amaçlanıyor.

İlave olarak çiftçileri çevre dostu tarımsal girdi kullanımı ve çiftlik uygulamaları ve gelişmiş ekosistem hizmetleri gibi pozitif unsurları oluşturmak için politik tedbirlerin teşvik edilmesi öneriliyor.

Üretimi bozan ve ihracat sübvansiyonlarının reformlarıyla birlikte, gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanan yeşil tarım ihracatlarının yüksek gelirli ülkelerde pazarlara erişimini artıracak ticari politikalarda değişiklikler gerekli görülüyor.

Bunlar gıda üretim değer zincirlerinde yerel gıda işleme işletmeleri ve küçük ölçekli çiftçiler, kooperatifler ile daha büyük katılımı kolaylaştıracak.

Yeşil tarım için temel olan beş alan tavsiye ediliyor: toprak verimlilik yönetimi; daha verimli ve sürdürülebilir su kullanımı; bitki ve hayvan çeşitliliği; biyolojik bitki ve hayvan sağlığı yönetimi ve uygun çiftlik seviyesinde mekanizasyon uygulanması.

Bütünleşmiş toprak yönetimi ve entegre bitki besin yönetimi besin stoklarının dikkatli yönetimini gerektirmekte ve sürdürülebilen üretim ve karlılık sağlayan bir şekilde akışları gerektiriyor.

Entegre toprak yönetimi aynı zamanda mikro seviyeden makro-fauna seviyesine kadar organik madde miktarı, toprak yapısı ve toprak biyolojik çeşitliliği toprak kurtları ve termitler gibi diğer önemli yönleri ele alıyor.

Bitki verimliliğini artırmak için sentetik gübreler yerine çiftlik gübresi ve bitki kalıntılarını kullanmak veya yonca bitkilerinin kültürlerini uygulamayla havadan oksijen fiksasyonu ile nitrojen oluşturmak ve toprağa ilave etmek tavsiye ediliyor.

Üretim artışı için yağış desenlerinin düzensiz artışını ele alarak gelişmiş su hasadı, su tutma ve sulama önem arz ediyor.