20 Haziran 2019 Perşembe

Mısır’ın Menderes'i




Muhammed Mursi mühendis kökenli politikacı. 2011 yılında Arap Baharı diye nitelendirilen toplum hareketi neticesinde Hüsnü Mübarek’in on yılarca süren yönetimi sonrasında Demokratik yolla seçilmiş Mısır'ın ilk devlet başkanı oldu.
Batı dünyasına ve emperyalist güçlerce hoş karşılanmayan Mürsi 2013 yılında batı medyasının organize desteğiyle yoğun gösterilere maruz kaldı.
Neticede mahiyetindeki askerlerin haksız darbesine maruz kalarak görevinden alındı.
Daha doğrusu batının emrindeki bir general tarafından demokratik yolla seçilmiş Mısır’ın ilk devlet başkanı haksız ve hukuksuz bir şekilde görevden alındı...
Emperyalist güçler hiçbir İslam ülkesinde istemedikleri demokratik yönetim şeklini Mısır’da da istemediler.
Sömürü düzeninin sürmesi ve özellikle Filistinlilerin İsrail’in insanlık dışı baskısından mümkün olduğunca kurtulması için Amerikan kumandasındaki bir general tarafından görevinden alındı.
İslam ülkelerinin akıldan çıkarmayacağı önemli bir hususun ülkelerinde demokrasinin neşvünema bulması ve devam etmesinin zorluğu, bu zorluğun ise bu ülkelerdeki toplum ve diğer kesimlerin konunun hassasiyetine malik olamamaları.
Kendilerinin menfaatine olmayan hiçbir yönetimi istemeyen batı Mısır’da da aynı hileye baş vurdu kısa zamanda Mısır’ın demokratik yolla seçilmiş başkanını ellerinde tuttuğu uşakları vasıtasıyla görevden aldı.
Demokratik yolla işbaşına gelmiş İslam ülkelerinin akıldan çıkarmamaları gereken önemli hususun demokratik kurum ve kurallarının ülke yönetimi için yalnızca yeterli olmadığı, önemli olanın bu kurum ve kuralların nasıl işlerlik kazanması.
Herhalde Mürsi’nin hataya düştüğü en önemli husus bu nokta oldu.
Demokratik yolla kazanmak başarı için tek başına yeterli olmayıp, bu kurumun ayakta kalması için gerekli hususların da varlığının sürmesinin elzem olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekiyor.
Seçildikten sonra kendisine yönelik hukuk dışı hareketleri ya sezemedi ya da bu olumsuzlukların aleyhine işlememesi için gerekli tedbirleri zamanında alamadı.
Darbeyi yapan Abdulfettah Sisi batının ve Suudi Arabistan yönetiminin desteğini arkasına aldığı için antidemokratik yoldan yönetimi gasp etti.
Demokratik yolla seçilmiş ilk devlet başkanı olan Mürsi ise aslı astarı olmayan suçlarla itham edilerek, her türlü insanlık dışı şartlar içinde sağlığını yitirerek, duruşma sırasında hayatını kaybetti.
Rahmetli Adnan Menderes yargılama sürecinde çok sıkıntı ve aşağılamalara maruz kalmış, haksız bir şekilde idama mahkum edilmişti.
Aynı zihniyet ve aynı zihniyetin emrinde olanlar rahmetli Mursi’nin haksız hapsedilmesi ve yargılanması sürecinde, dünya kamuoyu ve insan hakları teşkilatlarının gözü önünde insanlık dışı muameleler karşısında hayata gözlerini yummuştu.
Ufak bir antidemokratik hadise karşısında koro halinde seslerini yükselten batı dünyası ve ilgili kurumlar yine sessizliğe büründüler. İşlerine gelseydi mevcut Mısır yönetiminin adalet divanına sevki istenirdi!
Bu son elim hadise gösteriyor ki emperyalist güçlerin hile ve desiseleriyle parçalanmış bir İslam alemi varlığını sürdürdükçe İslam ülkelerine huzur ve güvenin gelmesinin zor olduğu bir kez daha açığa çıkıyor.

16 Haziran 2019 Pazar

Çölleşme ve kuraklık





Özellikle Afrika kıtasında etkisini gösteren çölleşme arazi alanlarının küçülmesine neden oluyor. Yapılan araştırma ve incelemelere göre başta insan faaliyetleri olmak üzere iklim değişimlerinin etkisiyle meydana geliyor.
Çölleşmelerin aşırı sömürülen ve uygun olmayan arazi kullanımına kırılgan olan dünya arazi alanlarının üçte birini kapsayan kurak arazi ekosistemleri nedeniyle oluşuyor.
Yoksulluk, küresel politik istikrarsızlık, ormansızlaşma, aşırı otlatma ve kötü sulama uygulamaları arazi verimliliğini zayıflatıyor.
Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü ile her yıl çölleşmeyle mücadele için uluslararası çabaların insan farkındalığının gelişmesine destek sağlaması hedefleniyor.
Bu nedenle Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü arazi küçülmesi probleminin çözüm yoluyla başarılabileceğinin herkese hatırlatılması açısından önemli bir gün olarak görülüyor.
Bunun yanında güçlü toplum katılımı ve bütün seviyelerde işbirliğinin rolü bu hayati tehlikenin üstesinden gelinmesi için önemli olduğu hatırlatılıyor.
Bu yılın teması “Geleceği Birlikte Büyütelim."
2019 yılında 25. Yıl kutlanırken, gelecek 25 yıl için yoksulluğu azaltacak, su ve gıda güvenliğini sağlayacak bir dünya tahayyül ediliyor.
Bu yılın toplantısı 17 haziran 2019 günü ülkemiz ev sahipliğinde Ankara’da yapılıyor…
Toplantının temel konuları ise Arazi ve Kuraklık, Birleşmiş Milletlerin açıklamasına göre, 1,8 milyar insan 2025 yılına kadar mutlak su darlığı çekecek ve dünyanın 2/3’ü su stresi altındaki şartlarda yaşıyor olacak.
Bir diğer konu Arazi ve İnsan güvenliği, 2045 yılına kadar 135 milyon civarında insan çölleşme neticesinde yerinden olmuş olacak.
Mevcut küçülmüş arazinin rehabilitasyona tabi tuutlmasıyla arazi küçülmesini başarmak, sürdürülebilir arazi yönetim ölçeğini yükseltmek ve restorasyon inisiyatiflerini hızlandırmak herkes için daha fazla direnç kazanma ve güvenliğe gidecek yol olacağı bekleniyor
Arazi ve İklim konusu ile azalan ekosistem alanlarının iyileştirilmesiyle yıllık olarak 3 milyar ton karbonun depolanma potansiyeline sahip olduğu öngörülüyor.
Açıklamaya göre, arazi kullanım sektörü toplam küresel emisyonların yaklaşık %25’ini temsil ediyor.
Sürdürülebilir Gelişme için Gündem 2030’un gezegenimizi bozulmaktan korumak için  kararlı olduğu gözleniyor.
Bu çerçevede sürdürülebilir tüketim ve üretim, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve iklim değişiminde acil eylem planı öngörülüyor. Böylece mevcut ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarının desteklenmesi hedefleniyor.
Su, tarım ve orman ekosistemlerinin korunması, rehabilitasyonu ve geliştirilmesi mevcut ve gelecek nesiller için hayati önem arz ediyor.


8 Haziran 2019 Cumartesi

Gıdanın geleceği sempozyumu



Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonun gıdanın geleceği hakkında bir sempozyum düzenliyor…
Organizasyona göre, obezite ve diyet ilişkili hastalıklar bütün ülkelerde yükselirken, yetersiz beslenme de varlığını sürdürüyor.
Gıdanın üretildiği, işlendiği ve nakledildiği şeklin sağlığımızı etkilediği belirtiliyor.
Gıdanın geleceği gıda sistemlerimize bağlı, mevcut gıda sistemlerinin sağlıklı diyetler için elverişli olmadığı ve sınırlı tabii kaynaklara bedel ödetiyor.
Büyüyen ve şehirleşen insanlığın, artan diyet ilişkili sağlık problemleri, iklim değişimi ve tükenen tabii kaynakların zorluklarıyla karşı karşıya kalan gıda sistemlerinin değişmesinin lazım olduğu; bu nedenle fertlerden şirketlere ve hükumetlere kadar herkesin üstleneceği bir rolün olacağı hatırlatılıyor.
Küresel olarak açlık ve yetersiz beslenme en büyük zorluklardan bir olamaya devam ediyor.
Ancak yetersiz beslenme bazı ülkelerde varlığını sürdürürken obezite ve diyet ilişkili bulaşıcı olmayan hastalıkların da düşük ve orta gelirli ülkelerde beklenmedik bir şekilde yükseldiği gözleniyor.
Bu nedenle mevcut gıda sistemini dönüştürmek için küresel bir çağrı var.
İhtiyaç duyulan sağlık ve iyi diyetleri sağlamak için adil olmayan hususları ele almak ve tabii kaynakların yok olmasını durdurmak hedefleniyor.
Gezegen sınırları içinde nesiller boyu sürdürülebilecek optimum sağlık için besleyici diyetler nasıl sağlanabilir sorusu politika yapıcılar ve araştırma topluluğu için yüksek önceliğe sahip görülüyor.
Hızlı büyümekte olan dünya nüfusu, hızlı şehirleşme, değişen diyetler, iklim değişimi ve dünyanın birçok bölgesindeki uzatmalı krizler dolayısıyla küresel gıda sisteminin yüzleştiği zorlukları göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Yapılan bir araştırmaya göre, eğer önemli hafifletici tedbirler alınmazsa düşük ve orta gelirli ülkelerde diyet değişiminin hızlanması çevre üzerindeki gıda sisteminin etkisini artıracağı bekleniyor.
Milli sınırı aşacak gıda sistemleri için etkin bir yönetim uygulamasına acil ihtiyaç olduğu, resmi ve resmi olmayan organizasyonları kapsayacak küresel ve lokal olarak bütün seviyeleri kapsayıcı olması hedefleniyor...
Politik yükümlülük, liderlik, hesap verebilirlik ve politik tutarlılık etkin yönetim için temel faktörler olarak görülüyor, bunlara ilaveten etkin eylem almak için veri, beceri ve kapasite gelişim hususları göz önünde bulunduruluyor.
Bunun için alışılmış iş sisteminin Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri olarak hedeflenen Gündem 2030’u başarmak için bir tercih olmadığına dikkat çekiliyor…
Gıda sempozyumunun gerek gıda ve gerekse diğer olumsuzluklar karşısında üzerinde durulması gerek en önemli husus ise bugün dünyanın birçok bölgesinde devam eden çatışma bölgelerinin ve terörün bir an önce durdurulması için gerekli tedbirlerin alınması olduğu; bu olumsuzluklar bertaraf edildiği zaman sempozyumun diğer sıkıntıların da daha erken ve kolay bir şekilde giderileceğini göz önünde bulundurması söz konusu hedeflerin başarılmasında önemli rol oynayacak.