26 Ocak 2017 Perşembe

Mevcut BM insani sorunlara çözüm bulamaz


 

Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletlerin (BM) mevcut çarpık yapısını düzeltmek için konuyu uluslar arası eksene taşıması herhalde en etkili ve aynı zamanda en demokratik bir yol olmuş olacak.

Dünyadaki her türlü sorunu çözmek huzur ve güven getirmek amacıyla kurulmuş olan BM yıllar geçtikçe giderek bu hayati görevinden sapmış.

Aynı zamanda yeryüzündeki bugün birçok ülkenin içine düşürüldüğü çıkmazdan kurtarılması bir yana daha da kötüye sürüklenmiştir.

Evet, BM’nin çözüm getirmesi gerektiği insani problemler giderek kötüleşiyor.

Bu insani problemlere çözüm getirmek istemeyen daimi beş üye bütün dünyaya sadece kendi menfaatlerine göre şekil vermeye çalışıyor.

Özellikle ikibinli yılların başından beri dünyada insani sorunlar giderek kötüleşirken aynı zamanda yaygınlaşıyor.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine baktığımızda insani kriz artan bir şekilde büyüyor.

Yaşanmaz hale gelen bu ülkelere göz attığımızda bunlar Ortadoğu’da Yemen, Irak, Suriye; Afrika’ya baktığımızda Mısır, Libya; bunlara ilaveten Afganistan ve Arakanlı Müslümanların da kendi ülkelerinde maruz kaldıkları zulüm yıllardır devam ediyor.

Filistinlilerin dramı ise 70 yıla yakın zamandır toprakları, evleri ve en temel insan hakkı olan hayat hakkı ellerinden alınıyor.

Bu ülkelerde yıllardır süren insanlık dışı zulmü insanlığın kabul edemeyeceği gibi, insani değerleri koruyup sürdürmek için sözde organizasyonlar da bu zulme seyirci kalmaktan başka bir iş yapmıyor.

Bu kuruluşlar ancak emperyalist güçlerin işine geldiği zaman bir takım sesler çıkarıyorlar. Daha doğrusu mevcut insani krizlere yenilerinin eklenmesine ortam hazırlama çabasındalar.

Bunu da söz de görevlerini yapıyormuş gibi bir görüntü vermek için yapıyorlar.

Maalesef BM bu insanlık dışı gelişmelere hem seyirci kalmış ve hem de mazlum milletlerin mağduriyetine kurulduğundan beri göz yummuştur.

Buna en somut misal de Filistin’dir.

BM kurulduğu günden beri bünyesindeki kuruluşlar gelişen ve değişen şartlara göre artmış.

Ancak mevcut kurumsal yapı, yani 5 daimi üyenin hegemonik anlayışı özellikle BM Güvenlik Konseyinin adil ve insani görev olarak icraat yapmasına engel olmuştur.

BM’nin mevcut hegemonik yapısı sorunları hafifletmek yer iyice ağırlaştırmıştır.

İç savaşlar ve her geçen gün mantar biter gibi ortaya çıkan terör örgütleri bu çarpık yapının ortaya çıkardığı durumdur.

İşte bugün dünyadaki milyarların karşı karşıya kaldığı açlık, yoksulluk, terör mağduru toplumlar, göçler ve sığınmacıların sorunu gibi dev insanı sorunlar bu 5’li yapının lağvedilip yerine daha demokratik ve daha insani bir yapının oluşturulmasıyla çözüme kavuşur.

Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın başlatmış olduğu bu çarpık yapıyı daha demokratik bir yapıya dönüştürme gayreti, belki de bu konuda uluslar arası bir platform oluşturularak konunun hedefine ulaşmasını çabuklaştırmış olacak.     

Bütün dünyayı en adil ve en demokratik bir şekilde temsil etmesi için BM'nin dönüşümlü bir yapıya kavuşması kaçınılmaz hale gelmiştir...

6 Ocak 2017 Cuma

Bu millet emperyalistlerin uşaklarına pabuç bırakmayacaktır





Terörizm artık bir meslek halini almış, emperyalistler bu cani iş için çok sistemli çalıştılar, çalışıyorlar.
Kullanacakları piyonlar çok olunca kendi açılarından bu fırsatı değerlendirmesini iyi biliyorlar.
Bu nedenle bu hain tuzağa düşmemek için neyin terör, neyin terör olmadığı, hangi davranışların ve ifadelerin, yaklaşımın teröre ve terörist oluşumlara yol açabileceği veya kapı aralayacağının şuurunda olmak gerekiyor.
Terörün neşvünema bulması bazı temel değerlerin aşırı derecede istismar edilmesini gerektiriyor.
Özellikle fitne unsuru da bu işin can damarını oluşturuyor.
Bu cani oluşum bir beyin yıkanma sürecini gerektiriyor.
Her ne kadar gayrimeşru mesleklerin en gaddarı olsa da beyinler yıkanınca, temel ahlak kuralları tersyüz edilince maalesef böyle bir cani meslek ortaya çıkmış oluyor!
Meşrep, cibilliyet, fıtrat yapısı bu işe meyletmekte önemli rol oynuyor...

Her konuda olduğu gibi temel eğitim bu menfur hareketin önlenmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
Hayvanlar eğitilerek, zararlı yönleri elimine edilip, faydalı özellikleri öne çıkarılıyor.
Uzun yıllardır terörle karşı karşıya bulunan ülkemiz bu meş'um olguyla ilgili çok tecrübe sahibi olmuştur.
Terörün öncelikli hedefi masum ve savunmasız insanlar.
Terör öncelikle meşru düzenin tahrip edilmesini hedef almaktadır.
Bir başkaldırı hareketi olması nedeniyle, toplum düzenini ayakta tutan kuralların yıkılmasını amaçlamaktadır ki kendine ortam bulmuş olsun.
Hele bizim gibi dini değerlere önem veren toplumlarda ise öncelikle bu temel değerlerin yıkılmasını, din mevhumunu ya ortadan kaldırmak ya da İslamiyet’le bağdaşmayan temel değerleri beyin yıkamayla İslamiyet’e mal ederek bu yolda kullanmak teröristlerin arkasındaki gizli güçlerin sinsi hileleri olduğunu biliyoruz.
Günümüzde terörist organizasyonların öne sürdükleri sözde gerekçelerine baktığımızda iki temel husus öne çıkıyor.
Uzun yıllardır ülkemizde ırkçı bir temele dayalı olarak faaliyet gösteren PKK terör örgütü kendine eleman kazandırmak için yaptığı ilk işin korku ve baskı oluşturup sonrasında beyin yıkama safhasına geçerek ellerindeki malzemeyi istedikleri kıvama getirmek olmuştur.
Asırlardır aynı toplum içinde birlikte yaşamış, sahip oldukları temel değerlerin aynı olmasına rağmen bir yabancılaştırma ve ayrıştırma politikası uygulamıştır.
Öncelikle dinden uzaklaştırma eğitimine tabi tutulmuş ve ırkçılık aşılanmıştır.
Beyin yıkama sürecine tabi tutulan bu insanlar, kendi temel değerlerine yabancılaştırıldığı gibi aynı zamanda birer canavara dönüştürülmüştür.
Görünmez güçlerin kontrolünde olan bu örgütler bir taraftan masum insanların canına acımasız usullerle kıyarken, diğer taraftan tek hizmet ettikleri yer ise emperyalist güçler olmuştur.
Masum insanlara zarar verirken kendileri de bu insanlık dışı yolda telef olmuşlardır.
Bunu bildikleri halde bu vahşi kısır döngüden geri dönememişlerdir.
Hayatlarında hiç tanımadıkları, görmedikleri, bilmedikleri insanlara karşı birer canavar kesilmişlerdir.
Bu canavarlığa dönüştürülürken ‘neden sorusunu’ kendilerine sorma aklıselim melekesini de yitirmiş oluyorlar.
Demek ki beyin yıkama bu derece etkili oluyor!  
Gerek ırkçı bir amaç ve gerekse son yıllarda bazı Afrika ülkelerinde ve yakın komşumuz olan ülkelerde sözde dini bir devlet kurma amacıyla oluşturulan terör örgütlerinin barış ve huzur dini olan İslamiyet’le uzaktan yakından ilişkisi olmadığı bilinen bir gerçek.
Ülkemize yönelik çok yönlü bir terör hareketiyle karşı karşıya bulunuyoruz.
Gerek iç ve gerek dış hainler güruhu huzur ve güveni bozmak için ortak bir tavır almışlar.
Canilikte bu derece ısrar ediyor olmalarının hedefi birlerine ortam hazırlamak için mi sorusunu akla getiriyor.
‘Durumdan vazife çıkarmak’ isteyenlerin var olduğunu geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz.
Ancak bu millet artık her şeyin farkında ve şuurunda, ülke eski ülke değil!..

Emperyalistlerin uşaklarına İnşallah pabuç bırakmayacaktır…