28 Şubat 2011 Pazartesi

Turkey, an emerging star

Within the last eight years Turkey's economy has progressively showed a great performance. During this period, Turkey's economy has achieved a robust structure and shown as an emerging star across the world. Thanks to the exact, determined, proactive policies and having committed to the structural reforms and fiscal discipline Turkish economy has attained its current healthily structure.
Despite the global financial crisis, which is evaluated as the biggest one after the Great Depression lasted until the late 1930s or early 1940s, Turkey's economy could be able to cushion against challenges of the global crisis. Previously taken measures and smart management have played significant role in this success.
Monitoring these positive developments in the Turkish economy, the foremost economies' actors of the world has been lauding Turkey's progress and show Turkey as a global power. Having passed through a crucial test during the crisis without stumbling, Turkish economy has become an example economy for the world.
When we look at the positive developments on the economy during the past eight years, Turkish economy has enjoyed outstanding advancements. Turkey's ruling party has been able to achieve plunging the rates of interest and inflation down from the double digits to the single level in this period.
Meanwhile, Turkey successfully eliminated six digits from the Turkish currency, so TL was released from the banknotes having many zeros and has won valuation. Turkey has also managed the Turkish lira (TL) to pose as a strong rival against the US dollar and the euro in the last eight years.
In recent years, prosperity is gradually increasing in Turkey and low-income groups do get their share from that prosperity. It is observed that there is a significant surge in purchasing power.
Based on data collected by the Turkish Statistical Institute, the Organization for Economic Cooperation and Development and the State Planning Agency, national income per capita, which used to float around $3,000 to $4,000 between 1998 and 2002, has been on the increase.
As of the end of 2010, it is predicted to reach by $9,305 and $10,000 for the first time in the history of the Turkish Republic and to reach $11,228 by the end of this year.
So national income per capita would gain 3-fold growth in 10 years.
Another progress in the economy according to the internationally economic analysis, Turkey takes place in the E7 emerging economies (China, India, Brazil, Russia, Mexico, Indonesia and Turkey). Likely E7 would overtake the G7 economies (US, Japan, Germany, UK, France, Italy and Canada) before 2020.
As for another calculation, it is said the shift in the economic world order is slower but equally inexorable, with the E7 projected to overtake the G7 around 2032.
Overcoming the global crisis in 2008 and 2009, it is expected Turkey's economy to grow up to 8 percent in 2010.
The important handicap of the economy is current account deficit which stem from being an internationally energy-addicted country, in the rate of 74 percent. It is the biggest item in the country's spending via foreign current exchange.
When Turkey activates its alternative energy resources into force steadily by its national resources such as wind, solar power, hydroelectric and biofuel and then the internationally energy dependency will turn into downward side.
Finally, during the passed 8 years Turkey has smartly allowed its dynamic potentials activate in both home and abroad, so thanks to this Turkey has begun to change in every aspect ranging from democracy to rule of law, freedom of expression and from foreign policy to economy growth, per capita income. It is seem that in the next period these indicators will develop more by exact, decisive, determined policies of the ruling administration.

20 Şubat 2011 Pazar

Medyanın gücü ve kapalı rejimler

İletişim teknolojisinde yaşanan gelişmeler ve çeşitlilik medyanın sadece dördüncü kuvvet değil, aynı zamanda yerine göre birinci kuvvet olduğu son günlerde Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde yaşanan rejim karşıtı olaylarla bir kez daha teyit edilmiş oldu.
Güçlü oluşu ve tek sesliliği ile zaman zaman da olsa kamuoyunu yanıltabileceği, yanlış yönlendirebileceği yönü işin kötü tarafı. O da kaplı rejimlerle beraber yok oluyor.
Dahası, bilinen kitle medya araçlarından daha etkili olan ve toplumsal olayları bütün dünyaya ulaştıran ‘kitlelerin medyası’ var. Sosyal medya da denilen bu iletişim araçlarıyla kitleler olayları bütün dünyaya aktarılabiliyor.
Medyanın bu gücünü sezemeyen kapalı ve totaliter rejimler iletişim teknolojisinin fonksiyonel gücü karşısında biçare kalıyor.
20. yüzyılın en kapalı ve totaliter rejimi komünizm idi. Katı kuralları, iletişim ve bilgiye kapalı oluşu, olup bitenleri dışarı sızdırmayışı nedeniyle bu yönetim şekliyle yönetilen ülkelerin ‘demir perde’ ülkeleri olarak isimlendirilmesine yol açmıştı.
İnsan fıtratıyla uyuşmayan bu rejimlerin yaşama şansları sınırlı olup ancak bir yere kadar sürebildi. Açık toplumlardaki iletişim teknolojisinin dinamizmi ister istemez bu kapalı toplumları harekete geçirdi ve onların yıkılmasına neden oldu.
Belli bir aşamadan sonra zayıflayan ve fonksiyonunu yitiren totaliter rejimin kurum ve kuralları gelişmiş ülkelerdeki demokratik ve dinamik yapıya yenik düştü.
Sonrası malum…
Yetmiş yılı aşkın bir süre hükmünü sürdüren demir perde ülkeleri deşifre olarak birer birer yıkılıp modern dünya ile uyum sağlamaya başladılar.
Yıkılan bu rejim bir yandan ezilen fakir halkın bir bakıma umutlarını kullanarak baskıcı unsurların ve kişisel ihtiras sahiplerinin önderliğinde kurulmuştu. Ancak bunlara ümit besleyen o fakir sınıfın umutlarına cevap verememiş, neticede insan fıtratıyla uyuşmayan komünist rejim solan ümitlerle beraber yok olmaya mahkûm olmuştu. O insanlar umduklarını bulamamış büyük bir zulme uğramışlardı uzun yıllar boyunca.
Yaklaşık yirmi yıl önce komünist ve sosyalist ülkelerde yaşanan bu değişim demokrasinin işleyişi bakımından onlar kadar katı olmasa da, ileri demokrasilere göre bir hayli geride kalan monarşist yönetimler için bir ders niteliğindeydi.
Ancak bu hususta algılama hassasiyetinde bir noksanlık olacak ki bugünleri o günlerden ders çıkarıp sezemeyenler, ülkelerini hür dünya ile bütünleşemeyen usul ile yönetmeye devam ettiler. Neticede bu rejimler bugün yöneticiler olarak kendilerini zor durumda bıraktıkları gibi ülke ve halklarını da bir kargaşa ortamına düşürmüş görünüyorlar.
Tunus’ta başlayan rejim aleyhtarı gösteriler sırayla hemen hemen söz konusu anlayışla yönetilen bütün ülkelere sıçradı. Bu gelişmeler bazı çevrelerin dediği gibi domino etkesimi, yoksa önceden planlanmış senaryonun sahnelenmesi mi? Pek açık değil ama olayların verdiği mesajdan anlaşılan o toplumların artık baskıcı, ben bilirim ve vesayetçi rejimden bıktıklarını ortaya koymakta.
Hareketin arka planında demokratik ve adil bir seçimle yönetilme istekleri var. Bizim de temennimiz, ülkemizle de ortak tarih, kültür ve din birliği olan bu kardeş ülkelerin çok fazla kargaşa yaşamadan hür ve adil seçimlerle yönetilme aruzlarına kavuşmaları, gerek demokrasi ve gerekse ekonomik olarak daha ileri seviyeye ulaşmaları…

6 Şubat 2011 Pazar

Sürdürülebilir Gıda Üretimi

Gıda maddeleri ve bunun temel kaynağı olan tarım ürünlerinin üretimi insanlar için giyim ve barınak yanında en temel ihtiyacı teşkil ediyor.

Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü, FAO’nun son açıkladığı gıda raporu, gıda fiyatlarının kesintisiz olarak yedi aydır yükselişte olduğunu gösteriyor. Rapora göre küresel gıda fiyatları geride bıraktığımız Ocak 2011 ayında zirve yaptı, önümüzdeki aylarda da düşmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor. Dünya genelinde gıda fiyatlarının düşmeyeceği eğilimi var.

FAO’nun açıklamasında, ocak ayında aylık değişimleri takip eden ürün sepeti küresel gıda fiyatları ortalama 231 puan oldu ve geçtiğimiz aralık ayına göre yüzde 3.4 daha yüksek bulundu. Bu rakam gıda fiyatlarının ölçümünün başladığı 1990 yılına göre en yüksek seviye olarak tespit edildi.

Açıklama et fiyatları hariç bütün ürün gruplarının fiyatlarının yükseldiğini gösteriyor.

FAO uzmanları, yeni rakamların açıkça dünya gıda fiyatlarında yukarı yönlü baskının düşmeyeceğini gösterdiğini, bu yüksek fiyatların muhtemelen önümüzdeki aylarda devam edeceğini söylüyor.

Yüksek gıda fiyatları özellikle gıda ithalatını finanse etmede problemle karşılaşabilen düşük gelirli gıda açığı olan ülkeler için büyük endişe oluşturuyor ve bu endişe aynı zamanda gelirlerinin büyük kısmını gıdaya harcayan fakir hane halkı için de geçerli. Özellikle geri kalmış ülkelerde günde 1 – 2 dolarlık kazançla geçimlerini sağlamaya çalışan en düşük gelir gurubu için daha büyük yük getirmiş olacak.

İnsanların harcamalarının öncelikli ve önemli olanını gıda harcamaları oluşturuyor.
Bu nedenle nüfus artışı, kaynakların kirlenmesi ve yanlış kullanılması ve azalma eğilimine girmiş olması gıda maddelerinin temel kaynağı olan tarımsal üretimi baskı altında tutuyor. Artan nüfusu beslemek için daha fazla tarım ve gıda üretimine ihtiyaç duyulacak. Bu ise daha fazla tarım toprağı ve sulama suyunu gerektirecek. Bunların yanında, tarımsal üretimin bir diğer stratejik öneme haiz bileşeni ise ihtiyacı karşılayacak tohum üretimi. Bir başka önemli etken ise tarımsal üretimin uygun iklim şartlarını gerektiriyor olması.

Ülkemizin bu saydığımız şartlar bakımdan şanslı olması önemini artırıyorken, bu şans ve stratejik önemini koruması ise bu değerleri yerli yerince kullanmasına bağlı olacak.

Su yataklarını, havzalarını ve tarımsal nitelikli toprakları amaç dışı kullanım ve kirlilikten korumak önde gelen hususlar, sürdürülebilir tarımsal üretim için. Unutulmaması gereken önemli bir noktanın ise dünya genelinde özellikle 1 milyara yakın insanın özellikle Afrika ve Asya’da yeterli beslenemediği ve açlıkla mücadele emekte olduğunu hatırdan çıkarmamamız gerekiyor. Yine 1 milyarı aşkın insanın su kıtlığı ve su stresi ile yaşadığını göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu nedenle ülke olarak içinde bulunduğumuz değerlerin kıymetini daha iyi kavrayıp ve bu değerleri geleceğe taşımamız açısından ne denli önem arz ettiği hususuna dikkat çekmek gerekiyor. Sürdürülebilirlik için yapılması gerekenin, kaynakların korunması ve gelecek için üretim tahminlerinin yapılması ve belli periyotlarda güncellenmesi, ihtiyacı karşılayacak tarım ve gıda üretiminin temininde kolaylık sağlayacaktır.