19 Ekim 2019 Cumartesi

Küresel açlığın yok edilmesi ihtilafların yok edilmesine bağlı



İnsan tüketimi için üretilen gıdaların üçte biri ya kayba uğruyor ya da israf ediliyor. Milyonlarca insan ise açlıkla karşı karşıya bulunuyor.
Gıda Tarım Teşkilatı (FAO) gıda da kayıp ve israfı azaltacak tespitleriyle yıllık raporunu yayınladı. Sağlıksız diyetler ve hareketsiz hayat tarzları obezite oranın artmasına doğru gidiyor.
820 milyon insan açlık sıkıntısı çekerken 670 milyon yetişkin ve 120 milyon kız ve erkek çocuk (9-19 yaş arası) obez bulunuyor, beş yaşın altında 40 milyon çocuk aşırı kilolu bulunuyor. Dünya çapında zararlı diyetlerin bütün ölümlerin beşte biriyle bağlantılı bulunurken, obezitenin sağlık maliyetlerinin ise yüksek olduğu ifade ediliyor.
Bu yıl Dünya Gıda Günü dolayısıyla FAO Sıfır Açlık hedefiyle sadece açlıkla mücadele etmeyip aynı zamanda sağlıklı, sürdürülebilir ve herkes için satın alınabilirliği başarabilmeyi hedefliyor.
Söz konusu rapora göre, küresel olarak üretilen gıdaların üçte birinin kayıp ve israf olmasıyla her yıl dünya ekonomisine bir trilyon dolara mal olduğu tahmin ediliyor. Dünya Gıda Programı (WFP) kayıpları azaltmak için farkındalık kampanyası başlattı. Kampanya küresel bir hareket inşa etmeyi hedefliyor ve gıda israfıyla mücadele etmek için basit çözümler alınabileceğini vurguluyor.
Yeryüzünde herkesi besleyecek kadar yeterince gıda üretilmesine rağmen dünyanın bazı bölgelerinde açlık yükseliyor. 820 milyon insan kronik olarak yetersiz besleniyor. Herkesin yeterli yiyecek almasını sağlamak için ne gibi adımların atılması gerekiyor?
Raporda geçen son 20 yılda aşırı açlığın yok edilmesiyle hızlı ekonomik büyüme ve artan zirai verimlilik sayesinde Orta ve Doğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler'de yeterli besin alamayan insanların sayısının yarıya düştüğü belirtiliyor. Ancak bu arada küresel nüfusun yaklaşık 2 milyar artan bir arka planı var.  
Alt sahra Afrika'sında yetersiz beslenen insanların sayısı 195 milyondan (2014) 237 milyona (2017) yükseldi. Bölgede beş yaşın altındaki çocuklarda ölüm oranlarının yaklaşık yarısına kötü beslenme sebep oluyor, bu rakamın her yıl yaklaşık 3,1 milyon çocuk olduğu belirtiliyor. 
Gündem 2030’la sıfır açlığı başarmak hedefleniyor, bir başka deyimle büyük bir zorluk olarak duran açlık dünyanın neresinde olursa olsun hiç kimsenin aç bırakılmayacağı amaçlanıyor.
Dünya Gıda Programına (WFP) göre, aynı zamanda ihtilaflar dahil, bozulan çevre ve kuraklık artan açlığın sebepleri olarak biliniyor ki her ikisi de iklim değişikliği ile etkileniyor.
Tarımdaki biyolojik çeşitliliğin azalması aynı zamanda endişe için bir sebep ve homojen diyetler için sorumlu tutuluyor ve gıdaya erişimi sınırlıyor, bu durum ise yetersiz beslenmeye ve yoksulluğa yol açıyor.
Mevcut tarım üretimi 12 civarında temel ürünle dönüyor ve dünya çapında potansiyel gıda maddesi zenginliğine rağmen bütün kalorilerin yüzde 60 civarı sadece  dört üründen karşılanıyor: buğday, pirinç, mısır ve soya.
Artan açlığın sebepleri bozulan çevre, kuraklık ve diğer sebepler yanında, en çok olumsuz faktör giderek artan ihtilaflardan ileri geliyor.

13 Ekim 2019 Pazar

International media should see carnage of regime in Syria



Syria, is a crucial important bordering country of Turkey with over 900 kilometers, has been under a pitiless strife for eight years.
During this time the leader of Syria has been applying massacre on its own citizens who wish to get their democratic rights like every country in order to be governed through democratic rules and rule of law. 
Since the first day the suffering with every aspect in Syria has gradually increased.
The entire world knows that these massacres happened in Syria appeared in the media from time to time.
The related body of the United Nations observed and reported the illegal and brutal events which have been carried out by the regime on its own citizens in Syria.
Instead of looking for a solution by the democratic and lawful ways, Syrian regime has preferred illegality and atrocity against its own citizens until today.
In face of this carnage, seemingly either international community or international media and the United Nations, as well as other human rights organizations have not showed remarkable effort and condemnation to end up this dram.
As known since these carnages started in Syria, the asylum seekers have been fleeing their home and sheltering mostly to Turkey, as well as other neighbor countries.
According to the Turkish authorities, currently Turkey hosts nearly 4 million refugees in its territories
Since the first day Turkey has been showing effort in order to finish this humanitarian crisis and to find a lasting solution for these defenseless innocent people in Syrian.  
Meanwhile regarding this longstanding conflict, structuring of terror organization along with Turkey’s border has begun to appear as a tremendous threat for Turkey’s security.
Consequently, Turkey had to kick off a military operation so as to remove this huge dangerous development, to make up a security zone alongside its border in 30 kilometer-deepness.
The aim is to protect itself against possible terrorist attacks and also to make up a security zone for millions of Syrian citizens have been hosted in Turkey.
However, we see that this peaceful operation has been deviated from its main target.
Without looking at reality, the international media and some of international community try to show truth as unjust, but false ones as just.
Not seeing the murders, humanitarian crises in Syria for eight years, they try to show Turkey’s operation against Syrian people not to terrorists. This approach is a kind of perception operation and not matching with truthful journalism.
If this military operation would have been held by another countries other than Turkey, they would welcome their action as normal.
This mentality does not want to remember the situation of Iraq, Afghanistan, Yemen, Libya, Palestine, Myanmar. Because imperialist mindset prevents to see the realities in these countries.
Where were these international media and community while Israeli air strikes that destroyed Palestinian defenseless innocent people over their heads without observing babies, children, women, elderly.
This kind of mindset and approach reveal a reality that international media and international community might lose their confidence across the world.

10 Ekim 2019 Perşembe

Barış Pınarı Harekatına batının bildik tavrı




Barış Pınarı Harekatının başlamasıyla batı ve batı basını bir kez daha gerçek yüzünü gösterdi.
Bu vesileyle savunduğu ve sahip çıktığı değerlere olan samimiyetsizliğini bir kez daha teyit etmiş oldu.
Her fırsatta insan haklarını dile getiren batılı ülkeler bu insani kıstasa olan samimiyetsizliğini bir kez daha gösterdi.
Sekiz yıldır Suriye'deki  masum insanların kanını durdurmak için Ülkemizin bu insanlık dramını yıllardır gündeme getiriyor.
Gerek uluslararası toplum nezdinde ve gerekse başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere benzeri platformlarda dile getirerek bu insanlık dramının bitirilmesi için çözüm teklifleri sunuyor.
Bu teklifler sözde insan hakları savunucuları olan ülkeler tarafından kabul görmedi.
Mart 2011 yılında demokratik hak ve hürriyetler için başlayan halk hareketi bilindiği gibi katliama dönüştü.
Suriye’de yüzbinlerce masum insan zalim bir yönetim tarafından acımasız usullerle katledildi.
Milyonlarca insan bu zaman zarfında ya yerleşim bölgelerini değiştirmek zorunda kaldı ya da ülkesini terk etti. Suriye'de şehirler savunmasız insanların başlarına yıkıldı.
Bazı ülkeler için bu ortam silahlarını test etme için kullanıldı.
Zalimin zulmünden kaçan bu insanlara ülkemiz kapılarını açarak yaklaşık sekiz yıldan beri misafir ediyor.
Ancak bu kadar yıldır bu insanlık dramına ne uluslararası toplum ve ne de BM kalıcı bir çözüm bulmak istemedi.
Ayrıca bu fiili durum ülkemizin en uzun sınırında yıllardır meydana geldiği için güvenliğimizi tehdit unsuruna dönüştü.
Binlerce kilometre uzaklıkta bulunanlar ahkam keserken sunulan çözüm tekliflerine yanaşmayıp bu insani meseleyi sürüncemede bıraktılar.
Böylece bir zalime daha fazla masum insanın kanını akıtması için fırsat tanınmış oldu.
Sınırımızdaki bu tehlikeli gelişmeler ülkemiz için bir tehdit oluşturduğu gibi, aynı zamanda kalıcı bir duruma dönüşmesi de sabrımızı taşırmaya başlamıştı.
Tek çare terör yuvasına dönüştürülen bölgeyi bu unsurlardan temizlemek ve söz konusu sahada güvenli bir alan oluşturmaktı.
Böylece gerek ülkemiz ve gerekse zalimin zulmünden kaçan Suriyelilerin tekrar ülkelerinde güvenilir bir bölgede iskan edilmeleri için insani amaçlarla planlanan bu harekat düşünüldü.
Ancak batı basını ve batılı ülkeler o bildik tavırlarını sergilemekte geç kalmadılar.
Açıklamalarından terörizme karşı yapılan bu hareketi bölge halkına karşı yapılıyormuş gibi bir algı oluşturma çabasına girdikleri görülüyor.
Bu güruh yıllardır masum insanları katleden zalime bir tek söz söylemekten adeta kaçınıyorlar.
Açıklamalarıyla toprak bütünlüğü bahanesini öne çıkararak gerçekleri örtbas etmeye çalışıyorlar.
Ancak bu insani harekatı bu zihniyetin fıtratları gereği başka türlü yorumlaması beklenemez.
Gittiği yerlere huzur, güven ve medeniyet götüren Osmanlıyı ve onun torunlarının temsilcisi olan ülkemizi bu zihniyet hep bilinçli olarak yanlış göstermiştir.
Bilinen bir gerçek var ki, o da batı basınının ve batılı ülkelerin bu harekete destek vermesinin beklenemez olmasıdır!
Ancak İslam ülkelerinin bu harekatı gerek BM'de ve gerekse uluslararası platformlarda desteklemesi beklenir.
Böylece yıllardır süregelen bir insanlık dramına sahip çıkmış olacaklar.
Barış Pınarı Harekatının kısa zamanda başarıya ulaşmasını niyaz ediyor, Yüce Allah'dan ordumuzu muvaffak, muzaffer ve muhafaza eylemesini temenni ediyoruz.