11 Eylül 2017 Pazartesi

Turkish economy on the right course


According to the economic growth indicators such as national income, per capita income and per capita consumption, the Turkish economy advances on the way to grow more in the upcoming period...
Despite unstable conditions in its geographic region, the country economy sustains its growth more than lots of countries in the world.
The country economy cannot operate its potential completely regarding current situation in the region. When we have a look at the situation in the region, the neighboring and surrounding countries of Turkey, such as Syria, Iraq, Iran, Egypt, Libya, Yemen do not have a suitable condition to operate its economic activities efficiently. Egypt does not have exact democracy with its all institutions to be able to activate efficiently. Syria, Iraq, Libya and Yemen suffer the most from terrorism and strife since 2011 onwards.
Whenever these unwanted events, insurgences end up, these countries’ investment and development potential will disclose and this might bring huge business opportunities not only for the Turkish business, but also for the entire world.
Another advantage in this issue, the location of Turkey has a crucial importance in terms of doing business and economic activities, because of intersecting between the Europe and Asia continents…
In this respect, one of the foremost huge investments that would play a triggering role in the economic development and new investments is the third airport project of Turkey.
Nearly one year later in 2018 the world’s number one airport’s first phase will be inaugurated for service in Istanbul. Playing also an outstanding role in the aspect of international air transport, the third airport of Istanbul will not only contribute to the Turkish economy and employment, as well as for the international aviation sector regarding the global businesses shifting from the west to eastern countries…
Turkish economy has grown three fold in the last 15 years. During this period, growth percentage in the Turkish economy averagely became 5-6 percent per annum. There is yearly 6-7 percent growth potential on average in the Turkish economy. This means that the country has a capacity for the new business and investment as well as generating job.
Surpassing the expectations the first quarter growth rate which was 5.2 percent urged to revise the growth rate for the year 2017 that predicted to be between 5 and 7 percent.
Growing 5 percent in the first quarter is interpreted that the economy is recovering swiftly beyond expectations.
With the first quarter growth rate Turkish economy achieved a growth rate more than 23 EU countries’ rate. In the second quarter Turkey’s growth rate became 5.1%. The officials predicted the growth in Q3 would be higher than 1 and Q2…
The stock market has also showed a good performance and reached an all-time high in August this year.
Featuring as a driving force in the economy, the export enters upward trend compared to last year’s figure.

All of these indicators show that Turkish economy is on the right course.

6 Eylül 2017 Çarşamba

Türkiye olmazsa!




Türkiye olmazsa İslam âleminin hali ne olur?
Dünyanın neresinde olursa olsun mazlum milletlere karşı yapılan haksız ve hukuksuz muameleye karşı çıkan, sesini yükselten tek ülke Türkiye.
Bugün birçok İslam coğrafyası haksızlığa, kan ve gözyaşına maruz kalmış durumda.
Bu yerlerde mağduriyet var, açlık ve sefalet var, insan hakları ihlalleri var.
Ve bu temel hak ve hürriyetlerden yoksunluk her geçen gün bütün İslam coğrafyasına yayılma eğilimi gösteriyor.
Mazlum ve mağdur İslam beldelerinde yaşanan insanlık dramına sesini yükselten tek ülke ise Türkiye.
Sözde insani değerleri savunan ve sahip çıkan ülkeler bu değerlerin tüm insanlığın hakkı olduğunu bir kenara bırakıp sadece kendi menfaatleri olduğu zaman dile getiriyorlar.
Söz konusu Müslümanlar olduğu zaman bu değerler askıya alınıyor.
Yine sözde barışı ve huzuru temin etmek için kurulmuş Birleşmiş Milletler, maalesef bu değerlerin tam tersi olan değerlere sahip çıkıyor.
Bugüne kadar çatışmaların ve insanlık dışı vakıaların meydana geldiği bölgelerde huzur ve güven sağlanamamıştır.
Bunun en büyük ve en çarpıcı örneği Filistin’dir.
İsrail devleti kurulduğundan bu yana geçen yaklaşık 70 senede Filistinliler sürekli olarak sistemik bir soykırıma tabi tutuldukları gibi canları, vatanları, toprakları ellerinden alınmıştır.
Bu insanların canları ve malları bu yolda feda olmuş, uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler ise sadece kınamayla yetinmiş.
Kınamaysa ne giden canları ve toprakları geri getirmiş ve ne de huzur ve güveni…
Şimdi emperyalistlerin yeni kurbanı Arakanlı Müslümanlar…
Sonrasında hangi ülke var sırada?
Arakanlı Müslümanlar sözde insan hakları savunucularının yeni kurbanı.
Arakanlı Müslümanların kelimelerin yetersiz kaldığı durumunu günlerdir yazılı ve görüntülü medyada üzülerek takip ediyoruz.
Arakanlı Müslümanlar Myanmar devletinin zulmünden kaçmak için yaya olarak başlattıkları yolculuğu her türlü imkânsızlığa ve tehlikeye rağmen sürdürüyorlar.
Ayaklarında ayakkabı yok o yağmura, çamura, sınıra döşenmiş mayınlara, açlık ve susuzluğa rağmen kendi topraklarından kaçışlarını günlerdir sürdürüyorlar.
Bu mağduriyete, bu zulme bırakın uluslararası toplumu, hiçbir İslam ülkesi ciddi bir şekilde ses çıkarmıyor.
Myanmar’ın Nobel Barış ödüllü lideri Aung San Suu Kyi hükümetlerinin Rakhine eyaletinde bulunan herkesi koruduğunu söylüyor!..  
Bir ülke liderinin hem de sözde barış ve insan hakları ödüllerinin sahibi olmasına rağmen bu insanlık dramını bu denli hafife alması bulunduğu konumu ve sahip olduğu ödülleri hak etmediğini gösteriyor!
BBC’nin haberine göre son iki hafta içinde 123 binden fazla Rakhine vatandaşı ülkesini terk etmek zorunda kalmış...
Eylül ayının ortalarında yapılacak BM genel kurulunda bu yalanı belgeler ve delillerle dünya kamuoyuna sunmak bir insanlık borcudur.
Müslüman katliamlarını hile ve aldatmacalarla geçiştirenlerin gerçek yüzünün bu belgelerle ispatlanması gerekir herhalde.
Seslerini koltukları ellerinden gidecek diye çıkaramayan ülkeler ise sustukça kendilerini bekleyen akıbetten kurtulacaklarını sanıyorlar…
Ancak bilmeleri gereken bir husus var ki o da Türkiye gerçeğidir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ülkemiz kimsesizlerin ve mağdurların sesi olma gibi bir asil görevi üstlenmiş ve uluslararası platformlarda mazlumların savunucusu olmuştur.
Temennimiz bu asil göreve bütün İslam ülkelerinin destek çıkmasıdır.
Sadece İslam ülkeleri değil, aynı zamanda insanlığa ve insani değerlere önem veren bütün ülkelerin de…
Bu bütün insanlığın ortak sorumluluğu ve görevidir.

Bakalım kaç ülke Myanmar’da sırf Müslüman olduklarından dolayı maruz kaldıkları bu zulmü gerek uluslararası platformlarda ve gerekse BM’de dile getirme asaletini gösterebilecek?