16 Haziran 2022 Perşembe

Kapsayıcı ve sürdürülebilir gelişme için ormanlar (Yeşil Ekonomi 74)

 

 

Birleşmiş Milletler Orman Forumu (UNFF 2015), 1,6 milyardan fazla insanın geçim kaynağı, istihdam ve gelir elde etmek için ormanlara bağımlı olduğunu kabul etmekte ve ormanların en acil sürdürülebilir kalkınmanın birçoğunu ele almak için fırsatlar oluşturan çok çeşitli mal ve hizmetler sunduğunu kabul etmektedir. Ancak neticede, tüm insanlık dünyanın ormanlarına bağımlıdır.

https://www.un.org/esa/forests/wp-content/uploads/2019/04/UNFF14-BkgdStudy-SDG8-March2019.pdf

Karadaki biyolojik çeşitliliğin yüzde 80’i ormanlar ve ağaçlarda yaşıyor.

Ormanlar yeşil ve biyoekonominin önemli bir parçasını oluşturuyor. Küresel ekosistemler adına hayati önem taşıyor.

Ormanlar sağlıklı ve verimli sürdürülebilir tarım için temel teşkil ediyor. Ormanlar ve ağaçlar insan topluluklarına ve gezegene hayati katkılar sağlayıp, geçimleri destekliyor, temiz hava ve su teminine vesile oluyor, biyolojik çeşitliliği muhafaza ederek iklim değişikliğine karşı koruma görevi yapıyor. 

Biyolojik çeşitliliğe hayati katkılar sağlıyan ormanlar aynı zamanda bir dizi ekonomik faaliyetin sürdürülmesine katkı sağlıyor; gıda, ilaç ve yakıt kaynağı sağlıyor.

Çok sayıda fayda sağlayan ormanlar eşi görülmemiş baskıyla karşı karşıya kalmış.

Arazi örtüsündeki değişiklikler en baskıcı çevre konusuna neden olmuş geçtiğimiz on yıllarda. Ormansızlaşma ve arazi kullanımındaki yoğunluk özellikle toprak azalmasına ortam hazırlıyor.

FAO’nun tahminine göre dünyada toplam orman alanı 4 milyar hektardan fazla bulunuyor.

Ormanlar dünya arazi kitlesinin üçte birini kapsıyor bir diğer ifadeyle yeryüzünün üçte biri ormanlarla kaplı.

Aynı zamanda hayati öneme sahip olan tatlı suyun dörtte üçü orman havzalarından geliyor. Bu nedenle orman alanları sürdürülebilir tatlı su kaynakları açısından da hayati bir görev üstleniyor.

Ormanlar insan geçimleri için bilinenden çok daha fazla fayda sağlıyor, gıda güvenliğinde, içme suyunda, yenilenebilir enerji ve kırsal ekonomilerde önemli görevler üstleniyor.

Gelişmekte olan ülkelerde kırsal hane halkının %20’si için gelir sağlıyor, bunun yanında küresel olarak her üç kişiden birinin pişirme ve ısınma yakıtını karşılıyor.

İklim değişikliğine cevap vermeye yardım etmekte; toprağı ve suyu koruma görevi üstlenirken, ormanlar dünya karasal biyolojik çeşitliliğin üç çeyreğinden fazlasına ev sahipliği yapıyor, sosyoekonomik gelişmeye katkı sağlıyor ve özellikle kırsal alanlarda yüz milyonlarca insanın geçimi için önem arz ediyor.

Ormanlar ve ağaçlar, sağlıklı ve zengin bir gezegen için küresel olarak önemli kabul ediliyor.

8 Haziran 2022 Çarşamba

Yeşil tarım için temel olan beş alan (Yeşil Ekonomi 73)

 

ILO’nun raporuna göre, tabii kaynakların aşırı kullanımı ve artan bir şekilde yükselen kirlilik seviyeleri, sera gazlarının emisyonu dâhil gezegenin tolerans gösterebileceği sınırları aştığını gösteriyor.

Bunun bir sonucu olarak insanların geçimi için hayati öneme sahip olan tabii süreçler ve sistemler kesintiye uğruyor.

Yaklaşık bir milyar yetersiz beslenen insanın ihtiyacını karşılamak ve iklim değişikliği ile baş etmeye çalışılırken, bu yüzyılın ilk yarısında dünya nüfusunun büyümesi ve artan talebi karşılamak için mevcut alışılmış ve geleneksel tarımsal işletmelerden uzaklaşmak gerekiyor.

Farklı şekillerde ve değişen derecelerde, mevcut çiftlik sistemleri tabii sermayeyi tüketiyor ve önemli oranda küresel gazlar üreterek fakirleri orantısız bir şekilde etkilediği görülüyor.

Arazi kullanım değişimine olan talep sıklıkla ormansızlaşma ve biyolojik çeşitlilik kaybına neden oluyor. Tarımın ekonomik dışsallaşması her yıl milyarlarca dolara ulaşıyor ve artış devam ediyor.

Yeşil tarımda hedeflenen yatırımlar paketi ve politika reformları ekonomileri çeşitlendirmeyi, yoksulluğu azaltmayı yeni ve daha çok verimli yeşil işler oluşturmayı ve artan ürünlerle özellikle kırsal alanlarda, sürdürülebilir bir temelde gıda güvenliğini sağlamayı ve önemli ölçüde çevresel ve ekonomik maliyetleri bugünün sanayi çiftlik uygulamalarıyla azaltmayı kapsıyor.

Yeşil tarım büyüyen ve dünya nüfusunun daha artan talebini daha yüksek besleyici seviyelerde 2050’ye kadar besleme kapasitesine sahip olacağı öngörülüyor.

Gıda üretimi ve sosyal eşitlik için kamu, bu süre zarfında herkese yeterli kalitede besin sağlamak için özel ve sivil girişimlere tarım seviyesinde etkin geçiş ihtiyacı duyulacak.

Tarımın veriminin ve çalışanlara dönüşünün artması, ekosistem hizmetlerinin gelişmesi bu hedefleri başarmaya temel teşkil etmiş olacak.

İş oluşturmada yeşil tarımın geleneksel tarımdan daha fazla geri dönüş sağlayacak potansiyele sahip olduğu düşünülüyor.

Yeşil tarıma geçiş önemli çevresel faydaları beraberinde getiriyor.

Yeşil tarım toprak verimliliğini sürdürmek ve restore edilmesi ile tabii sermayeyi yeniden oluşturacak potansiyele sahip olduğu görülüyor.

Toprak erozyonu ve inorganik tarım-kimyasal kirliliği azalacak; su kullanım verimliliği artacak; ormansızlaşma azalacak, biyolojik çeşitlilik kaybı ve diğer arazi kullanım etkileri azalacak ve önemli ölçüde tarımsal sera gazı emisyonları azalacak.

Önemli olarak yeşillenen tarımın, tarım sektörünü büyük bir sera gazı yayıcısı olmaktan bir diğerine, net bir etkisiz şekline ve muhtemelen ormansızlaştırmayı ve tatlı su kullanımını yüzde 55 ve 35 azaltırken muhtemel sera gazı oranını düşüreceği bekleniyor.

Yeşil tarım aynı zamanda milli ve uluslararası politika reformları ve yenilikleri gerektirecek. Yeşil tarım politikası aynı zamanda bazı tarımsal girdilerin maliyetini suni olarak azaltan zararlı sübvansiyonların çevresel olarak reformuna odaklanıyor.

Bu yolla verimsiz ve aşırı kullanıma yol açacak sübvansiyonların reformu amaçlanıyor.

İlave olarak çiftçileri çevre dostu tarımsal girdi kullanımı ve çiftlik uygulamaları ve gelişmiş ekosistem hizmetleri gibi pozitif unsurları oluşturmak için politik tedbirlerin teşvik edilmesi öneriliyor.

Üretimi bozan ve ihracat sübvansiyonlarının reformlarıyla birlikte, gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanan yeşil tarım ihracatlarının yüksek gelirli ülkelerde pazarlara erişimini artıracak ticari politikalarda değişiklikler gerekli görülüyor.

Bunlar gıda üretim değer zincirlerinde yerel gıda işleme işletmeleri ve küçük ölçekli çiftçiler, kooperatifler ile daha büyük katılımı kolaylaştıracak.

Yeşil tarım için temel olan beş alan tavsiye ediliyor: toprak verimlilik yönetimi; daha verimli ve sürdürülebilir su kullanımı; bitki ve hayvan çeşitliliği; biyolojik bitki ve hayvan sağlığı yönetimi ve uygun çiftlik seviyesinde mekanizasyon uygulanması.

Bütünleşmiş toprak yönetimi ve entegre bitki besin yönetimi besin stoklarının dikkatli yönetimini gerektirmekte ve sürdürülebilen üretim ve karlılık sağlayan bir şekilde akışları gerektiriyor.

Entegre toprak yönetimi aynı zamanda mikro seviyeden makro-fauna seviyesine kadar organik madde miktarı, toprak yapısı ve toprak biyolojik çeşitliliği toprak kurtları ve termitler gibi diğer önemli yönleri ele alıyor.

Bitki verimliliğini artırmak için sentetik gübreler yerine çiftlik gübresi ve bitki kalıntılarını kullanmak veya yonca bitkilerinin kültürlerini uygulamayla havadan oksijen fiksasyonu ile nitrojen oluşturmak ve toprağa ilave etmek tavsiye ediliyor.

Üretim artışı için yağış desenlerinin düzensiz artışını ele alarak gelişmiş su hasadı, su tutma ve sulama önem arz ediyor.

5 Haziran 2022 Pazar

Gıda güvenliğini başarmak (YeşilEkonomi 72)

 

Gıda güvenliğini başarmak küresel olarak bir engel olmaya devam ediyor.

Bu endişe sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, aynı zamanda gelişmiş ülkelerde de var.

Mevcut projeksiyonlar dünyanın 2050 yılında 2000 yılına göre yüzde 60 daha fazla gıdaya ihtiyacı duyacağına dikkat çekiyor.

Eğer sektörde güçlü bir sürüm uygulanırsa söz konusu zorlukların karşılanabileceği, özellikle gelişmekte olan ülkelerde düşük çevresel etkiyle küçük ölçekli çiftçiler arasında daha verimli çiftçilik metotları uygulanabilecek.

Verimin artması ve üretim maliyetlerinin düşmesi durumunda kayda değer daha yüksek gelirler ve yoksulluğun azaltılması başarılabilecek.

Diğer sektörlerde olanlara nispeten tarımdaki gelirlerin cazip kalmasını sağlamak için uzun dönem boyunca artan mekanizasyon ve tarım işletmelerinin ortalama büyüklüğündeki artış muhtemelen gerekli olacak.

Gelişmekte olan ülkelerde bu sonucu başarmak için en önemli politik tedbirlerden biri yetenekler ve kabiliyetlerin arttırılmasında görülüyor.

Bunu yapmak için eğitim hizmetlerine yatırım yapmanın gerekli olduğu ve kırsal altyapıların tamamlanması ve çiftlik dışı kırsal ekonominin gelişmesi gerekli olacağı belirtiliyor.

Tarım sektörü aynı zamanda ormansızlaşmanın ana sebeplerinden biri olarak gösteriliyor.

Yükselen ekonomiler için emisyonların payı kayda değer oranda daha yüksek bulunuyor.

Böylece tarım, iklim değişikliği ile en fazla etkilenen sektör olurken, ona en büyük destek sağlayıcı olarak da görülüyor.

Ülkelerin kendi içlerinde ve ülkeler arasında işletmelerin tipleri ve üretim sistemlerinde tarım ve tarımsal reformun anlamlı tartışması sektörün heterojen tabiatı göz önüne alınmalı.

Çokuluslu tarım sanayileri, aile çiftlikleri ve geçim üretim birimlerinin var olduğu fakat tabii kaynakların kullanımı, arazi kullanımı, sermaye, teknoloji ve birçok diğer değişkenler, istihdam edilen insan sayısı dâhil olmak üzere önemli olarak farklılık gösteriyor.

Küçük çiftliklerdeki işletme tanımı çoğunlukla 50 dekarın altındaki, aile çiftlikleri, geçim ölçekli çiftlikler veya kaynak fakiri çiftliklere atfedilmekte.

Ancak sektörün toplam istihdamdaki payı giderek azalıyor (ILO 2012). 

Çoğu gelişmekte olan ülkelerde bu oran daha yüksek bulunuyor.

Küresel işgücünün yaklaşık üçte birini istihdam etmesine rağmen küresel yurtiçi hâsılaya katkısı yüzde 6 oranında kalıyor.

Dünyadaki bütün fakir insanların üçte ikisi kırsal alanlarda yaşamakta ve gelirlerini tarımdan elde etmekteler.

Kırsal alanlarda iklim değişikliğine adapte olma zorlukları kurak ve yarı kurak gelişmekte olan ülkelerde daha şiddetli olmaktadır. Bu durum Afrika’da önde gelen vak'a olarak görülüyor.

Bazı ülkelerin 2020 yılına kadar yağmurla beslenen tarımsal verimlerinde %50’ye kadar azalma görebileceği tahmin ediliyor.

Bundan dolayı iklim değişikliğiyle bağlantılı olan diğer zorluklar ise su stresi, tarımsal üretim, kırsal geçim ve gıdaya erişimin muhtemelen şiddetli tehlikeli olacağı ve yetersiz beslenmeyi kötüleştireceği yönünde bir beklenti var.

Gerek bilinen ve gerekse geleneksel tarım farklı şekillerde de olsa çevre üzerinde önemli baskı oluşturuyor.

Endüstriyel tarımın fosil yakıtlara, su ve diğer girdilere olan bağımlılığını azaltma ihtiyacı var.

Ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyeli göz önünde bulundurulursa, bu potansiyelin fosil yakıtları değiştirmeye yönelik önemli katkıları olacak.

Gerek büyük ve gerekse küçük çiftlikler toprak verimliliğini geliştirecek ve sürdürecek; yeşil gübreleme kültürü, gübre sağlayan hayvancılık ile yeniden entegre olarak besin maddeleri geri dönüşümlü çiftlik üzerinden fayda sağlanabilecek.

Çiftlik hayvancılığı, kuş gübresi, solucan gübresi yeşil tarım için giderek önem kazanarak bu dönüşümde büyük rol oynayacak.

Bu faaliyetler bir taraftan yeşil tarımı desteklerken diğer taraftan yeni istihdam alanları oluşturacak.

Tarım sektörünün yeşillenmesiyle çiftçiler için artan kârlar ve gelirler dâhil bir dizi fayda üreteceği umuluyor.

Tarımı kuraklığa, ağır yağmur düşme olaylarına ve sıcaklık değişimlerine karşı daha dayanıklı hale getirmek, daha çok çiftlik biyolojik çeşitliliği ve gelişmiş toprak organik maddesini geliştirmekle yakından bağlantılı görülüyor.

Tarım ürünleri açısından yeşil ekonomi sürekli kontrol ve takibi gerektirmektedir. Bu tarla sürümünden hasat döneminin belirlenmesine, hasat ve sonraki safhalar kadar geçen bir zaman dilimini kapsıyor.