Gıda güvenliğini başarmak küresel olarak bir engel olmaya devam
ediyor.
Bu endişe sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, aynı zamanda
gelişmiş ülkelerde de var.
Mevcut projeksiyonlar dünyanın 2050 yılında 2000 yılına göre yüzde
60 daha fazla gıdaya ihtiyacı duyacağına dikkat çekiyor.
Eğer sektörde güçlü bir sürüm uygulanırsa söz konusu zorlukların
karşılanabileceği, özellikle gelişmekte olan ülkelerde düşük çevresel etkiyle
küçük ölçekli çiftçiler arasında daha verimli çiftçilik metotları
uygulanabilecek.
Verimin artması ve üretim maliyetlerinin düşmesi durumunda kayda
değer daha yüksek gelirler ve yoksulluğun azaltılması başarılabilecek.
Diğer sektörlerde olanlara nispeten tarımdaki gelirlerin cazip
kalmasını sağlamak için uzun dönem boyunca artan mekanizasyon ve tarım
işletmelerinin ortalama büyüklüğündeki artış muhtemelen gerekli olacak.
Gelişmekte olan ülkelerde bu sonucu başarmak için en önemli
politik tedbirlerden biri yetenekler ve kabiliyetlerin arttırılmasında
görülüyor.
Bunu yapmak için eğitim hizmetlerine yatırım yapmanın gerekli
olduğu ve kırsal altyapıların tamamlanması ve çiftlik dışı kırsal ekonominin
gelişmesi gerekli olacağı belirtiliyor.
Tarım sektörü aynı zamanda ormansızlaşmanın ana sebeplerinden biri
olarak gösteriliyor.
Yükselen ekonomiler için emisyonların payı kayda değer oranda daha
yüksek bulunuyor.
Böylece tarım, iklim değişikliği ile en fazla etkilenen sektör
olurken, ona en büyük destek sağlayıcı olarak da görülüyor.
Ülkelerin kendi içlerinde ve ülkeler arasında işletmelerin tipleri
ve üretim sistemlerinde tarım ve tarımsal reformun anlamlı tartışması sektörün heterojen
tabiatı göz önüne alınmalı.
Çokuluslu tarım sanayileri, aile çiftlikleri ve geçim üretim
birimlerinin var olduğu fakat tabii kaynakların kullanımı, arazi kullanımı,
sermaye, teknoloji ve birçok diğer değişkenler, istihdam edilen insan sayısı
dâhil olmak üzere önemli olarak farklılık gösteriyor.
Küçük çiftliklerdeki işletme tanımı çoğunlukla 50 dekarın altındaki, aile çiftlikleri, geçim ölçekli çiftlikler veya kaynak fakiri
çiftliklere atfedilmekte.
Ancak sektörün toplam istihdamdaki payı giderek azalıyor (ILO
2012).
Çoğu gelişmekte olan ülkelerde bu oran daha yüksek bulunuyor.
Küresel işgücünün yaklaşık üçte birini istihdam etmesine rağmen
küresel yurtiçi hâsılaya katkısı yüzde 6 oranında kalıyor.
Dünyadaki bütün fakir insanların üçte ikisi kırsal alanlarda
yaşamakta ve gelirlerini tarımdan elde etmekteler.
Kırsal alanlarda iklim değişikliğine adapte olma zorlukları kurak
ve yarı kurak gelişmekte olan ülkelerde daha şiddetli olmaktadır. Bu durum
Afrika’da önde gelen vak'a olarak görülüyor.
Bazı ülkelerin 2020 yılına kadar yağmurla beslenen tarımsal
verimlerinde %50’ye kadar azalma görebileceği tahmin ediliyor.
Bundan dolayı iklim değişikliğiyle bağlantılı olan diğer zorluklar
ise su stresi, tarımsal üretim, kırsal geçim ve gıdaya erişimin muhtemelen
şiddetli tehlikeli olacağı ve yetersiz beslenmeyi kötüleştireceği yönünde bir
beklenti var.
Gerek bilinen ve gerekse geleneksel tarım farklı şekillerde de
olsa çevre üzerinde önemli baskı oluşturuyor.
Endüstriyel tarımın fosil yakıtlara, su ve diğer girdilere olan
bağımlılığını azaltma ihtiyacı var.
Ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyeli göz önünde
bulundurulursa, bu potansiyelin fosil yakıtları değiştirmeye yönelik önemli
katkıları olacak.
Gerek büyük ve gerekse küçük çiftlikler toprak verimliliğini
geliştirecek ve sürdürecek; yeşil gübreleme kültürü, gübre sağlayan hayvancılık
ile yeniden entegre olarak besin maddeleri geri dönüşümlü çiftlik üzerinden
fayda sağlanabilecek.
Çiftlik hayvancılığı, kuş gübresi, solucan gübresi yeşil tarım
için giderek önem kazanarak bu dönüşümde büyük rol oynayacak.
Bu faaliyetler bir taraftan yeşil tarımı desteklerken diğer
taraftan yeni istihdam alanları oluşturacak.
Tarım sektörünün yeşillenmesiyle çiftçiler için artan kârlar ve
gelirler dâhil bir dizi fayda üreteceği umuluyor.
Tarımı kuraklığa, ağır yağmur düşme olaylarına ve sıcaklık
değişimlerine karşı daha dayanıklı hale getirmek, daha çok çiftlik biyolojik
çeşitliliği ve gelişmiş toprak organik maddesini geliştirmekle yakından
bağlantılı görülüyor.
Tarım ürünleri açısından yeşil ekonomi sürekli kontrol ve takibi
gerektirmektedir. Bu tarla sürümünden hasat döneminin belirlenmesine, hasat ve
sonraki safhalar kadar geçen bir zaman dilimini kapsıyor.