5 Haziran 2022 Pazar

Gıda güvenliğini başarmak (YeşilEkonomi 72)

 

Gıda güvenliğini başarmak küresel olarak bir engel olmaya devam ediyor.

Bu endişe sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, aynı zamanda gelişmiş ülkelerde de var.

Mevcut projeksiyonlar dünyanın 2050 yılında 2000 yılına göre yüzde 60 daha fazla gıdaya ihtiyacı duyacağına dikkat çekiyor.

Eğer sektörde güçlü bir sürüm uygulanırsa söz konusu zorlukların karşılanabileceği, özellikle gelişmekte olan ülkelerde düşük çevresel etkiyle küçük ölçekli çiftçiler arasında daha verimli çiftçilik metotları uygulanabilecek.

Verimin artması ve üretim maliyetlerinin düşmesi durumunda kayda değer daha yüksek gelirler ve yoksulluğun azaltılması başarılabilecek.

Diğer sektörlerde olanlara nispeten tarımdaki gelirlerin cazip kalmasını sağlamak için uzun dönem boyunca artan mekanizasyon ve tarım işletmelerinin ortalama büyüklüğündeki artış muhtemelen gerekli olacak.

Gelişmekte olan ülkelerde bu sonucu başarmak için en önemli politik tedbirlerden biri yetenekler ve kabiliyetlerin arttırılmasında görülüyor.

Bunu yapmak için eğitim hizmetlerine yatırım yapmanın gerekli olduğu ve kırsal altyapıların tamamlanması ve çiftlik dışı kırsal ekonominin gelişmesi gerekli olacağı belirtiliyor.

Tarım sektörü aynı zamanda ormansızlaşmanın ana sebeplerinden biri olarak gösteriliyor.

Yükselen ekonomiler için emisyonların payı kayda değer oranda daha yüksek bulunuyor.

Böylece tarım, iklim değişikliği ile en fazla etkilenen sektör olurken, ona en büyük destek sağlayıcı olarak da görülüyor.

Ülkelerin kendi içlerinde ve ülkeler arasında işletmelerin tipleri ve üretim sistemlerinde tarım ve tarımsal reformun anlamlı tartışması sektörün heterojen tabiatı göz önüne alınmalı.

Çokuluslu tarım sanayileri, aile çiftlikleri ve geçim üretim birimlerinin var olduğu fakat tabii kaynakların kullanımı, arazi kullanımı, sermaye, teknoloji ve birçok diğer değişkenler, istihdam edilen insan sayısı dâhil olmak üzere önemli olarak farklılık gösteriyor.

Küçük çiftliklerdeki işletme tanımı çoğunlukla 50 dekarın altındaki, aile çiftlikleri, geçim ölçekli çiftlikler veya kaynak fakiri çiftliklere atfedilmekte.

Ancak sektörün toplam istihdamdaki payı giderek azalıyor (ILO 2012). 

Çoğu gelişmekte olan ülkelerde bu oran daha yüksek bulunuyor.

Küresel işgücünün yaklaşık üçte birini istihdam etmesine rağmen küresel yurtiçi hâsılaya katkısı yüzde 6 oranında kalıyor.

Dünyadaki bütün fakir insanların üçte ikisi kırsal alanlarda yaşamakta ve gelirlerini tarımdan elde etmekteler.

Kırsal alanlarda iklim değişikliğine adapte olma zorlukları kurak ve yarı kurak gelişmekte olan ülkelerde daha şiddetli olmaktadır. Bu durum Afrika’da önde gelen vak'a olarak görülüyor.

Bazı ülkelerin 2020 yılına kadar yağmurla beslenen tarımsal verimlerinde %50’ye kadar azalma görebileceği tahmin ediliyor.

Bundan dolayı iklim değişikliğiyle bağlantılı olan diğer zorluklar ise su stresi, tarımsal üretim, kırsal geçim ve gıdaya erişimin muhtemelen şiddetli tehlikeli olacağı ve yetersiz beslenmeyi kötüleştireceği yönünde bir beklenti var.

Gerek bilinen ve gerekse geleneksel tarım farklı şekillerde de olsa çevre üzerinde önemli baskı oluşturuyor.

Endüstriyel tarımın fosil yakıtlara, su ve diğer girdilere olan bağımlılığını azaltma ihtiyacı var.

Ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyeli göz önünde bulundurulursa, bu potansiyelin fosil yakıtları değiştirmeye yönelik önemli katkıları olacak.

Gerek büyük ve gerekse küçük çiftlikler toprak verimliliğini geliştirecek ve sürdürecek; yeşil gübreleme kültürü, gübre sağlayan hayvancılık ile yeniden entegre olarak besin maddeleri geri dönüşümlü çiftlik üzerinden fayda sağlanabilecek.

Çiftlik hayvancılığı, kuş gübresi, solucan gübresi yeşil tarım için giderek önem kazanarak bu dönüşümde büyük rol oynayacak.

Bu faaliyetler bir taraftan yeşil tarımı desteklerken diğer taraftan yeni istihdam alanları oluşturacak.

Tarım sektörünün yeşillenmesiyle çiftçiler için artan kârlar ve gelirler dâhil bir dizi fayda üreteceği umuluyor.

Tarımı kuraklığa, ağır yağmur düşme olaylarına ve sıcaklık değişimlerine karşı daha dayanıklı hale getirmek, daha çok çiftlik biyolojik çeşitliliği ve gelişmiş toprak organik maddesini geliştirmekle yakından bağlantılı görülüyor.

Tarım ürünleri açısından yeşil ekonomi sürekli kontrol ve takibi gerektirmektedir. Bu tarla sürümünden hasat döneminin belirlenmesine, hasat ve sonraki safhalar kadar geçen bir zaman dilimini kapsıyor.