25 Kasım 2021 Perşembe

Ekonomiler büyüdükçe suya olan ihtiyaç artıyor (Yeşil Ekonomi 59)

 

Gelişmiş su yönetimi yüksek ekonomik kararlar almayı gerektiriyor. Derinleşen iklim stresiyle baş etmek için daha güçlü politikalar ve reformlara ihtiyaç duyuluyor.

Ülkeler daha fazla su güvenliği ve iklim bağışıklığı olan ekonomilere yönelmeye yardımcı olacak yatırımlar ve politikaların çerçevesini çiziyor. Bu su kaynaklarının tashihi için daha iyi planlama, su verimliliğini artıracak yatırımların benimsenmesi, daha güvenli su arzı ve varlığı için altyapı yatırımlarının yapılmasını gerektiriyor.

Tatlı su arzı ve talebi arasında büyüyen açık, dünya tabii kaynaklarının insan sömürüsüne maruz kalan en açık işaretlerinden biri olarak görülüyor.

Tatlı suyun dünya çapındaki darlığının en rahatsız edici yönü şu andaki ulaşmış olduğu konumudur.

Tahmin edilen su arzlarının 20 yıllık süre içinde dünya talebinin yüzde 60’ını karşılayacağı öngörülüyor (WaterResourcesGroup, 2009).

OECD (2012) Çevre Görünüm raporuna göre, 2050 yılında 2,3 milyar insan şiddetli su stresinin var olduğu yerlerde yaşıyor olacak.

Çevre görünüm raporu aynı zamanda çoğu ekonomik faaliyetlerin büyümesini engelleyeceğini öngörüyor; sanayi, enerji üretimi, insan tüketimi ve tarım sektörü artan bir şeklide su için rekabet edecek.

Su arzı daha düzensiz ve belirsiz olurken artan nüfuslar, yükselen gelirler, genişleyen şehirlerin kombine etkileri eşi görülmemiş bir şekilde su talebinin artışına neden olacak.

Rapor derinleşen iklim stresiyle baş etmek için daha güçlü politikalara ve reformlara ihtiyaç duyulduğuna atıfta bulunuyor.

Su kaynaklarının tahsisi için daha iyi planlama, su verimliliğini artıracak yatırımların benimsenmesi, daha güvenli su arzları ve varlığı için altyapı yatırımları öneriliyor.

Suyun miktar olarak varlığı yeterli olmadığı gibi, aynı zamanda mevcut suyun bazı nitelikleri ihtiva etmesi gerekiyor.  

Ekonomiler büyüdükçe suya olan ihtiyaç daha da artış gösteriyor.

Konunun merkezinde ise gıda problemi bulunuyor, çünkü bu husus hayat memat meselesi olarak insanoğlu için önem taşıyor.

Suyun tarımdan şehir alanlarına çevrilemeyeceği, çünkü en iyi şartlarda sadece gıda taleplerindeki artışı karşılamak için %13 daha fazla su arzına ihtiyaç olduğu ve en kötü senaryoda tarımsal su kullanımının %50 kadar artırılması öngörülüyor. 

20 Kasım 2021 Cumartesi

Su ve yeşil büyüme (Yeşil Ekonomi 58)

 

Su güvenliğinin kalkınmaya etkileri açısından üst seviye küresel riskler arasında olacağı düşünülüyor.

Aynı zamanda Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin başarılmasında entegral bir bölümü oluşturuyor. 

Nüfus ve refah artışı ile suya olan talep büyürken, küresel su arzı sabit kalmakta, artan su açıkları özellikle yüksek nüfus büyümesi olan yerlerde çoğunlukla fakir, zayıf veya ihtilafta olan toplumlarda mevcut problemleri kötüleştiriyor.

Problemlerin birleşmesi, iklim değişimi ile yağmur düşüşünün daha çok düzensiz olacağı, sıklıkla ve yoğun kuraklıklara ve hatta daha çok zarar veren taşkınlara sebep olacağı tahmin ediliyor; 2017 yılında ABD, Karaibler ve alt-sahra Afrikası ve diğer yerlerde görüldüğü gibi…

Günümüz su yönetim usullerinin çağ dışı kaldığı, bu nedenle dünyanın susuz ve belirsiz bir gelecekten kaçınmasına yardım edecek çözümler öneriliyor.

Su kaynaklarının gelişmiş yönetim şekli olmadan 21. yüzyılın zorlukları olan insan gelişmesi, yaşanabilir şehirler; iklim değişikliği, gıda güvenliği ve enerji güvenliğini karşılamak ve güvenilir su ve sanitasyon hizmetlerini sunmak yeterli olamayacak.

2001’den beri yağmur düşüş şoklarının üretim kaybına sebep olduğu gözleniyor.

Su; sağlıklı yaşamı sürdürmek, gıda üretimini artırmak, yenilenebilir enerji üretebilmek, çevreyi yönetmek ve istihdam üretmek için hayati öneme sahip.

Ayrıca bitkiler, hayvanlar, genel temizlik ve her türlü insan temizliği, içme suyu, sebze ve meyvelerin yıkanmasında; çamaşır yıkamak, hayvanları yıkamak, araçları yıkamak, bitkileri ve ağaçları yetiştirmek, tıraş olmak, sulama yapmak, duş almak ve banyo yapmak, sanayi ve fabrikaları işletmek, elektrik üretimi gibi temel konularda suyun olmazsa olmaz gibi bir temel rolü bulunuyor.

Su hayat destek sistemlerinin ve tabii sermayenin önemli bileşenlerinden birini oluşturuyor. Acil Eylem planı yapılmazsa, mevcut durumda Orta Afrika ve Doğu Asya gibi suyu bol olan bölgelerde de kıtlaşma olacağı tahmin ediliyor. Ve arz yetersizliğinin bulunduğu Ortadoğu ve Afrika Sahel bölgelerinde darlığın daha da kötüleşeceği yönünde beklenti var.

Konuyla ilgili bir rapora göre azalan tatlısu, enerji ve tarım gibi diğer kullanımlardan ileri gelen rekabet nedeniyle, şehirlerdeki su mevcudiyeti 2050 yılında 2015 yılı seviyeleriyle karşılaştırıldığında üçte iki oranında azalmış olacağı şeklinde tahminler yapılıyor.

Böylece su güvensizliği ihtilaf riskini artırmış olacak.

Kuraklıktan kaynaklanan gıda fiyatı artışları gizli ihtilafları tetikleyecek ve göçü teşvik edecek.

Yağmur düşüşlerine bağımlı olan ekonomiler, kuraklık ve taşkınlar göç dalgaları üretecek ve ülkeler içinde şiddet patlak verecek, şeklinde varsayımlar yapılıyor.

Eğer ülkeler su kaynaklarını daha iyi yönetecek eylem planları yapmazsa, bu analize göre büyük nüfuslu bölgeler uzun dönemler eksi ekonomik büyüme yaşayabilecekler.

Fakat sürdürülebilir su yönetimini sağlayacak politikalar yapılırsa, iklim değişikliğinin su üzerindeki negatif etkilerini daha iyi politik kararlarla nötrleştirileceği umuluyor.

Gelişmiş su yönetimi yüksek ekonomik karlar almayı oluşturuyor. Derinleşen iklim stresiyle baş etmek için daha güçlü politikalar ve reformlara ihtiyaç duyuluyor.

13 Kasım 2021 Cumartesi

Su hakkı (Yeşil Ekonomi 57)

 


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu temmuz 2010 yılında ‘su ve sanitasyon hakkı’ kavramını kabul etti. Kurul aynı zamanda (kişi başına 50 ve 100 litre arasında) her insanın kişisel ve evsel kullanımlar için yeterli suya erişim hakkını kabul etti. Bu suyun güvenli ve satın alınabilir olması gerekiyor. Bunun ölçüsünü de suyun maliyetinin hane halkı gelirinin %3’ünü geçmemesi şeklinde belirtiyor.

Ortalama olarak bir Amerikalı günlük 100 – 175 galon veya 380 – 665 litre su tüketiyor.

Yapılan analizlere göre, 2050 yılına kadar her dört kişiden biri şiddetli su darlığından etkilenen şehirlerde yaşıyor olacak.

Kapsayıcı bir su arzı verisinin eksikliği ile meselenin daha fazla komplike olduğu ve izleme sistemleri büyüyen krize cevap vermeyi zorlaştırıyor.

Sürdürülebilir Gelişme Hedeflerinin 6. maddesi açıkça sürdürülebilir su yönetimi ve sanitasyon konusunu işliyor. Su aynı zamanda aşırı yoksulluğu gidermek (SDG1), açlığı ve yetersiz beslenmeyi (SDG2) yok etmek, iklim değişikliğini hafifletmek (SDG13) gibi Sürdürülebilir Gelişmenin diğer hedefler için temel bir bileşen görevini üstleniyor.

 

Her damlayı önemsemek

“Su yaptığımız her işte mutlak bir öncelik olmalı”

11 devlet başkanı ve bir özel danışman tarafından düzenlenen bir panelde su yönetim şeklinin temel değişimi için çağrıda bulundu.

Bir rapora göre dünya nüfusunun %40’ı su kıtlığından etkileniyor. Eğer mesele ele alınmazsa 2030 yılına kadar yaklaşık 700 milyon insan su arayışı için yerini değiştirmiş olacak.

Rapora göre, kadınlar ve kız çocukları su ve sanitasyon eksikliğinden orantısız bir şekilde sıkıntı çekiyor.

Bu olumsuz durum sağlığı olumsuz etkiliyor ve çoğunlukla çalışmayı ve eğitimi sınırlandırıyor. Atık suyun %80’i işleme tabi tutulmadan çevreye boşaltılıyor. 1990 yılından beri 1000 adet yıkıcı tabii afetlerin %90 oranında su ilişkili olduğu tespit edilmiş.

Gıda güvenliğimiz, enerji sürdürülebilirliği, halk sağlığı, istihdam, şehirler gibi hayatın temelini oluşturan ekosistemler suyun mevcut yönetimi nedeniyle risk altında bulunuyor. 

12 Kasım 2021 Cuma

Yer altı su kaynakları yenilenme oranından daha çok tüketiliyor (Yeşil Ekonomi 56)

 

Dünya enerji üretimi için daha fazla suya ihtiyaç duyacak, bugün 1,3 milyar insan elektriğe erişim eksikliği yaşıyor.

Dünya Bankasının açıklamasına ilaveten, Birleşmiş Milletlerin 12 Temmuz 2017 tarihli açıklamasında, yeryüzünde her on kişiden üçü ya da 2,1 milyar insan evinde güvenli sudan yoksun bulunuyor; bu miktarın 844 milyonu ise temel içme suyu hizmetine sahip değil. 263 milyon insan akarsu ve göl gibi su kaynaklarından herhangi bir işleme tabi tutulmamış olan suyu içiyor. 

İyi sağlıklı sanitasyon tesislerine sahip olmak hastalık yayılmasını önlemek için en kolay ve en önemli etkin yollardan biri.

Yer altı su kaynakları kendini yenilenme oranından daha çok tüketiliyor.

2025 yılına kadar 1,8 milyar insan mutlak su darlığının olduğu bölge ve şehirlerde yaşıyor olacak. 

Suyun içinde bulunduğu bu şartlar nedeniyle su giderek tartışmalı bir meseleye dönüşüyor.

Dünya Bankasının mayıs 2016’da yayınlanan bir raporuna göre iklim değişikliği ile kötüleşen su darlığı bazı bölgelerde milli gelirin %6’sına kadar maliyet oluşturacak, göçü teşvik edecek ve ihtilaflara yol açacak.

Su arzı daha çok düzensiz ve belirsizliğe doğru giderken, nüfus büyümelerinin kombine etkileri, artan gelirler ve genişleyen şehirler nedeniyle su talebinin katlanan bir artış oluşturacağı tahmin ediliyor.  

Su darlığı ortak bir algıya dönüştü. Nispeten su ile zengin olan alanlarda bile su krizi endişesi görülüyor. 

Su uluslararası toplantılarda önemli bir gündem maddesi olarak yer alıyor.

Büyümeyi artırmak, yoksulluğu gidermek, çevreyi sürdürülebilir kılmak, temiz ve yenilenebilir enerji üretimini sağlamak gibi faaliyetlerde su kaynaklarının hayati bir görevi var.

Su kaynaklarının giderek azalma eğilimine girmesine karşılık suya olan talep artarak yükseliyor…

Geçtiğimiz yüzyıl dünya nüfusunun üç kat artmasına karşılık küresel su talebi altı kattan fazla artmış. Nüfus artışı, gelişen ve yaygınlaşan teknoloji, artan ve çeşitlenen sanayi kuruluşları suya olan talebi artırıyor. Bu gelişmeler aynı zamanda suyun kirlenmesini de artırıyor.

Su hayatın her alanında önemli bir bileşen; eğitim, sağlık, gıda güvenliğine ilaveten özellikle kadın ve çocuklar su kıtlığından çok daha fazla etkileniyor.

Su temin etmek için günde 3 saat yolculuk yaparak bidonlarla bataklıklar, göller ve nehirlerden su alıp dönüyorlar.

6 Kasım 2021 Cumartesi

Suyun artan önemi (Yeşil Ekonomi 55)

 

Yeryüzündeki toplam suyun %97.5’i tuzlu su, %2.5’lik kısmı tatlısu bunun da %2’lik kısmı buzullarda bulunuyor, geriye sadece %0.5’lik kısmı tarım, sanayi ve kişisel kullanım için elverişli bulunuyor.

Bir başka değerlendirmeye göre ise, dünya su kaynaklarının %3 veya 4’ü tatlı sudan oluşuyor. Sadece bunun %1 ya da %0.5 insan tüketimi için güvenli bulunuyor.

Kirlilik nedeniyle su kaynakları tehdit altında bulunuyor.

1,2 milyar insan su darlığı bulunan yerlerde yaşıyor. Bunlar güneybatı Amerika, İspanya, kuzey Afrika, Avustralya ve Kuzey Çin.

Günümüzde yaklaşık 1 milyar insan temiz içme suyundan yoksun bulunuyor. Bu durum hemen hemen bütün dünyada kendini gösteriyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde alt sahra Afrika’sı, Güneydoğu Asya ve Latin Amerika yeterli temiz sudan mahrum bulunuyor.

Yapılan hesaplara göre, 1,300 litre su ile 1 kg buğday üretiliyor.

3,400 lt. su ile 1 kg pirinç, 15,500 lt. su ile 1 kg biftek üretiliyor.

Araştırmalara göre, 2,1 milyar insan güvenle yönetilen içme suyu hizmetlerine erişim noksanlığı çekiyor. (WHO/UNICEF 2017)

4,5 milyar insan güvenli sanitasyon hizmetlerinden mahrum bulunuyor. (WHO/UNICEF 2017)

Beş yaşın altında 340,000 çocuk her yıl ishal hastalığından ölüyor. (WHO/UNICEF 2015)

Su darlığı hâlihazırda 10 kişiden 4’ünü etkiliyor. (WHO)

Bütün tabii felaketlerin %90’ı su ilişkili bulunuyor (UNISDR).

Atık suların %80’i işleme tabi tutulmadan ekosistemlere geri dönüyor (UNESCO, 2017).

Dünyanın sınır aşan nehirlerinin yaklaşık üçte ikisi ortak yönetim çerçevesine sahip bulunmuyor (SIWI).

Küresel su çekilmesinin %70’i tarım üretiminde kullanılıyor (FAO).

Sanayinin kullandığı suyun kabaca %75’i enerji üretiminde kullanılıyor (UNESCO, 2014).

Her gün dünyada yaklaşık 10 milyar ton tatlı su tüketiliyor.

Mevcut durumda 2,4 milyar insan gelişmiş sanitasyon hizmetlerinden yoksun bulunuyor, bunların bir milyarı açık alanları kullanıyor.

Bunun sonucu olarak her yıl 5 yaşın altında 361 bin çocuk kötü sanitasyon ve kirli su nedeniyle ishal, kolera, dizanteri, hepatit A ve tifo gibi hastalıklarla hayatını yitiriyor. Bir başka ifadeyle temiz suya ve elverişli sanitasyona erişim eksikliği nedeniyle her gün 5 yaşın altında 1000 çocuk hayatını kaybediyor (WHO, 2015, Dünya Bankası 2015).

502 bin insan ishal, kolera, dizanteri, tifo ve çocuk felci gibi hastalık taşıyan su içiyor.

Sağlıksız sanitasyon, su ve hijyen yılda 675 bin prematüre ölümlere yol açıyor.

2 milyardan fazla insan dışkı ile kirlenmiş su içiyor, 844 milyon kişi temel içme suyuna sahip değil. Her bir dakikada bir çocuk ölüyor.

Nüfus artışı ve ekonomik büyüme suya eşi görülmemiş baskı yapıyor. Mevcut nüfus, nüfus artışı ve mevcut su yönetim uygulamalarının devam etmesi halinde gelecekte dünyanın 2030 yılına kadar talep ve mevcut su arzı arasında %40 oranında noksanlık olacağı tahmin ediliyor.

2050 yılına kadar 9 - 10 milyar insanı beslemek için tarım üretiminin %60 büyümesi gerektiği, dolayısıyla kaynaklardan suyu çekme oranında %15 artış bekleniyor.