17 Haziran 2011 Cuma

Approval for a third consecutive term

Turkish Premier Recep Tayyip Erdogan's AK Party won 50 percent of votes in general elections and this landslide result led to comments about Mr. Erdogan's hat-trick due to Turkey's ruling Justice and Development (AK) party gaining a third consecutive term.
Getting almost 50% support in parliamentary vote, and 326 seats in the 550-member parliament, Ak Party expanded its vote share from its 2007 poll win by more than three points.
When we analysis the reasons that made Mr. Erdogan successful we must look at his operations since the first term to date.
Ak Party and its leader Mr. Erdogan is indebted his victory implementing genuine policies during the last 8.5 years. There are various reasons in making hat trick of Ak Party in the leadership of Recep Tayyip Erdogan.
Up to a decade ago, the country experienced crisis with high-level inflation and interest rates and a frail currency.
After economic crisis experienced in February 2001 Turkey's economy had become very fragile, there was almost no confidence to attract foreign investors, too. That weak situation in the economy urged that time's coalition government made a decision to go to the snap election. It was November 3, 2002 when the snap election held. At the dawn of 4 November there was a new sunrise above the Turkey's horizons. The positive effects of the new era began to be seen in the markets. Since 2002 election to date the country experiences stability and ruling party has brought confidence for both domestic and foreign investors.
Since the first day, normalization and change process had begun in the every area in the country ranging from economy to democracy, rule of law. From that time Turkey has not caused the investors to escape, business places were not closing, opposite of those, in an increasing way the foreign direct investments have flowed into Turkey. Also Turkish investors have expanded their investments in a stabile way. Turkey's economy began to see positive developments since that time. Winds of change began to blow almost in every area.
Per capita income rose during Mr. Erdogan's ruling period. Huge investments have been carried out. The country has been enjoying a transformation in many areas. Shortly these productive implementations enabled Ak Party winning the third consecutive term.
Despite the global economic crisis which has been experienced across the world between 2008-2009, Turkey's economy did not see any crucial shake compared to the other European countries and thanks to the robust economic structure of the country the crisis was easily overcome in the shortest time.
Another important thing in the success of the ruling party is that Mr. Erdogan keeps his promises to his voters and he promised what he can be able to fulfill. So what he made in the past means a guarantee of the things to be made in the future.
Now third term has begun for the ruling party, in this period there are also significant projects some of them are being implemented, some of them will be launched and to be completed by order of them up to 2023, the centenary of the Turkish Republic.
In this term, in addition to the economic investments there are also reforms in constitution which has been waiting amendment for long years. All parts in Turkey accept the need to modernize the constitution, which was written three decades ago following a military coup.
Despite Ak Party increased its number of vote, it cannot get enough seats to amend the constitution by itself, because it requires two-third of majority of the total seats in the parliament. Mr. Erdogan says he would look for consensus with a wide participation representing all parts of the society.
If the Turkish people see the concrete steps in the promises and solutions in the unsolved problems, will give vise to Mr. Erdogan for the fourth consecutive term.

4 Haziran 2011 Cumartesi

Nasıl bir anayasa?

Anayasalar ülke yönetiminde temel prensipler manzumesi olarak değerlendiriliyor. Uzun yıllardır kamuoyunu en fazla meşgul eden konulardan biri.
Bu nedenle iktidar partisi açısından 12 haziran genel seçimlerinden sonra çözüme kavuşturulmayı bekleyen önemli konulardan biri de anayasa.
Ülkemizde darbeler sonrası yapılan anayasalar toplumu memnun etmemiş, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tartışmaları beraberinde getirmiş. Bir bakıma günün şartlarını karşılamaktan uzak olduğu gibi toplumun beklentilerine cevap vermemiş olacak ki sürekli olarak tenkit edilmiş. Dar bir bakış açısından ele alınarak hazırlanmış olması, kalkınma ve gelişmenin önünü kesen maddeler içermesi nedeniyle ihtiyaca cevap vermekten uzak kalmış.
İşlerlik kazandırmak için zaman zaman 1982 anayasası üzerinde yapılan değişikliklerle kimilerine göre kalbura çevrilmiş, kimilerine göre ise yamalı bohçaya dönmüş.
Her kesimin üzerinde mutabık olduğu konu ise artık böyle bir anayasanın ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu, yeni bir anayasanın yapılmasının zaruret haline gelmiş olması.
Sayın Başbakanın zaman zaman vurguladığı husus özgürlükçü ve ileri demokrasiyi ifade eden bir anayasaya sahip olmak…
Statüko üzerine bina edilmiş ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan bir anayasa yerine, yeni anayasa günümüz şartlarıyla uyumlu, birlik ve beraberliği sağlayan ve tüm toplumu kucaklayan yeni bir metin içermeli.
Gerek ülkemizin ve gerekse dünya şartlarıyla uyum sağlayan bir metni ihtiva eden yeni bir anayasa…
Elbette ülkemizin kendine has olan temel değerlerinden de taviz vermeyen bir anaysa olmalı.
Meclis tarafından ülke ve millet menfaatine yapılan yasal düzenlemeler anayasaya aykırıdır dedirtmeyecek ve anayasa mahkemesini ağlama duvarı haline getirmeyecek bir anayasa. Üzerinde toplumsal mutabakatın sağlandığı bir anayasa.
İstenen; öyle bir anayasa olmalı ki, taşları yerli yerine oturtan, kurumların görev alanlarının dışına çıkmadan kendi alanlarında faaliyet göstermelerini ve kendilerini geliştirmelerini sağlayan bu vesileyle daha verimli çalışmalara ortam hazırlayan bir anayasa.
Asırlardır bu ülkenin temeline kibrit suyu döken, haklılığını kabul ettirmek ve varlığını sürdürmek için girilmedik yer bırakmayan, eften püften bahanelerle demokratik yönetimi kesintiye uğratarak kalkınmayı, gelişmeyi geciktiren, belli bir azınlığın menfaatini gözetmekten başka amacı olmayan çeteleşme hareketinin neşvünema bulamayacağı bir anayasa olmalı.
Öyle bir anayasa olmalı ki, bütün vatandaşları kucaklayacak şekilde sosyal adaleti uygulayıcı olmalı.
Öyle bir anayasa olmalı ki, açık seçik ve herkesin dilinden anladığı bir metinle yazılmış olmalı.
Öyle bir anayasa olmalı ki, ülkenin tabii kaynaklarını koruyacak ve gelecek nesillere de bırakacak sürdürülebilirlik ilkesini benimseyen maddeleri kapsamalı. Öyle bir anayasa olmalı ki çevre kavramını benimseten, korunması yönünde gerekli düzenlemeleri yaparak uygulanmasını sağlamalı.
Öyle bir anayasa olmalı ki, kavram kargaşasına yol açmayacak şekilde hazırlanmalı ve anlaşılır olmalı.
Öyle bir anayasa olmalı ki, uygulanması ile toplumu umutsuzluğa düşürerek, yüzlerinde ümitsizlik ve acı tebessüm ifadesi bırakacak ilke ve prensipleri kapsamamalı.
Öyle bir anayasa olmalı ki, bütün fertleri çalışmaya, üretmeye teşvik etmeli. Kahve köşeleri ve duvar diplerinde yan gelip yatarak, ahkâm kesip her şeyi devletten beklemeyen şuur ve anlayışa sahip, eğitimli nesillerin yetişmesini teşvik etmeli. Eğitimi sürekli kılıp, araştırma ve geliştirme prensibini ön planda tutmalı. Milli ve manevi değerlere saygı duyan, koruyan ve yaşatan bir anayasa olmalı.
Öyle bir anayasa olmalı ki, insanı ve insani değerleri ön planda tutarak, insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışına sahip olmalı. Öyle bir anayasa olmalı ki güçlüyü değil, haklıyı savunmalı adaleti ve hukukun üstünlüğünü hâkim kılmalı.