9 Kasım 2020 Pazartesi

Yeşil Ekonomi ve Yönetimi (4)


 Dünyanın içinde bulunduğu çevre şartları nedeniyle insanlık yeşil olmayan kalkınma modelinin sürdürülemez olduğu gerçeği ile karşı karşıya bulunuyor.

Bugün insanoğlunun bu olumsuz gidişatla yüzleştiği durumun neticesi olarak, tüm sektörlerin bu yeni modelin çizdiği kurallar içinde kalacak şekilde hizmet ve üretimlerini sürdürmeleri gerekiyor.

Bu yeni kavram çerçevesinde faaliyetleri sürdürmek rekabet gücünü artıracak, aksi durumda küresel pazarlarda rekabet etme gücü kayba uğrayacak.

Yeşil yönetim anlayışı mümkün olduğu kadar kaynakları israf etmeden kullanmak, tasarruf yapmak ve çevreye karşı korumacı bir anlayış üzerine bina ediliyor.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının yanında yeşil teknolojik özellikli, dolayısıyla tasarruf sağlayan cihazları kullanmak yeşil yönetim anlayışının vazgeçilmez bileşenini oluşturuyor.

Hayati önem taşıyan kirlilik probleminin üstesinden gelmek için sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra, Birleşmiş Milletlerin (BM) liderliğinde küresel seviyede kapsamlı çalışmalar yürütülüyor.

İklim değişikliğinin hayati kaynaklar üzerinde oluşturduğu baskıları bertaraf etmek amacıyla uzun yıllardır eylem planları hazırlanıp uygulamaya konuluyor.

Belirlenen hedefler gerçekleştirilemeyince bu eylem planları, programlar yeniden gözden geçirilerek tekrar gündeme alınıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) liderliğinde yapılan eylem planları ne ölçüde faydalı olur ve ne ölçüde hedefine ulaşır (ulaşacak?), sorusu akla geliyor.

Çünkü Birleşmiş Milletler (BM) uhdesinde dünyanın karşı karşıya kaldığı hayati sıkıntılara çözüm getirmek maksadıyla başlatılan ve yürütülen eylem planlarının küresel olarak pratiğe dönük kapsayıcı sonuçlarını görmek pek mümkün olmuyor.

Mevcut kurumsal statüsüyle küresel insani problemlerin üstesinden gelemeyen Birleşmiş Milletlerin giderek devleşen bu problemleri halletmesi ancak kendi bünyesinde radikal değişikliğe gitmesiyle mümkün olacak.

Hemen hemen her sorunu kapsayıcı bir şekilde ele alan raporlar ve çözüme yönelik eylem planları hazırlayan bu kurum mevcut yapısıyla küresel sorunların üstesinden gelecek bir başarıyı gösterme kabiliyetinden yoksun bulunuyor.

Bu başarısızlık uluslararası toplumun önde gelen üyelerinin hâkim olduğu Birleşmiş Milletlerin bir bakıma ya ikiyüzlü bir politika izlediğini ya da üstlendiği insani problemlerin hallinde niyetlerinin samimi olmadığı intibaını zihinlerde uyandırıyor.

Bu durum uluslararası nitelikli bu kurumun mevcut yapısının artık yüklenmiş olduğu misyonu yerine getirme kabiliyetini yitirdiğini gösteriyor.

Bir bakıma bütün dünya ülkelerinin her meselesiyle irtibatlı olan bu kurum insanlık sorunlarına sadece rapor hazırlama safhasından öteye geçemeyen, dolayısıyla asli görevini de yerine getirme melekesinden yoksun bırakılmış bulunuyor.

Bu hususta akla ilk gelen soru, bu çıkmaz durum ya bu kuruma hâkim olan ülkeler arasında bir paylaşım anlaşmazlığının olduğunu veya bünyesinde alınan kararlar ve oluşturulan eylem planlarının bir oyalama taktiğinden öteye geçemediği izlenimini veriyor.

Dolayısıyla küresel insani sorunları çözmede ortaya koyulan eylem planları hedefine kapsayıcı ve sonuç getirici bir şekilde ulaşmamış oluyor…

Küresel ihtilafların halledilmesiyle, insanlığın karşılatığı sıkıntıların giderilmesi de o oranda başarılmış olacak.