22 Kasım 2020 Pazar

Çevre ve farkındalık şuuru (Yeşil Ekonomi 17)

 

Dünyanın içinde bulunduğu durum mevcut üretim ve atık eğilimini değiştirip daha çok çevre dostu olan ürün ve üretimlerin teşvik edilmesini gerektiriyor.

Bu dönüşüm ise biyoekonomiye, yenilenebilir biyolojik kaynakların üretimine yönelmeyi gündeme getiriyor.

Biyoekonomi bu kaynakların ve atık akışlarının gıda, yem, biyo esaslı ürünlere ve biyoenerji gibi katma değere dönüştürülmesi şeklinde açıklanıyor.

Hayatın her hareketi, geçimimizi kazandığımız her yolun on yıl içinde değişmiş olacağına işaret ediliyor.

İnsanların geçim yolunu etkileyen bu değişimin sürdürülebilir işletme modellerine doğru hareket ediyor olması ve fosil yakıtlardan uzaklaşması şeklinde olacağı hedefleniyor.

Dünya acil olarak fosil tabanlı ambalaj, tekstil, inşaat ve kimyasal ürünlerde yenilenebilir alternatif olanlara ihtiyaç duyuyor.

Bu bakımdan ormanlar biyolojik eseaslı ürünlerin üretiminde biyoekonominin önemli bir kısmını oluşturuyor.

Yeşil ekonominin bir ayağı olarak sıfır atık oluşturma hedefleniyor.

Sıfır atık projesinin hedefine ulaşması için atıkların kaynağında (evlerde, fabrikalarda, toplu yaşanılan ve çalışılan alanlarda) ayrıştırılarak geri dönüşüme gönderilmesi bu çerçevede yer alıyor.

Araştırmalar denize atılan bir plastik şişenin 500 yılda, bir gazete kağıdının altı haftada, bir teneke kutunun 100 yılda ve en zor ayrışan atık olan camın ise çok daha uzun yılları kapsayan bir zaman diliminde yok olacağını gösteriyor.

Bu atıklar, verdikleri zararların yanı sıra denizde yaşayan canlıların da yaşamını tehdit ediyor.

Bu bilgilerden yola çıkarak çevre sorunları ile mücadelede önemli adımlar atılıyor ve bu amaca yönelik faaliyetler planlanıyor.

Bu hususta yapılması gereken ise işi tek yönlü değil de, meseleyi bütünüyle ele almak olacak.

Çevreye ve tabii kaynaklara gösterilmesi gereken özen, saygı ve farkındalık şuurunu geliştirmek ise bu işin eğitim ve öğretim tarafını kapsıyor.

Bu husustaki eksikliği gidermek için toplum kesimlerinin bu konuda hassasiyetinin gelişmesine ve sorumluluk üstlenmesine ihtiyaç var.

Teknolojik gelişmeler, şehirleşmenin artması, nüfusun çoğalması tabii kaynaklar üzerinde büyük baskılar oluşturuyor.

Bu olumsuz gelişmeyi durdurmak ya da azaltmak amacıyla uluslararası toplum çeşitli etkinlikler ve toplantılar düzenliyor.

Son on yıllarda bunu telafi etmek amacıyla ilgili kişi ve kurumlar tarafından artan bir şekilde çalışmalar ve faaliyetler başlatıldı.

Söz konusu insan hayatının idamesi için elzem olan kaynakların korunması olunca, bu kaynakların sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması için gereken çabayı göstermek kaçınılmaz oluyor.

Amaç sürdürülebilir gelişmeyi başarmak için nasıl bir yeşil ekonomi inşa edilebilir, bu dönüşüm yapılırken insanları yoksulluğun dışına taşımak da bu değişimin önde gelen hedefini oluşturuyor.

Aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma için uluslararası koordinasyonu geliştirecek kurumsal çerçevenin nasıl genişletileceği ve politik taahhütlerin etkin uygulamasını artırmak amaçlanıyor.