16 Kasım 2020 Pazartesi

Yeşil Ekonomi (11)


 Uluslararası Kaynak Paneli’nin, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ev sahipliğinde yapılan toplantıya göre, yıllık tabii kaynakların tüketimi 2050 yılına kadar üçe katlanarak 140 milyar tona ulaşmış olacak.

22.10.2018 tarihli OECD Küresel Kaynak Görünüm 2060 Raporuna göre ise, küresel ekonomi büyüdükçe ve yaşam standartları yükseldikçe dünya çapında ham madde tüketimi 2060 yılına kadar ikiye katlanmış olacak. Mevcut durumda 90 gigaton olan kaynak tüketimi 2060 yılında 167 gigatona yükselecek. Dünya nüfusu 10 milyara yükselirken kişi başına ortalama gelir 40.000 dolara yükselmiş olacak.

Zorlukları ele alacak somut önlemler olmaksızın biyokütle, fosil yakıtlar, metal ve metal olmayan mineraller gibi ham maddelerin çıkarılması ve işlenmesindeki öngörülen büyüme hava, su ve toprak kirliliğini muhtemelen kötüleştirecek ve iklim değişikliğini önemli ölçüde tetikleyeceği tahmin ediliyor.

Bu gidişatın ise sürdürülemez olacağı ifade ediliyor…

Bozulan çevrenin ve ekolojik dengenin bir diğer önemli zararı ise bitkilerdeki tozlaşmayı sağlayan popülâsyonların zarar görmesi.

Dünyanın çoğu arı kolonilerinin bulunduğu bölgelerde endişe verici oranda azalma eğiliminde olduğu gözleniyor.

Bu eğilimin tozlaşma hizmetlerini kayba uğratması açısından tarımsal verimlilikle olan bağlantısı UNEP liderliğinde değerlendirilerek çiçeklenen bitkilerin azalmasından, haşere ilaçlarına ve hava kirliliğine kadar 12 muhtemel faktörün önemine dikkat çekiliyor.

Tarım ve gıda üretimini olumsuz bir şekilde etkileyecek bu tehlikeyi bertaraf etmek için gerekli önlemlerin alınması insanlığın geleceği açısından hayati bir önem taşıyor.

Günümüzde küresel olarak yaklaşık bir milyar insanın açlık çektiği bir dünyada ekosistemlerin ve arı kolonilerinin korunması ve sürdürülmesi hususunda yeterli tedbirlerin alınmaması durumunda, gelecekte ciddi oranda gıda sıkıntısı çekilmesine yol açacağı tahmin ediliyor.

Bunun için ekosistem projeleri ve bölgeleri oluşturmak ve korumaya almak gerekiyor.

Böyle bir çalışma sürdürülebilir tarım ve gıda açısından hayati önem taşıyor.

Sosyal, ekonomik ve çevresel kazançları maksimize edecek bir şekilde mevcut olan ekonomik modellerin düzenli reformuna, kapsamlı bir yaklaşım tanımı ile yeşil ekonomiye geçişin sürdürülebilir gelişme için ticareti hızlandıracağı, gerçek bir fırsat sunacağı umuluyor.

Bu dönüşümün ayrıca çevresel olarak doğru teknolojiler ve hizmetlerin transferi için bir kanal olarak ticarete hizmet edeceği ve tüketicileri düşük bir maliyette çevresel ürünler ve hizmetlerin bir çeşidine daha büyük bir erişimini sağlayacağı öngörülüyor.

Bu nedenle enerji sektörü bunların en önde geleni ve en önemlisi olarak görülüyor.

Çünkü çevreyi olumsuz yönde etkileyen etmenlerden biri ağırlıklı olarak kullanılan fosil kaynaklı enerji türü ve buna ilaveten tabii sermayeye gereken özeni göstermeyen, kirleten üretim sistemi.

Temiz enerji türü olan hidroelektrik, rüzgâr ve güneşe dayalı enerji üretim modelini ve üretim tesislerini artırmak söz konusu olumsuzluktan kurtulmak için uygun bir yol olarak görülüyor.

Sanayimizi yenilenebilir ve temiz enerjiyle çalışır bir yapıya dönüştürmek ve bu alanda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri haline gelmek, hem ülkemiz ve hem de komşu ve diğer ülkelerin bu alandaki teknoloji ihtiyacını karşılamakla ülke ekonomisine önemli katlılar sağlanmış olacak.

Giderek yurtiçi ve uluslararası pazarda önemli bir pay almak amacıyla yeşil teknolojileri geliştirip uygulamak ve ihracını sağlamak ülkemiz adına önemli bir kazanım getirebilir.