19 Kasım 2020 Perşembe

Sürdürülebilir Toprak Yönetimi Yeşil Ekonomi (14)


 Dünyada temiz teknolojiye, yeşil altyapıya ve yeşil istihdama dayalı sürdürülebilir bir ekonomi inşa etme çabası her geçen gün ağırlık kazanıyor. 

Temiz bir ekonomi modelini başarma çabası yanında, büyümeyi de aksatmadan sürdürmek amaçlanıyor.

Bu çerçevede dünya ekonomilerinin yeşil ekonomiye, biyoekonomiye, mevcut olandan daha temiz büyümeye doğru yönelme çabaları var.

Bu kapsamda küresel çaba düşük karbonlu, sürdürülebilir ekonominin üreteceği yeni şirketler ve yeni başarı beklentisi içinde bulunuyor.

Düşük karbonlu ekonomilerin uygulamaya alınması planları yapılıyor dünya çapında. Böylece enerji etkinliği, karbon yakalama ve depolama, yenilenebilir enerji, yakıt pilleri, ulaşım teknolojisi, enerji depolama ve akıllı şebekeler dâhil temiz enerji teknolojilerinin desteklenmesi ön planda tutuluyor.

Bu amaçla ‘temiz teknoloji sektörünün’ hızlı büyümesi enerji sektörünün daha güçlü olmasına ve daha sürdürülebilir olmasına yardım edecek, düşük karbonlu ekonomiye geçişe ve gelecek nesiller için fırsatlar oluşturmaya katkıda bulunacak.

Birçok yenilikçi inisiyatifler özelikle tarım ve sanayide çiftlik kalıntılarını ve atıklarını yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştürerek bu önemli potansiyel değerlendirilmiş olacak. Özellikle tarım üretimi bir hayli yüksek olan ülkemiz bu açıdan ayrı bir öneme sahip bulunuyor.

Bu tedbirler silsilesiyle çevre ve çevrenin içinde barındırdığı tüm unsurları korumak ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak hedefleniyor.

Bu nedenle gelişmeler karşısında 1992 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Çevre ve Kalkınma Konferansı, 2002 yılında ise sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi ve daha sonra 2012 yılında yoksulluğu bitirecek sürdürülebilir kalkınma bağlamında yeşil bir ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma için kurumsal çerçeve temaları hakkında görüşmeler yapıldı.

Çevresel konular temelde üç ana başlıkta toplanıyor.

Hava, su ve toprak tabii sermayenin üç önemli ögesini oluşturuyor.

Artan şehirleşme, orman azalması, sürdürülemez arazi kullanım modeli ve yönetim pratikleri, kirlilik, aşırı otlatma ve iklim değişikliği sebebiyle toprak oranındaki azalmanın geri çevrilmesi için yapılacak çalışmalar hayati önem taşıyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) tahminine göre küresel toprak miktarının %33’ü yok olmuş durumda.

Toprak tabii sermayenin olduğu kadar tarım üretiminin de vazgeçilmez bileşenlerinden biri.

Zirai üretim için işlenebilir toprak tabakasının oluşumu yüzlerce yıllık bir zaman dilimini gerektiriyor.

Bu nedenle bu husustaki yanlış eğilimi sürdürülebilir toprak yönetim uygulamalarıyla tersine çevirmek gerekiyor.