10 Temmuz 2013 Çarşamba

Taraflı endişelere karnımız tok




Avrupa Birliği Komisyonu genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle Gezi parkı ile ilgili göz altılara yönelik endişelerini dile getirmiş. Yani bir bakıma 'yakıp, yıkamak isteyenlere dokunmayın' der gibi bir açıklamada bulunmuş...

Fakat bu endişeler başka yerlerde ve adil bir şekilde gündeme gelmiyor, bunlar yanlı ve taraflı endişeler olduğu için samimi bir yaklaşım da göstermiyor.

O zaman soralım, bu endişeler sadece menfaat söz konusu olduğu zaman mı depreşiyor?

Bu endişeler belirli olaylarda ve belli ülkelerle mi sınırlı?
Hele hele bir ülkenin birliğini, dirliğini huzur ve güvenini tehdit ediyorsa bu ülkenin bir vatandaşı olarak bizler de çok çok daha fazla endişeleniyoruz!

Ne zaman vicdanlar olayları adil bir şekilde değerlendirecek?

Bu endişenin asıl gayesi ne gözaltılar, ve ne de onların toplantı ve gösteri hakları; tek gaye bu ülkenin birlik ve beraberliğinin bozulmasını isteyenlere destek çıkmak, kaos ortamı oluşmasını, huzur ve barışın bozulmasını isteme amacını taşıyor gibi bir anlam içeriyor.
Bu endişenin asıl gayesi nerede bir istikrarlı İslam ülkesi varsa onu dinamitlemek, onun kalkınmasını engellemek, kaosa ve istikrarsızlığa sürüklemektir gibi geliyor.

Bu endişeler ne zaman Irak’ı görecek, ne zaman Afganistan’ı görecek, ne zaman aklının estiği zaman çoluk çocuk demeden üzerlerine bomba yağdıran İsrail’i görecek?

Suriye’de üç yıldır kendi insanına katliam uygulayan, vahşet sergileyen gaddar yöneticileri bu endişe ne zaman görecek?

Mısır’da nahak yere insanların üzerine kurşun yağdıran darbeci ordunun katliamlarını ne zaman görecek?

Bu endişeler vahşeti görmüyor da, bu ülkenin birlik ve beraberliğine kast eden havadan sudan bahanelerle yasa dışı usullerle gösteri yapanları, gösteriden de öte yakıp yıkanları görüyor…
Bu endişeler çok mu saf; yoksa karşındakini mi çok saf sanıyor?

Bu ülkenin bir vatandaşı olarak bu endişelerin hiçbir insani değeri yok, savunulan, sahip çıkılan değerlerle bağdaşır hiçbir samimi tarafı yok; bu endişeler sadece kargaşaya, kaosa çanak tutmaktan başka bir amaç taşımıyor.

Eğer öyle olsaydı bugün zulüm altında yıllardır inleyen mazlum milletler için harekete geçerdi ve insanlık dışı olanlar istenildiği anda bertaraf edilirdi, en azından bu yönde ortak bir ses çıkardı!

Başkalarının avukatlığına soyunmaya gerek yok, yasalar çerçevesinde bu ülkenin her konuda kurumları ve kuruluşları var.

Bu kargaşadan yana tavır takınmadan öteye geçmeyen bir anlayışın tezahürüdür.

Taksim Dayanışma Platformu’nun gerçek gayesini bu ülkenin gerçek sahipleri, çok büyük bir kesimi olarak çok iyi biliyor!

Gerek geçmişte ve gerekse günümüzde katliamları görmezden gelip, göz altıları bahane ederek endişe dile getirmek karşıdakini çok saf saymak veya gerçekleri görme ve doğruyu yanlıştan ayırma melekelerinin olmadığını gösterir.

Bu ülke insani değerleri de, yanlışı doğrudan ayırt etmesini de çok iyi bilen bir birikim ve tecrübeye sahiptir…