19 Temmuz 2013 Cuma

Batının isteği antidemokratik yönetim


 

 

Çağımızın en geçerli yönetim şeklini uygun bulan ve her fırsatta da savunuculuğunu yapan batı demokrasileri, maalesef bu rejim kalkınmasını istemedikleri ülkeler söz konusu olduğu zaman aynı samimiyeti göstermiyorlar.

Tek adam yönetimi menfaatleri icabı tercihleri olmuş.

Belli ülkelerde demokratik yönetimlerin serpilip, gelişip ve kökleşmemesi her zaman işlerine gelmiştir.

Birinci dünya savaşından günümüze kadar, geride bıraktığımız yüzyıl boyunca, komünizmle yönetilen ülkelerin dönemi hariç, demokratik yönetimler bütün ülkelerde benimsenip uygulama bulmuş. Fakat bu rejimi özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki İslam ülkeleri için layık görmemişler.

Batılı emperyalistler kurdukları sömürü düzenini sürdürülebilir kılmak için bu antidemokratik yapıyı kollamışlar.

Bir ülke halkının tercihlerini, iradelerini hep yok saymışlar.

Antidemokratik yapı içerdeki kalelerin ele geçirilmesi ve bunun altyapısının çeşitli bahanelerle oluşturulmasıyla beslenmiş.
Demokrasiye geçenleri de ayrımcılık unsurlarını canlı tutarak emellerine ulaşmışlar.

1950 yılında demokrasi ile yönetilmeye başlayan ülkemizde, demokrasi zaman zaman eften püften bahanelerle akamete uğratılmış. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen bu sâri hasatlıktan hala daha kurtulamayanların var olduğuna zaman zamanda açık ve seçik bir şekilde şahit oluyoruz.
Her ne kadar foyaları çok açık bir şekilde meydana çıksa da, 'yenilen pehlivan güreşe doymaz' misali bu alışkanlıklarını fırsat buldukça sürdürmeye çalışıyorlar.

Demokratik yollarla elde edemediklerini komplo teorileri üreterek amaçlarına ulaşmayı yeğliyorlar. Özellikle ülkemizde son on yılda demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleşip kalıcı olması yönünde önemli adımlar atılmış... 

Fakat ne yazık ki demokrasi tecrübesi çok az olan Mısır halkı karşı karşıya kaldığı hain oyunu anlayamadı.

Tecrübesizliği ve demokratik alt yapı yetersizliği Mısır’ı bu oyuna getirdi.

Demokratik kurumlarını tam oluşturamadan seçime giden ülke, bir yıllık aradan sonra tekrar antidemokratik yönetimin pençesine düştü.

Çok küçük bir azınlığın bu hain oyunun başını çektiği ve bunun farkında olmayan bazı guruplarda bu oyuna gelerek bir yıllık demokrasilerini katlettiler.

Demokrasi ile yönetilen ülkemiz Mısır’da yaşanan bu olumsuz gelişmeye haklı olarak tepki gösterdi.

Madem demokrasi ile yönetim günümüzün en iyi yönetim şekli, o zaman bunu savunmak gerekir.
Ayrıca ülkemizle Mısır arasında din, kültür, tarih, hatta akrabalık ilişkilerine ilaveten ekonomik ve ticari ilişkilerimiz var.

Ülkemizin bu antidemokratik olaya tepki göstermesi, Mısır’ın tekrar en kısa zamanda demokrasiye geçmesini istemesi gayet normal.

Demokratik bir rejimle yönetilen bir ülkenin bunu istemesinden daha tabii bir şey olamaz. Normal olmayan buna göz yumanların tavrıdır!

Bu temenniye aslında yerleşik demokratik rejimlere sahip olan batılı ülkelerin destek çıkması, kendilerinin ne kadar bu konuda samimi olduklarının da bir göstergesi olacak.

Madem darbe yanlısı olmadıklarını söylüyorlar, bunu ancak Mısır’da yapılan darbenin yanlış olduğunu bu hususta yapacakları açıklamalarla göstermeleri gerekir.

Yaptıkları hatayı bu şekilde telefi ederek, Mısır’da kurulan geçici yönetimi seçimlerin en kısa zamanda yapılması için teşvik etmeleri gerekir.