2 Temmuz 2013 Salı

Millet iradesine saygısızlık


 

 
 

Uluslararası toplum, malum batı zihniyeti yaklaşık bir asırdır İslam ülkelerinde açık bir şekilde demokrasi istemiyor.

Ne zaman bir İslam ülkesi çağımızın geçerli yönetim biçimi olan demokratik bir yolla iş başına gelmiş ve malum zihniyet de bunu kendi menfaatine uygun bulmamışsa uluslararası derin güçler yerli işbirlikçileri ile devreye girmiştir.

Bunun geçmişte yaşanan örneklerini gerek ülkemizde ve gerekse, özellikle Ortadoğu coğrafyasında bulunan diğer İslam ülkelerinde görmek mümkün.

Bu malum zihniyet bu ülkelerin insanlarının iradesini karşı hep saygısız davranmış, hiçe saymış.

Bu ülkelerin hür iradeleriyle iş başına gelen yönetimleri çeşitli bahanelerle alaşağı etmenin yolunu planlamış ve uygulamışlardır.

Çünkü tek adam yönetimi hep işlerine gelmiş. Böylece istedikleri gibi sömürü düzenini kurarak söz konusu ülkelerin gelişme kalkınmalarını önlemiş fakir kalmalarına zemin hazırlamışlardır.

Bunun en bariz ve en canlı örneği Mısır…

Bu ülkede seçimle işbaşına gelmiş bir yönetimin iş yapmasına izin verilmiyor.

Eğer bugün işbaşında olan yönetim yerine, karşısında bulunan muhalefet iş başında bulunmuş olsaydı, be defa diğer tarafı kışkırtarak iktidarı suçlatacaklardı. Yani her hâlükârda kaos…

Tek adam döneminde bu tür ayaklanma falan olmuyordu. Çünkü yönetim kendi istedikleri türden biriydi!

Suriye’de uzun yıllardır dikta rejimi var, halkın demokrasi isteklerine yüz çeviren mevcut zalim yönetim üç yıldır sözde demokrasi yanlısı, insan hakları savunuculuğu yapan uluslararası güçlerin gözleri önünde katliamlarını sürdürüyor…

Irak’ta eski diktatörün devrilmesinin üzerinden yaklaşık on yıl geçmesine rağmen bir türlü ne demokrasi ve ne de huzur geldi her gün onlarca insan hayatını yitiriyor, geçtiğimiz haziran ayında hayatını kaybedenlerin sayısı 1500 kişinin üzerinde olmuş.

Bu hain güçler gerek Libya ve gerekse Tunus’ta fırsat kolluyor, bu ülkeleri karıştırmak için.

Demokrasilerinin daha çok küçük ve hassas olması nedeniyle yaşatmak ve geliştirmek için gerekli özeni göstermeleri gerekiyor.

Bugün bu ülkelerin bir başka tecrübesizliği ise, söz konusu ülkelerin demokratik rejime alışkın olmamaları her türlü provokasyona, kışkırtmaya potansiyel oluşturuyorlar.

Böyle bir ortamın varlığı, yönetim zafiyeti söz konusu ülkelerin rahat ve huzur bulmasına, gelişmesine önemli bir engel teşkil ediyor.

Bu kırılgan yapıdan kurtulmak ise başta liderleri olmak üzere at gözlüğünü çıkarıp gerçekleri görecek bir vizyona sahip olmaları gerekiyor.

Bu ülkelerde yaşanan toplumsal gerginliklerin, ayaklanmaların meydana getirdiği kayıplar sadece bu ülkeler için değil, bu hareketler nedeniyle duran ekonomilerinin aynı zamanda küresel ekonomiye de büyük zararlar verdiğini uluslararası toplumun artık görmesi gerekiyor.

Ortadoğu’da sürekli olarak gerginlik ve karışıklığı gündemde tutmak sadece ve sadece bu bölge üzerinde hain emelleri olanların arzu ve isteklerinden başka bir şey değil.

Ortadoğu’da hastalıklı yönetim yapısının sürdürülebil bir şekilde kalması, malum çirkin emelleri olan özellikle bir ülke ve onun arkasındaki destekçilerinin istek ve aruzlarından başka birey değil!