Ülkemizin bir
bakıma huzur ve kalkınma dinamiklerini boyunduruğu altın almış olan terör
konusu nasıl olduysa 1999 yılında terörist başının teslim alınması ve
sonrasında 1999 yılındaki genel seçimlerin sonucunda ortaya çıkan siyasi tabloyu
hazırlaması şeklinde yorumlara yol açmıştı. DSP ve MHP ağılıklı olarak
sandıktan çıkmış ve ülkeyi 2002'de yapılan 3 kasım genel seçimlerine kadar
yönetmişti. O dönemin bu iki siyasi partisi 2001 krizine yol açarak ülke
ekonomisinde çok derin yaralar açmış, buna bağlı olarak birçok işyeri ve banka iflas
ve kapanmayla karşılaşmıştı. Neticesinde çok sayıda kişi işsiz kalmış, bu
umutsuz tablo karşısında gerek içerdeki ve gerekse dışarıdaki yatırımcı
güveninin kaybetmişti. Yatırımcıdan toplumun her kesimine kadar ülkeye istikrar
ve güven getirecek, içine düştüğü çaresizliği ümide ve huzura dönüştürecek ve
seçimle işbaşına gelecek yeni bir hükümet arayışına girilmişti.
İşte 3 kasım 2002
genel seçimleri ülkemiz için bir dönüm noktası oldu. Kuruluşunun ardından kısa
bir süre sonra Ak Partinin iktidara gelmesiyle ülkemizde büyük bir değişimin süreci
başladı. Bu değişim ekonomiden ihracat artışına, üretimden tüketime, ülkemizin
önünde uzun yıllardır çelikten örülmüş bir duvar gibi duran tıpkı Berlin duvarı
gibi kalkınmanın, gelişmenin önüne çekilmiş olan tabuların yıkılarak, ülkemizde
özgürlük ve kalkınma dinamikleri harekete geçmeye başladı. Belki de hiç
kimsenin beklemediği ve tahmin edemediği ölçüde pozitif gelişmeler yaşanmaya
başladı.
Statüko yıkılmaya
başlamış ve bu yapıdan nemalanan azınlık rahatsız olmaya başlamıştı. Türkiye o günden
bugüne kadar önünde duran engellerin yıkılmaya başlamasıyla önemli gelişmeler
kaydetmeye başladı. Statükonun prangalarından kurtulmaya başlayan ülkemizde kalkınma
ve gelişme patlamalarının süreci başladı. İşte bu dinamikler harekete geçmeye
başlayınca birileri ürkmeye başladı!
Nasıl yapılan
darbe sonrasında 12 eylül 1980 sabahı kanlı terör faaliyetleri bıçak gibi
kesildiyse, 1999 yılında örgüt liderinin teslim edilmesiyle ülkemize huzur
gelmiş ve birkaç yıl terör tamamen durma noktasına gelmişti. Ak Parti
iktidarının göstermiş olduğu performans birilerini rahatsız etmeye başlamış
beklentilerini bulamamışlardı. Birkaç yıllık aradan sonra kan içiciler bir
hayli zayıflamış olacak ki o meşum terör yeniden sahne almaya başladı.
Kendisine yaptığı savunma kalkanı ise haklar üzerinde odaklanıyordu...
Geçmişte uzun
süren ihmalkârlıkların neticesinde birtakım yanlışlıklar, hatalar yapılmıştı.
Kalkınma hamlesi eksik ve yanlışlıklarla başlamıştı. Denge unsuru bilerek veya
bilmeyerek gözetilmemiş işin içine sosyolojik unsurlarda katılarak terör için
çok önemli bir malzeme oluşturulmuştu.
Terör örgütü
aslında söz konusu bölge insanının en önde gelen sıkıntısı olan işsizlik ve
kalkınma konusunu işlemek yerine, meseleyi tamamen ırkçı bir temelden ele
alarak işlemiş ve geçen uzun yıllar boyunca bu bölgeyi ve bu bölge insanını
ülke genelinde; diliyle, diniyle, adet ve gelenekleriyle tamamen yabancı ve
ayrı bir unsur olarak zihinlere işleme yolunu seçmişti.
Asırlardır
birlikte yaşadıkları topraklarda birden bire yabancı bir unsur varlığı kendini
göstermeye başladı sanki!
Meseleye yine
ırkçı bir açıdan bakılarak “Kürt sorunu” denildi. Bunun altında yatan gerçek
ülkeyi bölünmeye götürmek ve bundan sonra diğer unsurları devreye almak idi…
Ülkemizin
yaşadığı terör eylemlerine baktığımızda sadece söz konusu bölgede değil ülkenin
her tarafında farklı şekillerde zaman zaman kendini göstermekte. Terörün
ülkemizin her köşesinde altyapısı var. Bunun ipleri başkasının ellerinde, ne
zaman canı isterse çirkin emellerine ulaşmak için devreye girecek gibi bir
yapılanma içine girilmiş.
Hain güçler
silahlarını her zaman tetikte tutacak gibi yapılanmış.
Son günlerde
terörü bitirmek için ana muhalefet partisinin iktidar partisiyle görüşerek
ortak tavır almaları olumlu bir yaklaşım olarak karşılanmakta. Henüz konunun
ayrıntıları belli değil, ancak bu sefer terörü temelinden çözmek için ciddi
adımların atılması bekleniyor. Çünkü bugüne kadar akan kandan geriye kalan
hüzün, acı, keder ve gözyaşı oldu. Gereksiz yere husumet oluşturarak, kanın
akıtılmasının sorunun çözümünde hiçbir rolü olmadı. Terör örgütü bugüne kadar
arkasına almış olduğu özellikle dış güçlerin desteği ile haksız ve sebepsiz
yere çok kan dökülmesine neden oldu. Bu işin silahla çözülmesinin mümkün
olmayacağı olsa bile daha çok zaman alacağı ve bunun da her bakımdan ülkemize
büyük zararlar vereceği bir gerçek.
Ancak sorunu
sadece bir dil sorunu olarak kabul etmek başka sorunların doğmasına yol
açabilecektir. Mozaik bir yapıya sahip olup, hemen herkesin Türkçeyi konuştuğu;
Osmanlı döneminde Osmanlıca resmi dilken bugünde bütün unsurları bir arada
tutan Türkçe resmi dil olarak kullanılmakta.
Netice olarak
gelinen son noktada terörü çözmek için başlatılan yeni girişimde siyaset
kurumunun görev üstlenerek ve aynı zamanda akil insanların bu hususta görev
alacağı konusu üzerinde duruluyor. Akil insanların kuracağı diyalog önemli
görev üstlenecek, gerçeklerin bütün açıklığıyla ele alınarak çözüm için ikna
yolu seçilecek. Temennimiz bu defa ülkemizi bugüne kadar maddi ve manevi olarak
büyük sıkıntılara ve kayıplara sürükleyen terörün bitirilmesi…