10 Haziran 2012 Pazar

Terörün bitirilmesi








Ülkemizin bir bakıma huzur ve kalkınma dinamiklerini boyunduruğu altın almış olan terör konusu nasıl olduysa 1999 yılında terörist başının teslim alınması ve sonrasında 1999 yılındaki genel seçimlerin sonucunda ortaya çıkan siyasi tabloyu hazırlaması şeklinde yorumlara yol açmıştı. DSP ve MHP ağılıklı olarak sandıktan çıkmış ve ülkeyi 2002'de yapılan 3 kasım genel seçimlerine kadar yönetmişti. O dönemin bu iki siyasi partisi 2001 krizine yol açarak ülke ekonomisinde çok derin yaralar açmış, buna bağlı olarak birçok işyeri ve banka iflas ve kapanmayla karşılaşmıştı. Neticesinde çok sayıda kişi işsiz kalmış, bu umutsuz tablo karşısında gerek içerdeki ve gerekse dışarıdaki yatırımcı güveninin kaybetmişti. Yatırımcıdan toplumun her kesimine kadar ülkeye istikrar ve güven getirecek, içine düştüğü çaresizliği ümide ve huzura dönüştürecek ve seçimle işbaşına gelecek yeni bir hükümet arayışına girilmişti.

İşte 3 kasım 2002 genel seçimleri ülkemiz için bir dönüm noktası oldu. Kuruluşunun ardından kısa bir süre sonra Ak Partinin iktidara gelmesiyle ülkemizde büyük bir değişimin süreci başladı. Bu değişim ekonomiden ihracat artışına, üretimden tüketime, ülkemizin önünde uzun yıllardır çelikten örülmüş bir duvar gibi duran tıpkı Berlin duvarı gibi kalkınmanın, gelişmenin önüne çekilmiş olan tabuların yıkılarak, ülkemizde özgürlük ve kalkınma dinamikleri harekete geçmeye başladı. Belki de hiç kimsenin beklemediği ve tahmin edemediği ölçüde pozitif gelişmeler yaşanmaya başladı.

Statüko yıkılmaya başlamış ve bu yapıdan nemalanan azınlık rahatsız olmaya başlamıştı. Türkiye o günden bugüne kadar önünde duran engellerin yıkılmaya başlamasıyla önemli gelişmeler kaydetmeye başladı. Statükonun prangalarından kurtulmaya başlayan ülkemizde kalkınma ve gelişme patlamalarının süreci başladı. İşte bu dinamikler harekete geçmeye başlayınca birileri ürkmeye başladı!

Nasıl yapılan darbe sonrasında 12 eylül 1980 sabahı kanlı terör faaliyetleri bıçak gibi kesildiyse, 1999 yılında örgüt liderinin teslim edilmesiyle ülkemize huzur gelmiş ve birkaç yıl terör tamamen durma noktasına gelmişti. Ak Parti iktidarının göstermiş olduğu performans birilerini rahatsız etmeye başlamış beklentilerini bulamamışlardı. Birkaç yıllık aradan sonra kan içiciler bir hayli zayıflamış olacak ki o meşum terör yeniden sahne almaya başladı. Kendisine yaptığı savunma kalkanı ise haklar üzerinde odaklanıyordu...

Geçmişte uzun süren ihmalkârlıkların neticesinde birtakım yanlışlıklar, hatalar yapılmıştı. Kalkınma hamlesi eksik ve yanlışlıklarla başlamıştı. Denge unsuru bilerek veya bilmeyerek gözetilmemiş işin içine sosyolojik unsurlarda katılarak terör için çok önemli bir malzeme oluşturulmuştu.

Terör örgütü aslında söz konusu bölge insanının en önde gelen sıkıntısı olan işsizlik ve kalkınma konusunu işlemek yerine, meseleyi tamamen ırkçı bir temelden ele alarak işlemiş ve geçen uzun yıllar boyunca bu bölgeyi ve bu bölge insanını ülke genelinde; diliyle, diniyle, adet ve gelenekleriyle tamamen yabancı ve ayrı bir unsur olarak zihinlere işleme yolunu seçmişti.

Asırlardır birlikte yaşadıkları topraklarda birden bire yabancı bir unsur varlığı kendini göstermeye başladı sanki!

Meseleye yine ırkçı bir açıdan bakılarak “Kürt sorunu” denildi. Bunun altında yatan gerçek ülkeyi bölünmeye götürmek ve bundan sonra diğer unsurları devreye almak idi…

Ülkemizin yaşadığı terör eylemlerine baktığımızda sadece söz konusu bölgede değil ülkenin her tarafında farklı şekillerde zaman zaman kendini göstermekte. Terörün ülkemizin her köşesinde altyapısı var. Bunun ipleri başkasının ellerinde, ne zaman canı isterse çirkin emellerine ulaşmak için devreye girecek gibi bir yapılanma içine girilmiş.

Hain güçler silahlarını her zaman tetikte tutacak gibi yapılanmış.

Son günlerde terörü bitirmek için ana muhalefet partisinin iktidar partisiyle görüşerek ortak tavır almaları olumlu bir yaklaşım olarak karşılanmakta. Henüz konunun ayrıntıları belli değil, ancak bu sefer terörü temelinden çözmek için ciddi adımların atılması bekleniyor. Çünkü bugüne kadar akan kandan geriye kalan hüzün, acı, keder ve gözyaşı oldu. Gereksiz yere husumet oluşturarak, kanın akıtılmasının sorunun çözümünde hiçbir rolü olmadı. Terör örgütü bugüne kadar arkasına almış olduğu özellikle dış güçlerin desteği ile haksız ve sebepsiz yere çok kan dökülmesine neden oldu. Bu işin silahla çözülmesinin mümkün olmayacağı olsa bile daha çok zaman alacağı ve bunun da her bakımdan ülkemize büyük zararlar vereceği bir gerçek.

Ancak sorunu sadece bir dil sorunu olarak kabul etmek başka sorunların doğmasına yol açabilecektir. Mozaik bir yapıya sahip olup, hemen herkesin Türkçeyi konuştuğu; Osmanlı döneminde Osmanlıca resmi dilken bugünde bütün unsurları bir arada tutan Türkçe resmi dil olarak kullanılmakta.

Netice olarak gelinen son noktada terörü çözmek için başlatılan yeni girişimde siyaset kurumunun görev üstlenerek ve aynı zamanda akil insanların bu hususta görev alacağı konusu üzerinde duruluyor. Akil insanların kuracağı diyalog önemli görev üstlenecek, gerçeklerin bütün açıklığıyla ele alınarak çözüm için ikna yolu seçilecek. Temennimiz bu defa ülkemizi bugüne kadar maddi ve manevi olarak büyük sıkıntılara ve kayıplara sürükleyen terörün bitirilmesi…