Son yıllarda ülkemizde zaman
zaman gündeme gelen ve tartışma konusu olan başkanlık sistemi, görünen o ki
yeni anayasa yapım sürecinde üzerinde durulacak önde gelen konulardan birini oluşturacak.
Parlamenter sistemin çok sayıda darbelere maruz kalmış olmasının bir neticesi
olarak başkanlık sistemi bir alternatif olarak ileri sürülmüş olabilir.
2014 yılından itibaren
cumhurbaşkanının seçimle işbaşına geliyor olması bir bakıma başkanlık ya da
yarı başkanlık sistemine geçişin yolunu açmış oluyor.
Yapılan yorumlara göre,
başkanlık sistemi ile ilgili olarak fiili bir durum başlamış olacak.
Günümüzde en iyi bilenen
şekliyle başkanlık sisteminin Amerika’da uygulandığını görüyoruz. Amerika’ya bu
ülke tarafından birleşik devletler denilmesinin bir nedeni de her halde
bünyesinde birçok farklı etnik unsurları bulundurmasından ileri geliyor.
Bildiğimiz kadarıyla dünyada bulunan bütün milletlerin, ırkların ve dinlerin
bulunduğu bir ülke.
Saf bir ırktan ve milletten
oluşmuyor. Bu çoklu yapıyı ayakta tutan en önemli unsurlardan biri bu ülkenin
ırkçılık ve milliyetçilik söylemlerinden ziyade ülke ve birlik söylemlerini öne
çıkarmış olması oluyor.
Her fırsatta Amerika’nın
çıkarları ön planda tutuluyor, şu veya bu grubun değil. Yani ülkeyi zaafa
uğratacak söylemler pek revaç görmüyor.
Başkanın politik altyapısı ve
geçmişi olmasına rağmen seçildikten sonra göründüğü kadarıyla politik kimliğiyle
pek ön plana çıkmıyor; politik kimlik ikinci planda tutuluyor.
Yani başkanlık sisteminin siyaset
üstü bir yönetim yapısına sahip olduğu görülüyor. Belki de Amerika’nın bugün için dünyanın süper
gücü olması başkanlık sisteminin parlamenter sistem kadar politik olmamasından
ileri geliyor.
Ülkemize gelince, Ak Partinin
iktidara gelmesinden sonra başkanlık konusu gündeme gelmiş ve özellikle 2014’de
yapılacak seçimle sistemin değişip değişmeyeceği tartışmaları ve yorumları
yapılıyor. Yapılacak seçimle parlamenter sistemin 2014’den itibaren siyasi
ağırlığı azalmış olacak.
On yıldan beridir iktidarda
bulunan Ak Partinin yönetim anlayışına baktığımızda geçmiş yıllardaki gibi
tamamen politik anlayışlı yönetim değil de başkanlığa, bir diğer değişle
toplumun bütün kesimlerini kapsayan bir hizmet anlayışına sahip olduğunu
görüyoruz.
Bu yönetim anlayışı da ülkemize
yaptığı hizmetlerle geçtiğimiz on yıl boyunca başarılı olduğunu göstermiş oldu.
Bu nedenle başkanlık veya ilk
anda yarı başkanlık sistemine geçiş ülkemizin mozaik yapısı için daha uygun ve
birleştirici olacağa benziyor.
Parlamenter sistemin siyaset
ağırlıklı oluşu ve uzun yıllardır ülkemizde uygulanıyor olması sistemde bir
değişikliğe gidilmesini gerektiriyor olabilir.
2014 yılı bu konuda bir ilkin
yaşandığı yıl olacak.
Resmen olmasa da fiili bir
başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçiş ülkemiz yönetiminde yer alacak,
geriye yasal düzenlemeler kalmış olacak.
Amerika’daki başkanlık
sistemine göre, başkan hükümet ve ülkenin başkanı, silahlı kuvvetlerin başkomutanı,
baş yasa koyucu, baş diplomat, icranın veya yürütmenin başı olarak görev yapıyor.
Yarı başkanlık sisteminin en
bilinen örneği olan Fransa’da ise başkan ve başbakan ülke yönetiminin aktif
katılımcısı; başkan başbakanı atıyor hükümeti kurması için. Ülkemiz için ilk
anda daha çok yarı başkanlık sisteminin daha uygun olacağı şeklinde bir
yaklaşım var. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki yılı aşkın bir süre var, bu
süreçte konu herhalde daha çok konuşulacak ve tartışılacak.