Türk ekonomisinin göstermiş olduğu yüksek performans
dikkat çekiyor. Davos’a gitmeyen Türkiye, ‘Dünya Ekonomik Formu’ diye bilinen
toplantıyı İstanbul’a getirmiş oldu.
Türkiye ekonomisi hemen hemen bütün uluslararası toplantı
ve oturumlarda dile getiriliyor, övgüyle bahsediliyor.
Gerek 2008 yılındaki küresel ekonomik kriz ve gerekse
yaklaşık bir yıldır etkisini gösteren avro bölgesinin yaşadığı ekonomik krize
rağmen, Türkiye ekonomisi dünyadaki ve Avrupa’daki ekonomik krizden şu ana
kadar fazla etkilenmemiş görüntüsü veriyor.
Sınır komşularımıza baktığımızda, Yunanistan ekonomik krizi
en ağır yaşayan ülkelerden biri, Suriye'de siyasi çalkantı nedeniyle hayat felç
olmuş, dolayısıyla ekonomik faaliyet de durma noktasına gelmiş. Bir diğer yakın
ilişkiler içinde olduğumuz ülke ise Irak; yönetimin yapmış olduğu yanlışlıklar
yüzünden tam manasıyla huzur bulamadığı gibi aynı zamanda ekonomik faaliyetler
istenilen seviyeye gelemiyor. Irak yönetiminin küçük ve anlamsız takıntıları
ülkeye huzurun gelmesini engellediği gibi, kalkınma açısından da istenilen
seviyeye yükselmesine engel teşkil ediyor.
Kalkınmada rol oynayacak dinamikleri kısır politikalar
yüzünden harekete geçiremiyor.
Ülkemizin üç önemli komşusunun içinde bulunduğu durum
ister istemez, kısmen de olsa, bizi de olumsuz etkilemiş olacak.
Ülkemiz bir bakıma küreselleşen dünyada gerek Avrupa ve
gerekse komşu ülkelerinde yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle kalkınma
potansiyelini tam kullanamıyor.
Bu nedenle yakın komşularının durumundan kaynaklanan
ticaret açığını uzak ülkelere açılarak telafi etmeye çalışıyor.
Bu durum aynı zamanda ülkemiz iş dünyası için söz konusu
ülkelerin ihtiyaç ve taleplerine göre bir üretim modeli geliştirmesini
gerektiriyor olacak.
Gerek genel dünya konjonktürü ve gerekse komşu ülkelerde yaşanan
siyasal gerginliklerin ülkemizin genel ekonomik durumunu olumsuz etkilemesine
rağmen, dünya genelinde çoğu ülkelerden daha iyi durumda ve sahip olduğu
kalkınma potansiyeli ve hızıyla üst sıralarda yer alıyor.
Son on yıldaki Ak Parti hükümetlerinin tutarlı, karalı ve
meselelerin üzerine cesaretle ve reformcu bir yaklaşımla gidişi ülkemizi gerek
ekonomik yönden ve gerekse politik yönden eskiye oranla çok daha güçlü konuma
getirmiş.
Demek ki sırtında taşıdığı suni ağırlıklarından ve
parazitlerinden tamamen kurtulmuş durum gelmiş olsa, mevcut kalkınma hızı daha
yukarılara çıkacak.
Ekonomide uzman olan yabancı kuruluş ve figürlerin genel
olarak ekonomimize övgü yağdırmalarının altında yatan gerçeklerden birinin
ülkede istikrarlı ve işini bilen bir hükümetin işbaşında olmasından ileri
geliyor. Yönetimin çevresine güven vermesiyle gerek içerdeki ve gerekse dışarıdan
gelecek yatırımcılar için cezp edici bir durum oluşturuyor. Bir başka deyişle
yatırımcıyı kaçıran değil çeken bir yönetim anlayışı var.
Uzun yıllardan beridir ayağına takılan suni prangalardan
kurtulmaya başlayan ülkemiz kalkınmasına hız kazandırmış.
Suriye’ye demokrasinin gelmesi, Iran ve Irak'ın anlamsız
takıntılardan kurtulması halinde, hem ülkemizin ve hem de söz konusu ülkelerin ticaretinde
kayda değer sıçramalar olacaktır.