2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz, 2010 yılında mola
verdikten sonra, yaklaşık bir yıldır etkisini tekrar göstermeye başladı.
Ekonomi literatüründe çifte etkili durgunluk şekilde de yorumlanan
2008’de başlayan ve bir müddet ara verdikten sonra tam olarak iyileşme
göstermediği için tekrarlama belirtileri gösteren kriz bütün dünya ekonomisini endişeye
sevk ediyor.
Dolayısıyla uluslararası yapılan her toplantıda gündem maddesini
ağırlıklı olarak küresel ekonomik kriz oluşturuyor. Özellikle ekonomik, mali ve
finansal istikrarsızlıklar uluslararası toplantılarda tartışılarak çözüm
aranıyor.
Küresel ekonominin kötüye gitmesinin neticesi olarak işsizlik oranlarını yukarı
çekerek önemli bir problem olarak krizin ağır olarak yaşandığı ülkelerde
önemini muhafaza ediyor. Meksika’nın Los Cabos sayfiye şehrinde yapılan
G20 toplantısının konusu Avrupa’da, özellikle avro bölgesi ülkelerinin içine
düştükleri ekonomik sıkıntı ve işsizlik konusu ağırlıklı olarak tartışılan
konular oldu.
Yunanistan’da seçimi parasal birlikten yana olan partinin oyların
çoğunluğunu alması birliği ferahlandıran bir sonuç olarak yorumlandı, küresel istikrar açısından.
G20'nin sonuç bildirgesinde, grubun son toplantısından bu yana
küresel ekonominin iyileşmesinin bazı zorluklarla karşılaşmasının söz konusu
olduğu; finans piyasasının tansiyonunun yüksek olduğu; uluslararası mali ve
finansal istikrarsızlıklar, büyüme ve istihdam beklentileri ve güven üzerinde
büyük bir etkiye sahip olarak ağırlığını sürdürdüğü; netice olarak küresel
ekonominin kırılganlığını sürdürdüğüne dikkat çekildi.
Bu kırılganlığın neticesi olarak dünya genelinde insanların günlük
yaşantıları üzerinde negatif bir etki yaptığı, iş bulma, ticaret, gelişme ve
çevreyi etkilediği şeklinde hayati konulara vurgu yapıldı.
Böylece G20 iyileşmeyi güçlendirmek için birlikte hareket etmek,
talebi güçlendirmek ve güveni onarmak, büyümeyi desteklemek ve ülkelere
vatandaşlarına yüksek kaliteli istihdam ve fırsatlar oluşturmak için kolektif olarak
çalışmaları önerildi, finansal istikrarı destekleyerek...
Bu hedefleri başarmak
için iş eylem planı kabul edildi.
G20’nin Avro bölgesi birliği ve istikrarı korumak için gerekli
tedbirleri alacak, netice olarak ekonomik ve ticari faaliyetlerin canlanması,
talebin artması için ilgili ülkelere tavsiyelerde bulunuldu.
Ancak bu kararların çelişkili bir yönü vardı.
Gerek birleşmiş milletler ve gerekse uluslararası toplum bir
taraftan küresel ekonominin tabii kurallarının işletilmesi için teşvik ve
tedbirler alıp uygulamasını isterken, diğer taraftan bazı ülkelere ısrarlı ekonomik
ambargo uygulaması büyük bir çelişki oluşturuyor.
Kapalı toplumlar da dahi görülmemiş bir anlayışla ve ölçüde bazı
ülkelere ekonomik ambargo uygulanıyor. Bunlardan biri Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti, uzun yıllardır ekonomik ambargo altında bulunuyor. Meselenin yetkililer
tarafından zaman zaman toplantılarda dile getiriliyor olmasına rağmen, uluslar
arası toplum bu konuya sağır ve duyarsız kalmayı tercih ediyor. Bu çelişkili
anlayış, mantıken ekonomik canlanmayı öneren ve teşvik eden uluslar arası
toplumun gerek evrensel insan hakları ve gerekse uluslararası hukukla
bağdaşmayan bir karar olarak algılanıyor.
Her fırsatta küresel olarak ekonominin canlanması için teşvik unsurları
harekete geçirilirken, Kuzey Kıbrıs’a aksi yönde bir yaptırım uygulanması, gerek
insan hakları ve gerekse uluslar arası hukukla mantıken bağdaşmaması gerekir.
İnsan hakları ve evrensel hukuk kurallarına ters düşen bu haksız
uygulamanın kaldırılması gerekir, çünkü bu uygulamada hukuksuzluk ve insan
haklarına aykırılık var.