22 Haziran 2012 Cuma

G20'nin çelişkisi

 



2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz, 2010 yılında mola verdikten sonra, yaklaşık bir yıldır etkisini tekrar göstermeye başladı.

Ekonomi literatüründe çifte etkili durgunluk şekilde de yorumlanan 2008’de başlayan ve bir müddet ara verdikten sonra tam olarak iyileşme göstermediği için tekrarlama belirtileri gösteren kriz bütün dünya ekonomisini endişeye sevk ediyor.

Dolayısıyla uluslararası yapılan her toplantıda gündem maddesini ağırlıklı olarak küresel ekonomik kriz oluşturuyor. Özellikle ekonomik, mali ve finansal istikrarsızlıklar uluslararası toplantılarda tartışılarak çözüm aranıyor.

Küresel ekonominin kötüye gitmesinin neticesi olarak işsizlik oranlarını yukarı çekerek önemli bir problem olarak krizin ağır olarak yaşandığı ülkelerde önemini muhafaza ediyor. Meksika’nın Los Cabos sayfiye şehrinde yapılan G20 toplantısının konusu Avrupa’da, özellikle avro bölgesi ülkelerinin içine düştükleri ekonomik sıkıntı ve işsizlik konusu ağırlıklı olarak tartışılan konular oldu.
Yunanistan’da seçimi parasal birlikten yana olan partinin oyların çoğunluğunu alması birliği ferahlandıran bir sonuç olarak yorumlandı, küresel istikrar açısından.
G20'nin sonuç bildirgesinde, grubun son toplantısından bu yana küresel ekonominin iyileşmesinin bazı zorluklarla karşılaşmasının söz konusu olduğu; finans piyasasının tansiyonunun yüksek olduğu; uluslararası mali ve finansal istikrarsızlıklar, büyüme ve istihdam beklentileri ve güven üzerinde büyük bir etkiye sahip olarak ağırlığını sürdürdüğü; netice olarak küresel ekonominin kırılganlığını sürdürdüğüne dikkat çekildi.

Bu kırılganlığın neticesi olarak dünya genelinde insanların günlük yaşantıları üzerinde negatif bir etki yaptığı, iş bulma, ticaret, gelişme ve çevreyi etkilediği şeklinde hayati konulara vurgu yapıldı.

Böylece G20 iyileşmeyi güçlendirmek için birlikte hareket etmek, talebi güçlendirmek ve güveni onarmak, büyümeyi desteklemek ve ülkelere vatandaşlarına yüksek kaliteli istihdam ve fırsatlar oluşturmak için kolektif olarak çalışmaları önerildi, finansal istikrarı destekleyerek...
Bu hedefleri başarmak için iş eylem planı kabul edildi.

G20’nin Avro bölgesi birliği ve istikrarı korumak için gerekli tedbirleri alacak, netice olarak ekonomik ve ticari faaliyetlerin canlanması, talebin artması için ilgili ülkelere tavsiyelerde bulunuldu.

Ancak bu kararların çelişkili bir yönü vardı.

Gerek birleşmiş milletler ve gerekse uluslararası toplum bir taraftan küresel ekonominin tabii kurallarının işletilmesi için teşvik ve tedbirler alıp uygulamasını isterken, diğer taraftan bazı ülkelere ısrarlı ekonomik ambargo uygulaması büyük bir çelişki oluşturuyor.

Kapalı toplumlar da dahi görülmemiş bir anlayışla ve ölçüde bazı ülkelere ekonomik ambargo uygulanıyor. Bunlardan biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, uzun yıllardır ekonomik ambargo altında bulunuyor. Meselenin yetkililer tarafından zaman zaman toplantılarda dile getiriliyor olmasına rağmen, uluslar arası toplum bu konuya sağır ve duyarsız kalmayı tercih ediyor. Bu çelişkili anlayış, mantıken ekonomik canlanmayı öneren ve teşvik eden uluslar arası toplumun gerek evrensel insan hakları ve gerekse uluslararası hukukla bağdaşmayan bir karar olarak algılanıyor.

Her fırsatta küresel olarak ekonominin canlanması için teşvik unsurları harekete geçirilirken, Kuzey Kıbrıs’a aksi yönde bir yaptırım uygulanması, gerek insan hakları ve gerekse uluslar arası hukukla mantıken bağdaşmaması gerekir.

İnsan hakları ve evrensel hukuk kurallarına ters düşen bu haksız uygulamanın kaldırılması gerekir, çünkü bu uygulamada hukuksuzluk ve insan haklarına aykırılık var.