5 Ağustos 2013 Pazartesi

BM’nin sonuç getirmeyen çağrıları


 

 

Adam ülkesini yerle bir etmiş, taş üstünde taş bırakmamış… Her türlü vahşet sergilemiş...

Neredeyse ülke nüfusunun tamamı değişik oranlarda üç yıldır süren savaşta en ağır şekilde zarar görmüş, tarifi ve telafisi mümkün olmayacak derecede mağduriyet yaşamış.

Rakamlara göre 100 binin üzerinde insan hayatını kaybetmiş. İki milyon civarında Suriyeli ülke dışına kaçarak canını kurtarmak zorunda kalmış. Ülke içinde 4 milyon Suriyeli yerinden olmuş.

Suriye’de, belki de insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir vahşet yaşanmış, yaşanıyor. Bu vahşet ve insanlık dramını ne uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve ne de diğer insani kuruluşlar yapılması gereken tepkiyi göstermeyerek vahşete seyirci kalmayı tercih etmişler.

Sadece bu uluslararası kuruluşlar bilinen alışkanlıkları doğrultusunda demeçler vererek hedef saptırma ve aldatma anlayışını sergileyerek insanlık tarihinin en vahşi olayına seyirci kalmayı tercih etmişler.

Gerek uluslararası toplumun ve gerekse BM’nin kırmızıçizgisi ise kimyasal silah saptırması…

Kimyasal silah dışındaki silahlarla öldürülen insanların ölümü ölüm sayılmıyor mu?

Uluslararası toplum ve BM’nin hedef saptırması ile bugüne kadar yüz binden fazla masum insan hayatını yitirdi. Milyonlarca insan evinden yurdundan oldu.

Kanun dışı üç beş tane çapulcunun yakıp yıkmasını masum bir eylem gibi göstererek bunları savunan uluslararası toplum ve BM milyonların vahşi bir şekilde öldürülmesini ve yerlerinden yurtlarından olmasını bir kimyasal silah aldatmasıyla göz ardı ederek bu insanlık dramını sürüncemede bırakıyor.

Başta BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi olmak üzere, bütün insani kuruluşlar ve uluslararası ceza mahkemesi bu vahşet karşısında gözlerini yummuş, kulaklarını kapatmış, vicdani duygularını körelmiştir; savundukları insani değerleri yerle bir etmişlerdir.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri açıklamalarıyla hala vahşeti sergileyen mevcut Suriye yönetiminin tarafında yer alığını gösteriyor.

Muhalif grupların savaş sucu işlediğini ima ediyor.

Bunca vahşet, ölüm ve yıkımdan sonra meseleye sadece tek taraftan bakarak kesin ve kalıcı bir çözümü getirmeyi erteliyor.

Hala hedef saptırmayla gerek dünya kamuoyunu ve gerekse Suriyeli mazlum insanları oyalıyor.

Büyük resmi bırakıp, meselenin sadece küçük bir tarafına bakarak aldatma sanatını gösteriyor.

Eğer savaş suçlusu varsa oda sadece bugüne kadar ülkesini yakıp yıkan, binlerce masum insanı katleden, milyonları yerinden yurdundan eden mevcut Suriye yönetimidir.

BM ve kuruluşları bugüne kadar Suriye konusunda bütün dünyanın gözleri önünde samimi davranmamış, katliamlara göz yummuştur. Meseleye insani açıdan samimi olarak bakıyorlarsa hemen Güvenlik Konseyini toplar en kısa zamanda bu vahşetin bitmesi, insanlık suçunun ve savaş suçunun işlenmemesi için gereken ciddi kararları alarak bu vahşete son verirler.  

Her iki taraftan da masum insanların ölmelerine engel olurlar!

Fakat bu samimiyet yok, sözde bu hususta gayret göstermeleri, sadece demeçlerle işi sürüncemede bırakmaktan öteye gitmiyor.

Bu vahşetin başından beri bir oyalama taktiğini tercih edenlerin hukuki durumu hangi sınıfa giriyor, bir bakıma vahşete seyirci kalmanın hiçbir hatalı tarafı yok mu?