Suyun önemi zaman zaman daha fazla öne çıksa da, sağlık
ve hayat kaynağı olması nedeniyle gerek insan ve gerekse ekonomik hayatta
giderek önemi artıyor.
Canlıların hayatlarının ve ekonominin bütün kollarıyla sürdürülebilir
olması ise, yeterli ve istenilen özelliklere sahip su kaynaklarının varlığına
ve devamlılığına bağlı.
Suyun ekonomideki değerinin yıldan yıla artış göstermesi,
her geçen yıl daha çok markanın su piyasasına girmesine neden oluyor. İç piyasada
her yıl artış gösteren su aynı zamanda ihracat maddesi. İhracat konusu su
olunca gelecek yılarda bununda haliyle miktarı aratacak.
Belki de, gelecek on yıllarda çok önemli bir ihracat kalemi
olacağı gibi, Türkiye’nin 2023 ihracat hedeflerini yakalamasında kayda değer
bir katkı sağlayacaktır.
Özellikle içilebilir nitelikteki su kaynakları çeşitli
nedenlerden dolayı kıtlaştıkça, ekonomideki yükselen bir değer olma özelliğini
sürdürüyor olacak.
Suyun en büyük düşmanları ise günümüzde yaşadığımız küresel ısınma, iklim
değişikliği, sanayileşme ve teknolojide hızlı olarak yaşanan değişim ve bu
değişimin kaynaklar üzerine bıraktığı ağır yükler...
Bu yükleri mümkün olduğu kadar azaltmak için, gerek suyun kalitesi ve gerekse sürdürülebilirliği
açısından ekosistemler büyük önem arz ediyor.
Bu ise eğitim, farkındalık ve sorumluluk gibi konuları gündeme getiriyor karşılaştığımız çevresel sıkıntıların azaltılmasında.
Su şirketlerinin bu en zaruri ihtiyaç konusunda
işletmelerinde bir uçtan bir uca kadar hijyenik ekipmanlarla donatılmaları
gerektiği gibi, bu hayati konuda görev alacakların da bu işin hayati önemini kavramaları
ve özümsemeleri gerekiyor.
Yapılan yanlışlıkların ve sorumsuzlukların hem insan
sağlığına ve hem de ülke ekonomisine büyük zararlar verebileceği gerçeğini
unutmamak gerekiyor.
Bu durumda su kaynaklarının yönetimi önemli bir konu
olarak karşımıza çıkıyor.
Su kaynaklarını en iyi şekilde kirletmeden ve sürdürülebilir
bir yapı içerisinde yönetmek hususunda herkese görev düşüyor. Unutulmaması gerekenin
ekosistemiler büyük önem taşıyor olması; bunların korunması, tahrip olanların
yeniden tesis edilmesi…
Yeşil ve orman varsa oralarda sular tutunabiliyor,
depolanabiliyor ve bu sistem aynı zamanda temizleme görevi yapıyor.
Çevre kirliliğinin su kaynaklarına vermiş olduğu zararın
daha çok büyümeden ve içinden çıkılamaz bir boyuta ulaşmadan, sanayi kuruluşlarımızdan
tutun suyla ilişkili olan en küçük birime ve ferde kadar her kesimin bu konuya
hassasiyet göstermesi gerekiyor.
Sanayi kuruluşları ve şehirleşmenin kaçınılmaz bir sonucu
olarak artan atıkların su kaynakları üzerinde oluşturduğu yükün azaltılması holistik bir yaklaşımı gerektiriyor.
Su konusu çeşitli yönleriyle sadece ülkemizde değil,
küresel boyutta bütün dünyanın en önemli problemi olarak giderek büyüyor.
Küresel ısınmaya bağlanan aşırı yağışlar veya aşırı
kuraklar neticesinde telafi edilemez zararlarla karşılaşmak ne yazık ki mümkün oluyor!
Netice olarak meseleyi halletmek ise holistik bir yaklaşım sergilemekten geçiyor. Yani konuyu bir bütün olarak ele alıp fonksiyonel hale getirilmesi çözümü kolaylaştırıp, sorunları azaltacaktır.