28 Temmuz 2017 Cuma

Tarım ve hayvancılık




Ülkemiz sanayi alanında yaptığı yatırım ve ilerlemeler yanında, aynı zamanda bir tarım ülkesi.
Tarih, tabiat ve kültür zenginlikleri ile aynı zamanda bir turizm ülkesi.
Bacasız sanayi diye nitelendirilen turizm hatırı sayılır bir gelir kaynağını oluşturuyor.
Tarım sektöründe ne denli zengin bir ülke olduğumuzu görmek için bir manav ve pazarın yanından geçtiğimizde sebzesinden meyvesine kadar bir anda saymayacağımız kadar çok sayıda ürün çeşitliliğine ve ne denli bir tarım ürünleri ve iklim zenginliğine sahip olduğumuzu hatırlamak lazım.
Bu zenginlik yanında zaman zaman bazı ürünlerde ithalat yaparak eksik kalan ürün ve miktarını bu yoldan telafi etme yoluna gidiyoruz ülke olarak. 
Bu uygulama aynı zamanda serbest piyasa ekonomisinin bir gereği olarak yapılıyor.
Bu durumla zaman zaman karşı karşıya kalabiliyor ülkemiz.
Çünkü tarım sektörü hassas bir sektör.  
Tarım sektörü tamamen açık hava şartlarında yapılıyor.
Fabrikasyon üretim gibi gıda maddelerinin ham maddesini oluşturan tarım ürünlerini kapalı bir alanda yapmak mümkün değil.
Açık hava şartlarıysa çok sayıda etkenlerle karşı karşıya kalabiliyor; risk yönetimini gerektiriyor.
Bunun çaresi ise üretim süreci boyunca gerekli mücadele tedbirlerini alıp uygulayarak üstesinden gelmek oluyor.
Fakat bazı tabii afetler var ki bunlar zaman zaman çok ağır bir şekilde tezahür ederek mücadele imkanları yetersiz kalabiliyor.
Özellikle beklenmedik ve ani bir şekilde meydana gelen iklim olayları, hastalık ve haşere salgını sektörü çok kötü bir şekilde olumsuz etkileyebiliyor.
Bu tür olumsuz vak'alarla karşılaşınca yıllık emek ve masraf boşa gidebiliyor…

Ülkemiz bir zamanlar tarım üretiminde kendi kendine yetebilen bir ülke olarak değerlendiriliyordu.
İyi ve sağlıklı bir etüt yapıldığında belki de yine de en azından temel ürünler için bu yeterlilik potansiyeli varlığını sürdürüyordur. Bu potansiyel iyi bir şekilde planlamaya tabi tutulduğunda söz konusu özellik başarılabilir.

GAP – Güneydoğu Anadolu Projesi ülkemizin temiz enerji üretimi için olduğu kadar, tarım üretim için önemli bir potansiyel oluşturacak bir proje ve bunun yanında KOP – Konya Ovası Projesi de tarımsal üretim için kayda değer bir potansiyele sahip sektör için.
DAP projesi de Doğu Anadolu Projesi olarak sektörün güçlenmesi adına önemli bir proje.
Doğu Anadolu’da illerimiz tarım ürünleri üretimi için uygun bir potansiyele sahip olduğu gibi, bölge aynı zamanda hayvan yetiştiriciliği için ise çok daha fazla bir potansiyele sahip.
Fakat bu potansiyel yeterince değerlendirilemiyor.
Bunun en önemli neden ise bilindiği gibi ülkemizin başına bela edilen PKK terör örgütü maalesef bu potansiyeli ekonomik değere çevirmek, gerek bölge insanı ve gerekse ülke ekonomisine katkı sunması için 40 senedir planlı ve sistemli olarak önemli bir engel oluşturdu.
Hak ve özgürlüklerin elde edilmesi yalanını öne süren bu cani örgüt ve yandaşları ülkemize on yıllardır kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediği gibi bu bölgenin ekonomik faaliyetlerle sağlayacağı faydayı da bilinçli olarak baltalamış oldu.
Bu cani örgütle mücadele için yapılan yüzlerce milyarları bulan harcamalar ise bu işin cabası oldu.
Bilindiği gibi her ramazan ayı yaklaşırken ve her kurban bayramı gelirken et fiyatları ve kurbanlık fiyatlarının yüksekliği gündeme gelir.
Çareler aranır…
Bu hususta yapılan spekülatif faaliyetlerin önlenme hususu gündeme gelir.
Bu cani örgütün bugüne kadar her bakımdan ülkemize ve bölge insanına telafi edilmez zararlar verirken sömürü dünyasına da hizmet etmiştir.
Hayvan sürülerinin beslenmesi için çok önemli bir potansiyele sahip olan bölgenin yayla ve meralarından tam kapasite ile faydalanılamamıştır ve bu cani örgüt yüzünden bunca önemli bir değer heba olmuş.
Bunun için emperyalist güçler uzun yıllardır bu cani örgütü besleyip barındırıyor.

Temennimiz en kısa zamanda sonlarının gelmesi, heba olan bu değerlerin tekrar bölge ve ülke ekonomisine kazandırılması…