16 Temmuz 2017 Pazar

15 Temmuz Destanı



Şanlı tarihimiz destanlarla dolu, 15 Temmuz’la buna bir yenisi daha eklendi.
Bu millet çok sayıda devlet kurmuş olan bir millet.
Bu milletin mayası, irfanı İslamın da tek sağlam kalesini temsil eden Türk milletini çok şükür devletsiz, vatansız, bayraksız bırakmamış.
Ülkemiz insanları bir milleti millet yapan değerlere hep sahip çıkmış.
Bu değerleri canı pahasına korumuş.
Bir vatan şairinin ifadesiyle, “Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır; Bir tarih boyunca onun uğrunda kendini tarihe verenlerindir.”
15 Temmuz 2016 akşamı vatansever milletimizin vatan sevgisi, vatanı koruma refleksi, birlik ve beraberlik ruhunun tecellisi ve sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanlara indi.
15 Temmuz’da ülkemiz için ikinci bir kurtuluş savaşı niteliğindeydi.
15 Temmuz emperyalist güçlerin bu ülkede artık darbe olmaz kanaatine varmış milletimize çok acı bir ders vermenin kalkışmasıydı.
Bu defa bu emperyalist güçler devletimizin önemli kurumlarına sızmış satılmış uşaklarıyla darbeden çok daha ötesi bir darbe vurmak istiyordu.
Çok şükür hevesleri kursaklarında bırakıldı!
O asker kılıklı şanlı ordumuzun içine sızmış alçak teröristler bize, bu ülkeye acı bir ders vermenin, çok acı bir intikam almanın hayaline kapılmışlardı.
En azılı bir düşman bile bu denli acımasız ve zalim olamazdı.
Ülkesine, savunmasız insanlarına karşı bu denli kin ve garez besleyemezdi; savunmasız masum insanlara karşı en ağır silahları kullanarak saldıramazdı.
O gece Türk milleti etnik kökeni, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bu hainler karşısında, bu satılmışlar karşısında tek vücut, tek yürek, tek yumruk, tek ses olmuştu.
Bu millet; sömürü uşaklığına soyunmuş bu hainler karşısında tek vücut, tek yürek tek ses olmanın faziletiyle bir kahramanlık örneği daha gösterip bir zaferi tarihine altın harflerle yazdırmıştı.
Bu silahsız bu vatansever insanların “yapmayın, etmeyin, biz kardeşiz, siz bizim askerimizsiniz” yalvarışlarına karşı duygusuz, duyarsız, merhametsiz ve acımasızdı.
Gözlerini kin ve nefret bürümüş; bu hainlerin beyninden ve gönlünden merhamet ve vatan sevgisi silinmişken, bu vatansever millette de korku yok olmuştu.
Tek ve en güçlü silahı gönlündeki imanı elindeki bayrağı ve cesaretiydi.
Yedi düveli arkasına almış, satılmış bir şarlatan beyinlerini yıkadığı terörist bir güruh ile aziz vatanımızı satmaya çalıştı.
Bu satılmış alçaklar eğer o kalkışmada başarılı olsalardı kendilerini bu millete kahraman olarak göstereceklerdi, çok şükür bu millet onların bu alçak kalkışmasına müsaade etmedi.
Fakat FETÖ’cüler hala o sahte, o sözde kahramanlık payesiyle yanıp tutuşuyorlar. Nitekim göğsüne İngilizce kahraman “hero” kelimesini yazdıran o mesajı aslında bu millete değil; bu millet onların ne deneli eşi görülmemiş vatan haini olduğunu çok iyi biliyor.
Bu mesajı uşaklığını yaptıkları emperyalistlere veriyorlar “bakın biz sizin kahramanınız” diyorlar. Ama onlar da bu satılmışları kahraman değil uşak olarak görüyor, kabul ediyorlar. Hatırlarsak onlar 1980 darbesinde ‘bizim çocuklar’ ifadesini kullanmadılar mı?