7 Ekim 2012 Pazar

Yeşil bina teknolojisiyle dönüşüm



 

Şehirlerimizde yaşanacak yeniden inşa süreci aslında beraberinde başka değişimlerin de lokomotifi olacak.

Böylece bir taşla birden fazla kuşu vurma imkânı doğmuş olacak.

Geçmişin günümüzün şartlarına cevap veremeyen sağlıksız yapı anlayışı ortadan kalkmış olacak.

Geçmişte karşılaştığımız yapboz anlayışı geride kalmış olacak; bütün altyapının birlikte projelendirilip birlikte inşa edilmesi yolların ve çevrenin köstebek yuvasına dönmesini önleme şansını verecek.

Ak Parti hükümetleri ile her alanda bir değişim yaşayan ülkemiz, şehircilik alanındaki değişimle de yeni bir ivme kazanmış olacak, şehirlerimiz yeniden inşa edilecek.

Ülkemizin deprem kuşağında yer alması, bir uçtan bir uca sağlıksız yapıların yeniden inşasını elzem kılıyor.

Dönüşümün temel amacı bu, ancak ülkemizde uzun yıllar önce sanayileşme ve kalkınma konularında yapılan yatırımlar bazı temel yanlışlıkları da beraberinde getirmiş. Sanayileşme olsunda nasıl olursa olsun anlayışı ileri görüşten yoksun dar bir anlayışın mahsulü olmuştu.

Sanayileşmenin ülkemizin belli bölgelerinde ağırlıklı olarak toplanması istihdam için cazibe merkezi olmuş.

Bu durum uzun yıllar Anadolu’dan göçü İstanbul, Ankara, İzmir gibi illere çekmiş.

Şehirlerin planlı gelişmesine engel olduğu gibi yapılan yapıların da sağlıksız inşasına yol açmıştı.

Bir bakıma büyükşehirlerimiz köykente dönüşmüştü.

Sonradan yapılan müdahalelerle şehirleşme rötuşları yapılmışsa da sağlıklı ve estetik olarak istenilen şekle kavuşturulması mümkün olmamıştır.

Şimdi başlatılan yeniden yapılanma ve şehirleşme birçok yanlışlığın bertaraf edilip, çok daha sağlıklı yerleşim alanlarının kurulmasını sağlamış olacak.

Şehircilikteki bu dönüşüm sürecini çok yönlü ve kapsamlı olarak ele alıp, inşa etmek, özellikle İstanbul için kayda değer katma değerler sağlayacaktır.

İstanbul’un en önemli özelliklerinden biri tarihi bir şehir olması ve aynı zamanda eşsiz tabii güzelliklere sahip olmasıdır. Bu nedenle geride bırakılan uzun bir dönemde bu özelliklerin ihmal edilmiş olması ve çarpık plan ve yapılaşma içine sıkışıp kalması İstanbul’un bu eşsiz değerlerine gölge düşürmüş. Bu dönüşüm bu değerlerin yeniden açığa çıkarılmasına vesile olurken şehircilik değerinin artmasına ve turizm açısından daha cazip hale gelmesine zemin hazırlayacağının işaretini vermekte. Böylece turizm gelirlerinde ilave bir katma değer oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Bir başka önemli konu ise dere yataklarının ve tarım alanlarının bu yerlerin asli görevlerine teslim edilmesi şansını doğurmuş olacak.

Yapılacak binalar daha güvenli ve genellikle zemini sağlam olan yamaç alanlara taşınırken, bu yerler giderek önem kazanan tarım alanlarına dönüşecek ve daha fazla ürün alınmasına vesile olacak. Taşkınlara uğrayan dere yatakları yeşil ve ormana kavuşturularak gerek yağan yağışların tutulması ve gerekse bu vesileyle suyun depolanmasına zemin hazırlamış olacak.

Ülkemizde başlayan yeniden imar ve inşa dönemi aynı zamanda günümüz ileri teknolojilerini kullanarak yeşil bina diye tabir edilen çevreyi koruyan, tabii kaynaklara faydalı olan ve bunların israfını önleyen tarz ve mimari ile yapılması da ayrı bir fayda sağlayacaktır. 

Temennimiz bu ve benzeri inceliklerin gözetilmesi, böylece dönüşümün sağlayacağı faydaların kısa zamanda hayata dönmesi, yine kısa sürede kendini amorti etmesi…