8 Haziran 2013 Cumartesi

Uluslararası toplum savaşı seviyor





Uzun zamandır üstü örtülü olarak Suriye yönetiminin yanında yer alan İran ve İran’ın güdümündeki Hizbullah açık bir şekilde Suriye’nin vahşet sergileyen yönetimini desteklediğini açıkladı.
İran’a ilaveten Rusya’nın da vahşet sergileyen bir yönetimi desteklemeleri insanlık adına utanç verici olduğu kadar, endişe verici bir durum. İran ve Rusya menfaatleri adına binlerce insanın ölümüne neden oldukları gibi, milyonlarca Suriyelinin ülkelerini terk etmelerine ve yerlerinden yurtlarından olmalarına ortam hazırlamış oldu.
Suriye’deki vahşetin üç yıldır devam etmesinde sadece söz konusu ülkeler değil, aynı zamanda uluslararası toplumun da büyük ölçüde duyarsız ve sessiz kalışı vahşetin boyutlarını artırmış oldu!
İran’ın Suriye cephesindeki politikası bu minval üzere seyrederken her fırsatta İsrail’i tehdit etme türünden açıklamalar yapması, özellikle nükleer zenginleştirme konusunda İsrail’in İran’ı bir tehdit unsuru olarak algılaması ve bu nedenle Amerika’yı İran’a yaptırım uygulamaya zorlaması neticesinde, İran İsrail’le sürekli bir gerginlik yaşadığı görüntüsünü dünyaya veriyordu.
Bilindiği gibi İsrail 1967 yılındaki altı gün savaşlarıyla Suriye’nin Golan Tepelerini işgal etmiş ve 1981 yılından itibaren de tek taraflı olarak ilhak etmiş. İsrail buranın su kaynaklarını ve verimli topraklarının kullanmak için işgal etmiş, su ihtiyacının üçte birini buradan temin ediyor. Golan Tepelerinde ayrıca üzüm bağları ve meyve bahçeleri bulunuyor, arazi verimli. Golan Tepelerinin İsrail’e mükemmel bir avantaj sağladığı buradan Suriye’nin hareketlerini izleyerek kontrolü altında tutuyor. Golan Tepeleri İsrail için stratejik öneme sahip.
Fakat sözde Müslüman olduğu ve yine sözde İslami bir yönetimle ülkesini yöneten İran 1967 yılından beri işgal altında olan Golan Tepelerinin tekrar Suriye’ye verilmesi için bir çabası olmadığı gibi, her fırsatta İsrail’e tehditler savuruyor. İran bu tehditlerinin hiç birinde samimi olmadığını göstermiş oluyor.
İsrail’e karşı kuru sıkı atıp durması kuru bir laftan öteye geçmiyor, bunu söylerken İsrail’e savaş ilan etmesi gerektiğini hatırlatmak istemiyoruz, bu husustaki samimiyetsizliği ve gizli işbirliği yapmış gibi bir tutumunu ortaya çıkarmış oluyor.
Yine uzun yıllardır Filistin topraklarının işgal edilerek Filistinlilerin yerlerinden, yurtlarından olmasına ve bu insanların hayatlarını ve ülke topraklarını kaybetmelerine ses çıkarmayan İran, Suriye’de bağımsızlık mücadelesi veren muhaliflerin karşısında yer alması savunduğu değerlerle tam bir çelişki oluşturuyor. Daha fazla Müslüman kanının dökülmesi için çaba sarf ediyor.
Müslüman kanı dökmeye gelince aslanlar kesilen Hizbullah 1967 yılından beri işgal altında bulunan ve Suriye için stratejik önemi olan Golan tepelerinin geri alınması için niye sesini çıkarmıyor? Bu topraklar 1967 yılından beri İsrail’in elinde bulunuyor, ne Esed ve ne de Hizbullah bu hususta bir şey söylemedi ve bir çaba göstermedi, ancak her ikisi de gayeleri kendi ülkelerinde adil bir yönetim isteyen savunmasız insanlar olunca bunlara karşı acımasızlılarını zirveye çıkarıyorlar. Demek ki Esed ailesi Suriye’yi çoktan satmış, şimdi ülkenin bağımsızlığı ve demokratik bir yönetime kavuşması için üç yıldır mücadele veren muhalifleri gerek uluslararası toplum ve gerekse BM Güvenlik Konseyinin neden desteklemediklerinin arkasında yatan önemli gerekçe de bu olsa gerek.
Golan Tepeleri ve Suriye arasında BM askerlerinin bulunduğu bir de hat var. Uluslararası toplum ve BM bu hattan yararlanıp muhaliflere gerekli desteği sağlayabilir. Bunu da herhalde İsrail istemiyor.
BM eften püften meseleler için bazı ülkeleri ikaz ederken, vahşetin yaşandığı ülkelere gözünü ve vicdanını kapalı tutuyor.
Anlaşılan uluslararası toplum da barışı değil, kendi menfaatleri gereği savaşı seviyor.