12 Haziran 2013 Çarşamba

Millet iradesine saygı istiyor


 
Son günlerde Taksim ağırlıklı olarak başaltıdan ve kayda değer bir amacı olmayan olayların tek gaye ve hedefi sadece ülkemizde istikrarı sekteye uğratmak ve uluslararası alanda itibar kaybı oluşturmaktan ibarettir. Yabancı basında geniş yer bulması da bunun en açık ve en kuvvetli delilidir. Yabancı basının ve arkasındaki güçlerin de tek bir amacı Türkiye’de sözde bir bahar havası oluşturmak...

Bunlar hangi baharı Türkiye’ye layık görüyorlar, en bariz misali ve en acımasız misali ile Suriye’deki gibi mi?

Türkiye’nin bir bahara ihtiyacı yok. Asıl bahar ihtiyacı olanlar gerek içerde ve gerekse dışarıda ülkemizin kalkınmasına, gelişmesine, ilerlemesine tahammülü olmayan kesimlerdir.

Bildiğimiz kadarıyla ülkemiz o bahara tek parti döneminden kurtulduğu zaman kavuşmuş, demokrasinin tohumları o zaman atılmıştı. Son on yılda ise Ak Parti hükümetleri döneminde o demokrasi tohumunun dumura uğrayan ve yeşertilmeyen kısmı hayat bularak dallanıp budaklanmıştı. Şimdi yapılması gerekenin bu taze fidanın korunup geliştirilmesine katkıda bulunmaktır.

Aslında art niyetlilerin sözünü ettiği bahar başka bahar, daha doğrusu bahar ismi altında ülkeyi kara kışa çevirmek.

Demokrasiyi ağzından düşürmeyenlerin dört yıllığına seçilen mevcut iktidara saygı duymaları gerekir. Bu erdeme sahip olamayanların demokrasiden dem vurmaları ise samimiyetsizliğin ifadesi oluyor.

Dönem sonunda yine vatandaşın reyi kimi tercih ediyorsa demokratik yoldan o işbaşına getirilir.

Milli iradeye, demokrasiye inanan ve güvenen zamanı gelince bu meşru yolu kullanarak demokratik ve hukuki yoldan amacına ulaşır.

Özgürlük var diye herkes bildiğini okuyamaz. Canının istediği her türlü kanun dışı eylemi yapamaz; toplum huzurunu bozmaya, kamu malına zarar vermeye hiç kimsenin hakkı olamaz. Bunu yapanlar toplum huzurunu bozanlar, kamu malına zarar verenler ve gece yarılarına kadar tencere tava gürültüsü yaparak halkın kahir ekseriyetini taciz etmenin bir hak olamadığını iyi bilmeliler! Bunun ismi özgürlük ve hak arama olamaz, olsa olsa haksızlık, kanunsuzluk, çevre istismarı ve çevre ihlali olur.

Taksim meydanında yapılanlar çevre duyarlılığını çoktan aşmış ve çevre duyarlılığı ile oraya gidenler istismar edilmiştir. Çirkin emelleri olanların oyununa getirilmiştir.

Özgürlük kavramı işine geldiği zaman kullanılarak istismar edilmemeli. Başörtülü gençler okullarına alınmadığı zaman ve hakarete uğradığı zaman neredeydi bu özgürlük savunucuları. O zaman bu kavram yok muydu? Yoksa sadece yakma, yıkma tahrip etme söz konusu olduğu zaman mı özgürlük aklılara geliyor. Buna özgürlüğü istismar etmenin daniskası denir. Buna ‘özgürlük ve demokrasi sadece benim işime geldiği zaman saygı duyarım, gündeme getiririm’ denir.

Dünyanın ilgisini çekmiştir, uluslararası medyanın ilgisini çekmiştir... Doğru da bu ilginin arkasında yatan gerçek nedir bunu iyi analiz etmek lazım.

O medyanın hangi amaç ve hangi gaye ile bu kadar içtenlikle olayları takip ettiği çok iyi biliniyor. Özgürlük ve demokrasi yanlısı oldukları için mi?

Bu ülke bu tür istismarları çok gördü, özgürlük, demokrasi, laiklik gibi kavramların arkasına saklanarak bunları kalkan yaparak geçtiğimiz 50 yılı aşan sürede neler olmuş, neler yaşanmış sağduyu sahibi insanlarımız çok iyi biliyor. Bu süre zarfında bu millet gereksiz yere çok acılar çekti, çok şeyler kaybetti. Kazananlar ise içerdeki belli bir küçük azınlık ve dışarıdaki işbirlikçileri oldu.

Bu hakikati bilmeyenler ise masumane istekleri istismar edilerek oraya toplanan o gençler…

Bu kavramları ve o gençleri istismar ederek bir yere varılamayacağını sağduyu sahibi, bu konular hakkında tecrübe sahibi olan insanlarımız çok iyi bilir.

Türkiye bir çözüm süreci yaşıyor. Daha doğrusu huzur, güven ve kalkınmanın önünde aşılmaz kale gibi 30-40 yıldır duran bir engel yok ediliyor.

Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. İç ve dış güçlerin rahatsızlığı buradan ileri geliyor… Şaha kalkacak bir ülke, güçlü bir ülke istenmiyor. İnanıyoruz ki bu istismar güruhu aklını başına toplar, bu oyuna gelenler gerçekleri görür, aklıselim galip gelir de, bölgesinde tek bir güvenli liman olan ülkemiz huzur ve güven içinde kalkınmasını sürdürür.

İyi bilinmeli ki bölgesinde huzurun, güvenin ve demokrasinin sembolü olan ülkemiz bir kargaşa ortamına çekilirse bu olayları çıkaranlar dahil herkesin kaybı büyük olur!

Yapılacak gösterilere kimsenin karşı çıktığı yok. Çünkü bu yasal bir hak…

Fakat molotof kokteylle yakıp yıkmaya da kimse müsamaha gösteremez. Çünkü o yakılıp yıkılan malda her ferdin hakkı var. Üç beş tane kendini bilmezin bütün ülkenin huzurunu ve güvenliğini bozmaya hakkı olamaz.

Toplum vicdanı bunu kabul edemez…

Bu ülkede demokrasi var!

Bu ülkede demokrasinin kendi menfaatleri doğrultusunda işlemesini isteyenler ve bu ülkede demokrasi kalkanı arkasına sığınarak istismar yoluna başvuranlar var.

Eğer bu kavramları samimi bir şekilde savunuyor ve demokrasinin bir erdem ve fazilet rejimi olduğunu kabul ediliyorsa, o bildik alışkanlıkların terk edilmesi ve bir daha da bu tür istismar yollarına başvurmamaları gerekir. Temenni ederiz…