16 Haziran 2013 Pazar

Demokrasi savunuculuğu mu, yaksa mugalâta sanatı mı?





Birileri hedef saptırmada ustalığını sürdürüyor…
Evrensel değerleri istismar etmede bu derece ustalık veya bu derece yüzsüzlük mü olur, demekten insan kendini alamıyor!
Demokrasi, özgürlük maske ve kalkanlarını kullanarak değerleri tersyüz etme sanatını, mugalâta sanatını iyi kullanan zihniyet hep zeytinyağı gibi üste çıkma maharetini gösteriyor.
Son günlerde, ne istediğini bilmeyen ya da açıkça sadece ülkede terör estirmek, anarşi çıkarmak, halkın huzur ve güvenini bozmak, ülkenin kalkınma ve gelişmesini sekteye uğratmak ve olumsuzluk namına ne varsa onları savunmaktan başka bir amaç ve gayesi olmayan bir kalkışma ile ülkemiz karşı karşıya bırakılmak isteniyor.
Bu yapılanları gayet normalmiş gibi savunan güruh, zamanı geldiğinde hesap soracakmış!
Bu ne yüzsüzlük, bu ne pişkinlik sen hep çoğunluğun iradesini hiçe mi sayacaksın, sen hep yakarak yıkarak ve benzeri yaklaşımlarla mı varlığını sürdüreceksin.
Varsayalım ki öyle, ya bu halkın kahir ekseriyetini de senin gibi düşündüğünü mü sanıyorsun?
Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve özgürlüğü, halkın ifade hürriyetini dilinden düşürmeyeceksin; ama tutum ve davranışlarınla bunlara hiç saygı göstermeyeceksin!
Bu evrensel değerleri ancak ve ancak senin işine, menfaatine geldiği zaman saygı duyacaksın?
Ne zaman ki yakma, yıkma ve benzeri hukuk ve insanlık dışı oylalar var olur ve bütün insanlığın tasvip etmediği bu suç unsurları varlığını sürdürürse sen o zaman “ha işte benim demokrasi ve özgürlük anlayışım budur” diyeceksin.
Bu çarpık anlayışla kaç kişiyi ikna edebilirsin?
Ancak ve ancak bu işten geçinenleri, mayasında terör ve anarşiden başka bir şey bulunmayanları ikna edebilirsin…
Bu ülke hukuk devleti, bu ülkede basın hür, konuşma hürriyeti var, herkes görüş ve düşüncesini hukuk çerçevesinde kalarak dile getirebiliyor.
Hızla kalkınan, gelişen, büyüyen ülkemizin önüne duvar örmek isteyenlere kim müsaade eder, hangi ülke bu böylesine haince bir harekete izin verir.
En bariz örneği ile geçtiğimiz günlerde İngiltere’de G8 zirvesini yakmadan, yıkmadan, bir zarar vermeden protesto edenler karga tulumba derdest edildiler. Ki gösteriler en hafif şekilde cereyan etti. Bu ülkenin hiçbir sivil toplum örgütü ve siyasal partisi bu basit gösteriye katılanların yaptıklarını savunmadı.
İşte ülkesini sevmek böyle olur, demokrasi ve özgürlük kavramlarını korumak anlayışı böyle olmalıdır. Zaten makul ölçüler ve süre içinde yapılan gösterilere hiç kimsenin diyeceği bir şey yok. Şehir eşkıyalarına hangi ülke göz yumar, hangi kanun ve hukuk buna müsamaha eder. Ederse orada hukuktan, insan haklarından bahsetmek mümkün olur mu?
Artık böylesine hedef saptırarak bu ülkeyi mağdur etme devri gerilerde kalmıştır, herkesim herkesin hukuk ve demokrasi içinde kalarak mücadelesini medeni bir şekilde yapmasını öğrenmesi gerekiyor.
Artık hukuksuzluğu hukuk diye, anti-demokrasiyi demokrasi diye kimse kabullenmeyecektir.
Makul ve mantıklı bir istek ifade edemeyen, tek gayesi yakmak, yıkmak ve bu ülkeye zarar vermekten başka bir şey olamayan anlayış ve yaklaşımlar ne toplum vicdanında ve ne de hak ve hukuk nezdinde yer bulamayacaktır.
Aksi takdirde, bu anlayış demokrasi ve özgürlük kavramlarını hedefinden saptırmaktan başka bir amaç taşımayacaktır.