6 Haziran 2013 Perşembe

Çevrecilik adına çevre hakkı ihlali




 

Her yıl 5 haziran dünya çevre günü olarak kutlanıyor.

Bu kutlama nedeniyle Birleşmiş Milletler yetkilileri her yıl tonlarca yenilebilir ürünün çarçur edildiğini söylüyor. Herkesi gıda sistemlerindeki kayıp ve israfı önlemeye yarımcı olması çağrısında bulunuyor.

Mevcut durumda üretilen gıdaların üçte biri tarladan masaya gelinceye kadar zayi oluyor, bu BM’nin tespiti... Bu aynı zamanda enerji, arazi ve su açısından büyük bir çevresel maliyet oluşturuyor.

Ürünlerin tarladan sofraya kadar olan zaman süresince karşılaştıkları eksiklilik ve yanlışlıklar ise; haşereler, elverişsiz depolama tesisleri ve elverişsiz tedarik zinciri olarak sıralanıyor. Ancak bu aksaklıklar ve eksiklikleri asgariye indirme imkânı bulunuyor. Bu da söz konusu süreci iyi yönetmek ve tesisleri iyileştirmekle mümkün olabilir…

Dünya Çevre gününde uluslararası toplumun masasında çok sayıda çözüm bekleyen insani mesele var.

Yeryüzünde küresel olarak yaklaşık bir milyar insan yetersiz besleniyor, bir o kadar insan güvenli suya ulaşamıyor ve binlerce insan bu nedenle sağlıksız sudan kaynaklanan hastalıkla hayatını yitiriyor her yıl.

Yine yaklaşık iki buçuk milyar insan sanitasyon hizmetlerinden yoksun bulunuyor. Özellikle kadınlar ve çocuklar bu yoksunluktan çok daha fazla olumsuz etkileniyorlar.

İç savaşlar ve terörist eylemler dünyanın birçok ülkesinde insanlık üzerinde ağır tahribatlar yapıyor…  

Dünya çevre gününe be açıdan bakıldığında küresel topluma ve Birleşmiş Milletlerin bu tür sorunları çözmekle görevli kuruluşlarına çok önemli görevler düşüyor. Konuyu gündeme getirmek sadece bir anma ve kutlama veya rakamlarla açıklamak yeterli olmuyor. Bu sorunları çözmek için kalıcı çözümler sunacak ve uygulamasını yapacak bir anlayış ve hareketi gerektiriyor.

Bu nedenle gerek BM ve gerekse küresel ve yerel çevreci kuruluşlar ‘çevre gününü’ söz konusu zorlukları aşacak bir anlayış ve yaklaşımla kutlamaları gerekir. Sadece seramonik bir bakış sorunların çözmede yeterli olmuyor.

Çevrenin günümüzde en önde gelen sıkıntıları, azalan tabii kaynaklar; en başta toprak, su ve aynı zamanda kirlilik. Sanayi devriminin başladığı günden bugüne kadar başta insan ve bütün canlılar için lazım olan temel kaynaklar bir taraftan azalırken diğer taraftan da ciddi manada bir kirlilik tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor.

Dünya nüfusu 1972 yılında 3,85 milyar iken 2012 yılı sonunda 7 milyara ulaşmış ve bu seyir ile rakam 2050 yılında 9 milyar, 2100 yılında 10 milyar olacağı bekleniyor.

Nüfus sürekli artarken mevcut ve artan nüfusu beslemek için temel kaynaklar azalma eğilimi gösteriyor. Bu da şu anda bile çeşitli nedenlerden dolayı dünya nüfusunun tamamı beslenemediği gibi, gelecek şartlarında ise bu işin daha zorlaşacağı yönündeki endişeleri gündeme getiriyor.

BM tarafından bir hak olarak kabul edilen ‘çevre hakkına’ dikkat gösterilmesi gerekiyor.

Hele savaşı, terörü yaşayan Suriye, Afganistan gibi ülkelerdeki insanların çevre hakkını BM bu vesileyle çözüm önerileriyle gündeme getirmeli. Bozulan çevre bu insanların hayatta kalma haklarını ihlal ediyor. Her türlü haktan yoksun bir şekilde hayat mücadelesi veren bu ülkelerdeki insanların içinde bulundukları insanlık dışı ortamı hazırlayan ülkelerin bu insanların çevre ve yaşama haklarını ihlal ettiklerini bilmesi gerekiyor.
İşte dünya çevre gününde çevreci kuruluşlar bu insanların haklarının destekleyen nitelikte etkinlik yapmaları gerekirdi. Fakat amaç çevre ve insanlık olmayınca konu asıl amacından saptırılıyor…

BM’nin ve uluslararası toplumun mevcut anlayış içinde kalarak küresel zorlukları aşma konusunda başarılı olması zor görünüyor. Bu da bu hususta samimiyet gerektiriyor.