6 Mayıs 2013 Pazartesi

Sudaki örtülü tehlike




21. yüzyılın stratejik maddesi petroldü…
 Uğruna çok savaşlar yapıldı. İmparatorluklar yıkıldı ve petrol emirlikleri kuruldu. Acaba Osmanlı İmparatorluğunun yıkılış nedenlerinden biri de petrol müydü?
21. yüzyılın başlarında yıkılan imparatorlukların yerine, özellikle bölgemizde çok sayıda devlet kuruldu. Bu büyük değişim yaklaşık bir yüzyıl önce olmuştu. Bu değişim sonrasına baktığımızda, dünyanın önde gelen petrol şirketlerinin ham petrolün üretildiği ülkelerden değil de, başka ülkelerden çıktığını görüyoruz.
Petrolün ham maddesine sahip ülkeler bu konuda strateji geliştirememiş, geleceği önceden kestirememişlerdi. Petrolün üretildiği bölgeler bu zenginlikten yeterince faydalanamadıkları gibi zenginlikleri kendileri için önemli bir sıkıntı kaynağı oldu. En bariz örneği olan Irak uzun yıllardır ne huzur ve ne de zenginlik buldu…
Ancak çağımızın petrolden çok daha kıymetli kaynağı ise su…
Hayat kaynağı…
Su kaynakları her geçen gün azalmakta ve aynı zamanda kirlilik tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktalar.
Ülkemiz bölgesinde hatırı sayılır su kaynaklarına sahip. Komşularıyla ve özellikle Ortadoğu ile mukayese yapıldığında çok avantajlı bir potansiyele sahip.
Mevcut potansiyelin korunup geliştirilme şansı var. Bunun da en başta gelen çaresi ekosistemleri geliştirmek ve korumak.
Su aynı zamanda son yıllarda ticari mallar arasında parlayan bir yıldız. Bu özelliği dünyamızın içinde bulunduğu şartlar gereği de devam edeceğe benzer.
Ülkemizde kendi firmalarımız olduğu gibi, yabancı sermayeli firmalar da su ticareti yapıyor.
Gerek ortaklık ve gerekse doğrudan bu iş yapılıyor.
Su ticareti yabancı ticari markalar veya ülkemizin bilinen markaları ile ambalajlı suları piyasaya sürüyorlar.
Açıklanan bilgilere göre ambalajlı su üretim ve tüketimi her yıl artıyor.
Bunun bir nedeni kırsal kesimin şehirlere göç etmesi, bir diğer önemli neden ise artan şehirleşme, yapılaşma ve sanayileşme karşısında güvenilir içme suyu kaynaklarının azalma eğilimine girmesi. Şehirleşme ve sanayileşmenin bir başka olumsuz yanı ise su kaynaklarına ağır bir kirlilik yükü getiriyor olması...
Küresel kuruluşların yaptığı çabalar ve çalışmalar su ve diğer tabii kaynaklar üzerindeki kirlilik yükünü azaltmak, hatta sıfıra seviyesine çekmek, daha doğrusu kaynakları sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmayı amaçlıyor.
Ancak su kaynaklarımızın karşılaşabileceği bir başka stratejik tehlike ise su ticareti üzerinde yapılan ortaklıklar. Bundan da öte yabancılarla yapılan bu ortaklıkların üzerine oturtulan hukuki zemin ve bunun gelecekte ne gibi mahzurlar doğuracağı sorusu akla geliyor. Bu zemin ortaklık kuran yabancı sermayenin istediği tarafa çekerek kendi menfaati doğrultusunda kullanmasına uygun mu?
Aynen petrol de olduğu gibi, su gibi hayati olan kaynaklar üzerinde yapılan yabancı ortaklıkların doğuracağı sakınca çok daha büyük olabilir. Çünkü petrolün alternatifi var. Ülkemizde bu alternatif kaynaklar açısından zengin sayılır, güneş, rüzgâr, hidrojen ve bir diğer önemli kaynak suya dayalı hidroelektrik güç santralleri…
Mevcut kanun ve hukuki düzenlemeler gerek su ve gerekse diğer kaynakların ülkemiz menfaatleri doğrultusunda bir eksiklik oluşturacak bir özellik taşıyorsa tehlikeyi şimdiden görüp önlem almak, zengin kaynakların fakir bekçileri konumuna düşmememiz açısından hayati önem arz etmektedir…
Şirketlerin özellikle yabancı şirketler arasında bu yolla el değiştirmesi mümkün mü? Bu durumun yol açabileceği beklenmedik sıkıntıları sezmek ve gerekli tedbirlerin şimdiden ülkemiz menfaatine alınmasında gelecek açısından büyük faydaları olacaktır diye düşünüyor insan...