1 Ocak 2013 Salı

Uluslararası toplumun Suriye duyarsızlığı

 

 

Klasik bir ifadeyle 2012 miladi yılı tarihin tozlu sayfalarındaki yerini aldı. Aslında kimilerine göre tarihin müstesna bir köşesinde yer alırken, bazıları için acı ve ıstırapla dolu bir yıl oldu.

2012 yılında bölgemizde ve hatta dünyada en fazla öne çıkan olay, 2011 mart ayında başlayan 2012 yılında da artarak acımasızca katliamlarını sürdüren Suriye’deki iç savaş vahşetini sürdürdü.

2013 yılında ise Suriye’de yaşanan olayların artçı şokları sınırlarının ötesindeki komşularını etkileyerek devam edeceği öngörülüyor.

Suriye'nin insanlıktan nasibini almayan zalim lideri ve ona açık destek veren bir iki devletin önde gelenleri bu vahşetin perde arkasındaki dolaylı olarak oyun kurucuları oldu.

Ancak Rusya’nın son zamanlarda Suriye’de yaşanan dram adına olumlu yaklaşım sergilemesine rağmen, İran’ın bu konuda ciddiye alınacak bir açıklama yapmaması ise açıkça zulme destek vermesinden başka bir anlam taşımıyor.

Bu haliyle tam bir takiye politikası izlediğini gösterirken, dış politikasında da tutarsız bir profil çizmiş olduğunu dünyaya ilan ediyor.

Bu tutumuyla Suriye konusunda bugüne kadar izlediği politikanın arkasında yatan kendine has bazı hayalleri, emelleri olabilir düşüncesini akıllara getiriyor…

Her geçen gün kan kaybeden Suriye’nin zalim liderinin analistlere göre bir yıl daha görevini sürdüremeyeceği tahmin ediliyor.

Başlangıçta kendisine destek çıkanlar; gerek kendi yakın çevresi ve gerekse dışarıdan aldığı destekler birer birer çekiliyor. Başlangıçta herhalde sahip olduğu askeri güçlere ve kendisine destek verenlere güvenerek bu duruma düşeceğini, giderek yalnızlaşacağını, bir çıkmaza sürükleneceğini tahmin edemiyordu!

Fakat göründüğü kadarıyla giderek yalnızlığa terk edildiği, bundan sonrasının ise nasıl bir sonla noktalanacağı ise bir bakıma kendi tutumuna bağlı olacak.

Kendisi için Kaddafi benzetmesi yapanlar da var…

Böyle bir son yaşamaması için Esat’ın görevini bırakıp ayrılması ve böylece bir geçiş hükümetinin kurulması öngörülüyor.

B.M. elçisi Lakhdar Brahmi’nin görüşü ise, Esat’ın ülkeyi terk etmesine dair şimdilik bir işaret olmadığı şeklinde…

Meselenin insani boyutuna baktığımızda, durum içler acısı…  

Yardım kuruluşlarına göre, Suriye’de siviller için hayat şartları kış şartlarının da etkisiyle giderek kötüleşiyor, verem hastalığı ve açlık yayılıyor.

Uluslararası toplumun şimdilik bu husustaki tavrı ise askeri müdahaleden, hatta sınırlı bir uçuşa yasak bölgeden yana görünmediği yönünde.

Bosna’daki savaşı sona erdiren ortak zemini bulmaya muktedir olan Amerika ve Rusya'nın Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi bölgesel aktörlerle beraber aynı çözümün Suriye’de yapılabileceği kaydediliyor.

Giderek zor durumu düşen Suriye yönetiminden beklenen en büyük tehlikenin ise, rejiminin kimyasal silahlarına, Lübnan’daki Hizbullah’a ve ülkemizdeki terör örgütüne dönmesi şeklinde yorumlanıyor ve böylece buralara huzursuzlukların taşınması beklentisi var.

Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere yapmış olduğu insani yardıma karşılık, Suriye rejiminin Kürt kartını misilleme olarak oynayacağını ima ettiği söyleniyor.

Dileyelim İran uyguladığı yanlış tutumdan vazgeçsin ve uluslararası toplum bu konuya biraz insani açıdan bakarak duyarsız kalmayıp Suriye’deki vahşet son bulsun.