6 Ocak 2013 Pazar

Kara kıtanın kara bahtlı insanları


 

 

Kara kıta Afrika’nın kendisi gibi bahtı da kara. Kıta içinde bulunduğu sıkıntılardan bir türlü çıkamıyor. Uzun yıllardır kıtanın çoğu ülkelerinde devam eden ekonomik, politik ve toplumsal sıkıntılar varlığını sürdürüyor.

Afrika toprak ve nüfus bakımından dünyanın ikinci büyük kıtası. Avrupa’nın güneyinde konumlanan kara kıta batıda Atlantik Okyanusu ve doğuda Hint Okyanusu ile sınır oluşturuyor.

Kıtanın ülkemizle olan ilişkileri Osmanlı döneminde başlamış, Cumhuriyet döneminde ise özellikle Ak Parti hükümetleri döneminde ilişkilerin ivme kazandığı, yeniden bir canlanma sürecine girdiği görülüyor.

Gerek diplomatik ve gerekse ticari anlamda ilişkilerde hacim itibariyle artış kaydedilmiş son yıllarda.

Afrika hemen hemen her bakımdan sıkıntılar yaşayan bir kıta.

Vizyonsuz ve adalet kavramının pek yer bulmadığı yönetim anlayışları kıta insanlarının geri kalmasına yol açtığı gibi, sürekli olarak istikrarsızlığa da zemin hazırlamış.

Adil ve demokratik olmayan yönetim anlayışı bu kıta ülkelerinin dünyanın en fazla geri kalan ülkelerini oluşturmasına yol açmış.

Afrika’da birçok ülkede; açlık, susuzluk, kuraklık, yokluk, kargaşa, iç savaş, terör kol geziyor.

Ayrışmaya, parçalanmaya ve bölünmeye ya da istenilen şekilde yönlendirilmeye çok müsait bir toplumsal yapıya sahip. Ülkelerin adil, sağlam ve insanların tümünü kucaklayıp kollayacak kurumsal yapının olmayışı veya işlemeyişi kıtada huzurun, güvenin tesisini engellemekte.

Kıtadaki kırılgan yapı bir taraftan bu kıtanın genel olarak kalkınmasını önlerken, diğer taraftan istismarcıların kolayca kol gezeceği ve istedikleri gibi yönlendirecekleri bir ortam oluşturmakta.

Kendilerini bu istikrasız ve kırılgan yapıdan kurtaracak samimi dostlara ihtiyaçları var. Türkiye onlardan biri, belki de bu hususta en samimi olanı!..

Bu çerçevede ülkemiz, gördüğümüz ve izlediğimiz kadarıyla, merkezine insanı yerleştiren bir anlayışa sahip olan Ak Parti hükümetleri döneminde, kıta ile olan ilişkilerini âdete bir şahlanış sürecine çekmiş gibi görünüyor.

Önce insan anlayışlı bu yaklaşımlar sayesinde; ülkemiz ve Afrika ülkeleri arasında son yıllarda olumlu gelişmeler hâsıl oldu. Bu olumlu yaklaşımlar sayesinde ülkemizle Afrika ülkeleri arasındaki ticaret hacminde giderek bir artışlar yaşanıyor. Hatta Avrupa’da son yıllarda ekonomik kriz nedeniyle düşen ihracatımız, Afrika’daki artışla telafi edilmekte.

Afrika bu bakımdan da büyük bir potansiyele sahip, huzur ve sükûna kavuştuğu oranda bu potansiyel harekete geçecektir.

Ülkemizin bu kıtaya bakışı sadece ticari eksende değil, aynı zamanda devlet ve millet vasıflarına sahip olmaları yönünde de bu kıtaya katkıda bulunacağı bir gerçek.

Bu olumlu gelişmelerin hayat bulması ise; ayrışmanın, bölünmenin ve parçalanmanın kendilerine yarardan çok zarar verdiği gerçeğinin idraki içinde olmalarına bağlı olacaktır.

Ortak yatırımlara yenilerinin eklenmesi ile ülkemiz ve Afrika ülkeleri arasında her iki taraf için büyük faydaların oluşmasına zemin hazırlayacağını ümit ediyoruz.

Bu çerçevede, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı gezinin ülkemizin Afrika açılımına yeni bir sayfa ilave ederek her alanda ilişkilerin gelişmesine katkıda bulanacağını umuyoruz.