25 Kasım 2012 Pazar

Geleneksel kalkınma modelinin iflası mı?


 

 

Mevcut küresel kalkınma modelinin sürdürülemez olduğu görüşü giderek yaygınlaşıyor.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde karşılaşılan tahripkâr çevre olayları bu görüşü giderek kuvvetlendiriyor.

Geleneksel kalkınma modelinin artık iflas ettiği, mevcudun yerine çevre ve tabii kaynakları koruyan, muhafaza eden yeni bir modele yönelmek görüşü giderek ağırlık kazanıyor.

Sorumsuz ve savurgan bir anlayışla, tabii denge nazari dikkate alınmadan kaynakları kötüye kullanmak bir yandan tabii kaynakların tükenmesine yol açarken, diğer taraftan kirlenerek işe yaramaz hale gelmesine neden oluyor.

Tabii kaynakların önde geleni ise su, hayat kaynağı olarak yaratılmış!..

Birleşmiş milletlerin açıklamasına göre, aşırı su darlığı çeken 13 ülkeden bir de Çin.

Çin dünya nüfusunun yüzde 20’sini ülkesinde barındırıyor.

Bu kalabalık nüfus oranına karşılık, yeryüzü su kaynaklarının sadece yüzde altısına sahip!

Hızlı ve kısa görüşlü kalkınma yapısıyla Çin’in çevre problemlerinin ağırlaşğı ifade ediliyor.

Güçlü ekonomik büyüme süreci Çin’i dünyanın ikinci büyük ekonomisi yaptı, ancak büyümede başarılı olurken çevreyi harcadı yorumuna maruz kalıyor.

Bir zamanlar ülkenin hayat kaynağı olan Yangtze nehri şimdi sanayi kirliliği nedeniyle kan kırmızısı renge bürünmüş olarak akıyor.

Kronik kuraklılar ülkenin önemli tahıl üreten tarım bölgeleri için şiddetli bir tehlike oluşturuyor.

Ayrıca kirlenmiş sular nedeniyle bazı yerlerde sulama yapılamıyor.

Çin’in su ihtiyacı 818 milyar metre küp, ancak bu ihtiyaca karşılık 616 milyar metre küp su varlığı var; 200 milyar metre küp su açığı bulunuyor.

Pekin’in kişi başına su miktarı 100 metre küp, bu Birleşmiş Milletler standardı olan 1000 metre küpün oldukça altında bulunuyor, kronik su darlığını ölçmek için kullanılan eşik seviyesinde...

Çin’de yaklaşık 300 milyon kişi içilebilir güvenli suya ulaşamıyor, bunun sonucu olarak 66,000 ölüm hadisesi her yıl meydana geliyor, Dünya Bankası verilerine göre.

Su kirliliğinin Çin’e maliyeti ise 22 milyar dolar ve bu milli gelirin yüzde 1.1’lik kısmına karşılık geliyor.

Şartlar Çin’de su maliyetinin 3 – 5 kat daha fazla olacağını gösteriyor.

Çözümün suyun yüzde 85’ni kullanan sanayi ve tarım hedeflerinde yattığı; caydırıcı önlemler ve daha sert cezalarla karşılaşmasının gerekliliği vurgulanıyor.


Netice olarak çevre şartları günümüz kalkınma modelinin yükünü taşıyamaz hale gelmiş durumda.

Dünya yeni bir kalkınma modeli, tabii kaynakları koruyacak ve muhafazasını sağlayacak bir model arayışı içinde.

Ekonominin üç temel ayağından biri olan üretimin mümkün olduğu kadar temiz, çevre tolerans kapasitesinin ölçüleri içinde olması gerektiği şartı küreselleşen dünyanın karşısına çıkmış durumda.

Dünyanın bazı ülkelerinde üretim modellerinin bırakmış olduğu kirlilik oranları çevrenin kırmızı çizgilerini aşma noktasına gelmiş.

Bunun en bariz örneği de Çin’in nehirlerinin kırmızı akmaya başlaması ile ortaya çıkıyor.

Çin'nin karşılaştığı bu ibret alınması gereken çevre felaketi, hayati bir kaynak olan su kaynakları ve nehirlerin bu duruma düşmeden küresel olarak gerekli tedbirlerin alınmasını gerektiriyor.