15 Kasım 2012 Perşembe

Filistin ve Gazze kurtuluşu


 

 İsrail her zamanki gibi kendisince gayet normal olan Filistin’in bir bölümü olan Gazze’ye saldırısını yaptı. İsrail biliyor ki arkasındaki güçler onu her halükarda destekleyecek, kendisine sağlanan güvenlerinde hiçbir eksiklik olmayacak...

İlk günden bu yana aynı minval üzere saldırılarını sürdürüyor.

Her seferinde de ABD ve BM tarafından basit bir kınama ile iş geçiştiriliyor.

Bu kınamalar İsrail devletine, bir bakıma ‘sen yoluna devam et’ benzeri bir kınama anlayışından ileri gitmiyor.

Çünkü İsrail devleti bunun altyapısını önceden hazırlamış. Arkasına aldığı güçler ile haklılığını bütün dünyaya kabul ettiriyor.

İsrail’in bu uluslararası ortamda kendine haklılık bahşeden gerekçesi karşı tarafı terörist olarak bütün dünya kamuoyuna kabul ettirmesidir.

Bu çaresiz duruma düşen taraf bir de Müslüman olunca İsrail’in işi daha da kolaylaşmış oluyor.

Dünya insanlarının her türlü haklarını savunmak için kurulmuş olan Birleşmiş Milletler ise maalesef bu konuda gerekli ve zamanında alınması lazım gelen karaları alamıyor. Güvenlik Konseyinden çıkan kararlar baktığımızda, haktan ve adaletten yana olmayıp; hep güçlüden taraf olduğu için, netice olarak mazlum milletler; sözde insan haklarından, hukukun üstünlüğünden ve demokrasiden yana olduklarını her seferde ve fırsatta vurgulayan uluslararası toplumun desteğini yanlarına alamıyor.

Altmış yılı aşkın süredir Filistinlileri öldürerek topraklarını işgal eden İsrail devleti, bugün olduğu gibi bundan sonra da aynı insanlık dışı saldırılarına devam edecektir. Kendisi de bunu hiç kimseden çekinmeden ifade etmekte. İsrail’in nihai hedefi var, ulaşmak istediği menzili var bunu gerçekleştirmek için her türlü saptırmayı ve kara propagandayı yaparak emellerine ulaşma hayali içinde olacaktır.

Bütün Müslümanları potansiyel terörist olarak dünyaya jurnal ederek kendini haklı çıkaracaktır. Ne zamana kadar? Birleşmiş Milletlerin ve diğer uluslararası kuruluşların adil bir yapıya kavuşmasına kadar! Mevcut dünya düzeninde “bu mümkün olur mu?” sorusu akla geliyor…

İsrail’in taktiğini uygulayarak olur.

Topla tüfekle değil! Yapılacak çalışmaların uluslararası zeminde meşruiyet, hukukun üstünlüğü ve insan hakları prensipleri çerçevesinde kalarak; yoğun bir diploması faaliyeti içinde olarak İsrail’in kara propagandasının gerçek yüzü açığa çıkarılabilir.

Bu ülkenin her söylediğinin doğru olmadığı kanaatini uluslararası toplumda uyandırarak...

Müslüman ve Arap birliği ülkelerinin konuyu BM zemininde yasal gerekçelerle savunarak, dünya kamuoyunun İsrail yanındaki desteğini hakikat yönüne çevirerek olur…

Bu arada Filistin’in yapması gereken acil durum ise, uluslararası toplum nezdinde yer etmiş olan terörist imajını silmek olacaktır.

Statükocu yapı ve anlayıştan kendini elimine ederek, Filistin’in yeniden yapılanma sürecine girip bunu en kısa zamanda gerçekleştirmesi elzem hale gelmiştir.

İşin ta başından beri Filistin kendini savunmada yanlışlık yaparak bugünkü acı duruma gelmiş; gerek insan ve gerekse toprak olarak sürekli kayıp vermiştir.

Gerilla anlayışlıyla işe koyulan ve yanlış yönlendirilen Filistin kendini bu yapıdan, bu görüntüden kurtarması gerekiyor. Bu da, BM üyesi bütün İslam ülkelerini yanına alarak, uluslararası zeminde kendisinin savunulmasını isteyerek yapılır.
Bunun için mekik diplomasisi yapması gerecek…

Bugüne kadar soba borusundan yapmış olduğu roketlerle kendisine verdiği zararlar, karşı tarafa verdiğinden çok daha fazla olmuş. Bununla kendini savunamayacağı ve savunmasını meşru zemine nasıl taşıyacağının yollarını aramalıdır.

Filistin ve Gazze yeniden yapılanmalı, bunu yaparken bütün İslam ülkelerinin ve bunların uluslararası kuruluşlarının maddi ve manevi desteğine başvurması gerekiyor. Filistin meşru zeminde ilerledikçe, İsrail bundan çok rahatsız olacaktır, Filistin, İsrail’e kendi eliyle vermiş olduğu kozu kendi eliyle almalı…