19 Kasım 2012 Pazartesi

BM temsil ettiği değerlere sadık kalmalı



 

Arap ülkeleri neden her seferinde İslam dünyasına yönelik yapılan vahşet karşısında sessiz kalıyor?

Önemli bir nedeni mevcut yönetim şeklinin tam demokratik olmayışı, gücünü kendi milletinden almayıp, iplerin dış güçlerin ellerinde olmasından ileri geliyor herhalde...
bu ülkelerin her biri, önde gelen egemen güçlerin kendi menfaatleri için yeri geldiğinde kullanabilecekleri birer potansiyel koz konumundalar sanki.

Bu tutumlarıyla makam, mevki ve menfaatleri için "seslerini maalesef çıkaramazlar" intibaını veriyorlar. Arap Baharını yaşayıp değişimi yaşayanları hariç tutarsak, diğerleri bu evreden geçmeden kolay kolay ses çıkaramaz.
Nedeni halklarının sesine kulak verme ihtiyacını duymazlar.

Yaklaşık bir asırdır bu yapı devam ediyor. Bu asırlık yapının değişimi de haliyle çok kolay olmayacak.

İki yıla yaklaşan Suriye ayaklanması hala sonuca ulaşmadı. Çok sayıda insan hayatını yitirdi.

Bir ülke ve onun insanları bir ailenin menfaatleri için canlarından oluyor, yerlerini yurtlarını terk ediyorlar.

Sona doğru hızla yaklaşan Suriye lideri hiçbir devir ve ülkede görülmemiş zulüm ve vahşet örnekleri sergiliyor. Kendini yıllardır o mevkide tutan, koruyan halkına karşı zulüm ve ölüm oyunları ile karşılık veriyor. Bu derece insani duygulardan yoksun ve zulüm ehli. Demokratik yollardan haklarını talep eden insanlara karşı bu vahşet yolunu seçti. Başlangıçta demokratik çağrıya cevap verseydi ve demokratik seçim ortamını sağlasaydı, bu kadar kan dökülmeyeceği gibi kendisinin tekrar seçilme şansı olabilirdi. Gelinen bu noktada o şansı yitirdiği gibi direnmeye devam ederse hayati tehlikesi de olabilir!

***

Filistin ve Gazze’yi bir piton gibi yutmak isteyen İsrail’e karşı seslerinin çıkmayışı ise, bu uzaktan kumandalı yönetim yapısından kaynaklanıyor. Değişim sürecinin yaşandığı bu dönemde “korkunun ecele faydası yok” prensibi gereği acı gerçeklerle karşılaşmadan Arap dünyasının çağın gereklerine uygun bir şekilde gerekli değişimi yapmaları hem kendi ülkeleri ve hem de İslam dünyası için önem taşıyor...

İsrail’in en büyük desteği sadece sahip olduğu üstün teknolojik silahlar değil, aynı zamanda sessiz kalan İslam dünyası ve arkasına aldığı süper güçler.

Filistin bugüne kadar uygulamış olduğu yanlış politikalarla sürekli can ve toprak kaybı yaşamıştır. Artık yanlışta ısrar etmeyip, akılcı politikalar geliştirip üretmelidir.

Dünyayı arkasına aldığı gibi, her bakımdan yüksek teknolojilere sahip askeri güce sahip olan İsrail’le bir iki füze ve roketle baş etmesi mümkün olur mu?

Hak, hukuk, barış ve huzuru temsil ettiğini söyleyen Birleşmiş Milletlere, “Bir millet canıyla, malıyla toprağıyla yok oluyor, buna bir çözüm bulmanız, bu değerlere sahip çıkmak sizin ve üyelerinizin görevidir," diye Filistinlilerin sormaları gerekiyor...
Birleşmiş Milletlerin artık çifte standard anlayışını terk etmesi gerektiği gibi; bağımsız ve temsil ettiği değerler manuzmesine sadık kalarak kararlar alıp tavsiye etmesi gerekiyor.