Uzun yıllardır şikayet ve tartışma konusu olan ve ülkenin gündemini işgal
eden anayasanın yeniden ve sivil bir otorite tarafından yazılması için çabalar,
12 haziran 2011 milletvekili genel seçimlerinden sonra ağırlık kazandı.
Basından izlediğimiz kadarıyla bu süreçte herkesin ve her kesimin konuya
dahil edilmesi sağlanarak görüşlerine başvuruldu.
Böylece sivil anayasanın yazılmasına yüksek bir katılım ve destek sağlanmış
oldu. Yazılacak yeni anayasaya vatandaşların müdahil olması sağlanarak
beklentileri soruldu.
Toplumun bütün kesimlerine konu açılarak görüş ve düşünceleri alınmış oldu.
Uzun süren bu çalışmalardan anlaşılan; bir yandan anayasa konusunda toplum
bilgilendirilirken, bir yandan da konu hakkındaki görüşleri alındı. Anayasası
yapılan toplum kesimleri bu süreci kapalı kapılar arkasında değil de, şeffaf
bir şekilde takip etmiş oldular…
Anayasaların odak noktası insan olduğuna göre anayasanın
temelini de insanların makul beklentileri oluşturacaktır.
İster parlamenter rejim, isterse başkanlık ya da yarı
başkanlık sistemiyle yönetilsin işin temelinde insan var. Hele bizim gibi
insanı ön planda tutan temel değerlere sahip olan toplumlarda bu husus daha da önem
kazanıyor.
Anayasaların temel amacı herhalde insanı öne çıkarmak
olsa gerek. Biz de özümüzden ve temel değerlerimizden uzaklaşmadıkça aslında ön
planda tuttuğumuz değer hep insan olmuş.
Onun yaratılmış olduğu gayelerle hemhal olması için
çabalar gösterilmiş.
Nitekim Sayın Başbakanımızın da zaman zaman
konuşmalarında ifade ettiği gibi, “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” prensibi
geçmişten günümüze bir anayasal düstur olmuş. 600 yılı aşkın bir süre içinde
cihan devleti Osmanlı İmparatorluğunu ayakta tutan değerlerden biri de bu
düstur olmuş. Şeyh Edebali’nin Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu olan Osman
Gazi’ye nasihati bir bakıma anayasal bir düstur olmuş ki imparatorluk üç kıtaya
medeniyet götürmüş ve asırlarca yaşatmış...
Netice olarak insan odaklı bir anayasa metni yazılacağına
göre, o zaman yazılacak yeni anayasanın her maddesinde insanın eğitimi,
gelişmesi yanında; sahip çıkması ve yaşatması gereken kendi temel değerlerine
ters düşmeyecek bir metnin ortaya çıkması gerekecektir.
İçi boş, bir anlam ifade etmeyen, ülkenin ne kalkınmasına
ve ne de birlik ve beraberliğine hizmet etmeyen veya istenilen tarafa çekilerek
tartışmalara zemin hazırlayacak bir anayasa metninin fayda yerine, zarar ve
zaman kaybına yol açacağını geçmişte hep birlikte gördük ve yaşadık.
Geçmişte olduğu gibi, yürütme ve yasama organlarına
sıkıntı yaşatmayacak, her kurumun kendi görev alanlarında kalarak ve çalışmalarını
bu doğrultuda yapacakları, enerjilerini kendi alanlarının gelişmesi ve
kalkınması ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda harcayacakları bir anayasa
metninin ortaya çıkması dileğiyle…