18 Nisan 2012 Çarşamba


Orta sahada top koşturma devri bitti



Yıllar yılı Türkiye’ye orta sahada top koşturmak veya gol atmak amaçlanırken, diğer taraftan da birilerini kahraman edasıyla ileri sürüp ülkeyi kurtarmak üzerine kurulmuş çirkin bir senaryonun uzun yıllar sergilenişini yaşamış ve seyretmiş ülkemiz.

Bunu da kime yaptırmışlar, ülkenin önde gelen kurum ve kuruluşlarına ki bunlar gerek almış oldukları eğitim ve gerekse bulundukları konum itibariyle bir ülkenin önde gelen, saygın ve dokunulmaz şahsiyetleri ve kuruluşları…

Gözbebeği diye nitelendirilen kurum ve şahsiyetler, ülkesini sevenlerin gönlünde taht kurmuşlar.

Birileri işi tam otomatiğe bağlamış periyodik aralıklarla düzen normalleşmeye ve şaha kalkmaya başlayınca vesayetçi zihniyet devreye girmiş. Ne yazık ki bu durum periyodik aralıklarla uzun yıllar devam etmiş.

Kim yararına? İçerde belli bir azınlığın dışarıda ise ülkemizin kalınmasını ve büyümesini istemeyen bir sürü güçlerin lehine. O malum ‘bir şeyler elden gidiyor’ yaygarası zamanı geldiğinde hemen saklandığı dolabından çıkarılıp piyasaya sürülmüş.

Bazı sözde kahramanlar da verilen rolleri sahneleyerek, kendilerine müdahale alanı açarak amaçlarına ulaşmayı bir alışkanlık haline getirmişti.

Geriye dönüp yapılanlara ve yaşananlar bakınca, insan kendisine; ‘Kim bunlar’, sorusunu sormadan duramıyor.

Göz bebeği diye gönlümüzde taht kurduklarımız bunlar mı, sorusunu sormaktan da geri duramıyor. İşte bu son elli altmış senede yaşadıklarımız köklü bir devlet geleneği olan ülkemize yakışan bir durum değil idi. Hemen hemen her on senede bir hızlanan ülkemizin, önünü kesip zayıflatırken bu arada belli bir azınlık da tabiri caizse köşeyi dönmüş oluyordu. Bunun temel nedeniyse ilgili kurum ve kişilerin bulundukları yerin mana ve önemini kavrayamadıkları gibi ve görev sınırlarını aşmada da hiç yeis göstermemiş olmalarıydı.

Son yıllarda alışmış oldukları o düzen kalmadı. Her ne kadar o eski alışkanlıklar sürdürülmek istendiyse de, karşılarında gücünü hukukun üstünlüğü ve millet iradesinden alan, meşru bir cesaret örneği gösteren tutarlı ve kararlı bir yönetimle karşılaştıklarından dolayı o eski alışkanlıklarını sürdüremediler. Kendilerine göre haklı buldukları argümanlarının da ne kadar kof olduğu net bir şekilde açığa çıkmış oldu.

Bunun neticesinde kazanç herkesin oldu; bu ülkenin ve bu ülke insanlarının olduğu gibi, dış âleme karşı da ülkenin itibarı korunmuş oldu.

Artık ülkemizde yeni bir dönem başlamış, istikrar, güven ve huzur gelmiştir. Kalkınma için de bu temel unsurların varlığı kaçınılmazdır. Samimiyetle ve içtenlikle ülkesini, milletini ve milletinin kalkınmasını isteyenler için de bu temel unsurlar esastır.

Bütün bu olmaması gerenler neden uzun yıllar süregeldi.

Eğitim eksikliği mi, anayasa ve kanunlardaki boşluk mu ya da görev sadakatine duyulan bağlılık eksikliği mi?

Üzerinde durulması, varsa düzeltilmesi gereken hayati bir husus. Özellikle de yeni bir anayasanın yapıldığı dönemde bu hususların gözden geçirilmesi; yasal açıdan varsa bir eksiklik bu önemli konuyu hukukun üstünlüğü ve insan hakları ilkeleri çerçevesinde ele alarak hal yoluna koymak gerek ülkemizin selameti ve gerekse bu ülkeyi paylaşan her fert açısından yerine getirilmesi gereken önemli bir konu olsa gerek.

Yaşananlar ülkemiz gibi köklü geçmişi ve devlet geleneği olan bir ülke ile bağdaşmadığı gibi, insani değerlerle de hiç bağdaşmamıştır.