21 Nisan 2012 Cumartesi

İslam dünyasının düşündürücü hali






İslam aleminin bir türlü toparlanmak bilmeyen üzücü ve endişe verici durumunu her gün gelişen ve çeşitlenen iletişim teknolojileri sayesinde canlı olarak takip ediyoruz.

İslamiyet’in esas olarak bir barış, huzur ve güven veren din olmasına rağmen, bunu bu şekilde kabul etmek istemeyen güçler ne yazık ki İslam dünyasına huzurun, rahatın ve temel insan haklarının gelmesini istemiyorlar.

Bu istikrarsız durum bir asrı aşkın süredir devam diyor. Gelişmiş batı ülkelerine baktığımızda kayda değer huzur ve güveni bozan olaylara pek rastlanmıyor. Özellikle ikinci dünya savaşından sonra içine düştükleri yanlışlığı gören bu ülkeler, kısa zamanda bunu telafi ederek istikrar ve huzura kavuşmuşlar.

Yanı başımızda bir yılı aşkın süredir yaşanan olaylar mevcut olanlara taş çıkartır nitelikte. Suriye’deki gelişmeler gerek ülkemiz ve gerekse bölge için ve aynı zamanda İslam dünyası için önemli bir tehdit unsuru oluşturuyor.

Ortadoğu’da en güçlü ve en istikrarlı ülke olmamız ve aynı zamanda Türk - İslam dünyasına rehberlik edecek bir geleneğe, tecrübeye ve yapıya sahip olması nedeniyle, ülkemizin mevcut istikrar ve güçlenen yapısını muhafaza ederek sürdürmesi kaçınılmaz bir durum oluyor.

Ortadoğu’nun sürekli kanayan bir yara olmaktan kurtulup huzur ve istikrarın yeşermesi için görev öncelikle söz konusu ülkelere düşmekte. Kısır ve güdük hesaplardan kurtulup meseleye daha geniş bir perspektiften bakmaları gerekiyor.

Gerek Birleşmiş Milletlerin ve gerekse uluslararası toplumun huzur ve güvenin tesisi için alacağı kararların ve uygulamaların bu ülkelerin alacağı tedbir kadar keskin olmuyor.

Ama ne yazık ki ufak tefek ayrıntılar yüzünden parçalanmış ve uzlaşmaz bir tutum içine giren bu ülkeler ve bu kırılgan yapıyı kullanarak empati oluşturarak kendilerine yaklaşanların oyunlarına gelerek özlenen birlik ve beraberlik geçtiğimiz yüzyıl ve bulunduğumuz yüzyılın başlarına kadar bölgede kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın sağlanmasına imkan vermemiş.

Bu hususta bir de lider yoksunluğu ve olanlarında ülkelerin ve milletlerin menfaati yerine kişisellik üzerine kurulu olması maalesef bu ülkelerin bugün içine düşmüş olduğu kötü zemini hazırlamış.

Ülkemizin her fırsatta her alanda işbirliği yaparak önderlik etme çabası istenilen seviyeye ulaşamamış.

Bunda gerek bu ülkelerin ülkemize karşı tam bir sadakatle bakamayışlarındaki eksiklik mi, yoksa özellikle milliyetçilik ve birazda ırkçı duyguların öne çıkmasından mı kaynaklanıyor sorusunu akla getiriyor.

Bu ön yargıların aşılmasında elbette karşılıklı güvenin tesis edilmesi önemli rol oynayacaktır. Özellikle güçlü iktidarlar döneminde, ülkemizin gerek köklü bir devlet geleneğine ve gerekse liderlik vasfına sahip olması hem bölgemiz ve hem de bölge ülkeleri için hayati bir özellik arz etmektedir. Bu ülkelerin güçlü bir Türkiye’nin varlığından memnuniyet duymaları gerekir.

İran’ın meselelere yaklaşımı mezhep ağırlıklı olduğu gibi, Irak’ı da bu hususta etkisi altına almaya yönelik bir tutum içinde olduğuna dair işaretler veriyor.

Aynı zamanda Suriye’de yaşanan insanlık dışı olaylar karşısında mevcut yönetime karşı sempati duyması hem kendisi ve hem de bölge için fayda yerine zarar getirecek ortamın hazırlanmasına katkı sağlamış oluyor.

Fransız Dışişleri Bakanı Juppe, Suriye’deki durumun daha geniş bir alana yayılacağı ikazını yapıyor.

Yakın çevremizde bulunan bir başka ölüm ve gözyaşını yaşayan Filistin halkı ise her an İşgalci İsrail’in saldırı endişesini taşıyor. Irak’ta patlamaların durduğu yok. Yine yıllardır yabancı güçlerin işgali altında bulunan Afganistan’a sözde barışı getirmek için gelen koalisyon güçleri ülkeyi daha da kötüye götürdü. Açlık, sefalet, yoksulluk insan hakları ihlalleri kol geziyor. Taliban denilen kandırılmış bir illegal gücün ülkeye vermiş olduğu zararın telafisi mümkün olmadığı gibi yıllardır yaptığı bu yanlışlıktan dönmesi işgal güçlerinin kozunu ellerinden almış olacak…

Pakistan ve ihtilaflı bölge olan Keşmir’de ise huzur, güvenin ve istikrarın olduğunu söylemek mümkün değil. Haber ajansları gün boyu İslam ülkelerindeki yaşanan insanlık dışı olayları dünyaya geçiyor. Ne yazık ki İslam dünyası tabiri caizse kan ağlıyor. Olmayanlar da ise belli güçlerin menfaati olmasından dolayı şimdilik yok. Hiç temenni edilmez ama ne zaman ki onlarında akarları kesildiği zaman maalesef kırılgan yapıyı istismar edenler devreye girecektir.