25 Haziran 2017 Pazar

Katar'a yargısız infaz!

 

 

Ortadoğu bölgesi maalesef sömürü dünyasının tasallutu altında bulunuyor.

Bu baskı ve saldırı planı açıkça çeyrek asrı aşan bir zaman dilimini kapsıyor.

1990 yılında Irak’ın işgali, ABD liderliğinde sömürü dünyasının başlattığı hareketin ilanı niteliğinde olan bir hareket idi.

Bu güruh Ortadoğu’ya binlerce kilometre uzaktan ‘suyumu bulandırdın’ diyerek işgal için bahane arıyordu.

Ağırlıklı olarak Ortadoğu’da kurulmuş olan yönetim şekli ise her zaman için bu tür yabancı müdahalelere müsait bulunuyor.

Saldırılarını kolaylaştırmak için sömürü dünyası Ortadoğu’da bir ekosistem oluşturmuş.

Sömürü dünyasının lehine oluşturulan bu ekosistem bozulduğu zaman söz konusu ülkelerin halkları hep zarar gördü ve görüyor.

Bu milletler ne yazık ki kendi zenginliklerine tam manasıyla sahip çıkamadılar.

Petro dolarlar bir asırdır sömürü dünyasına aktı.

Bu bölgeye baktığımızda; Libya, Mısır, Irak ve Suriye’nin gerçek sahipleri zulüm altında inliyor.

Bunun en önemli nedeni ise İslam dünyasındaki bölünmüşlük ve parçalanmışlığın yanında bu parçalanmışlığa ortam hazırlayan yönetim biçimleri.

Ortadoğu’nun mevcut yönetim şekli çağımızın uluslar arası şartlarıyla uyuşmuyor.

Ancak bugünkü ortamda bunu değiştirmek de çok kolay değil.

Sessiz değişim ancak ve ancak mevcut yönetimlerin fedakârlığı ile zararsız bir şekilde meydana gelebilir.

Mevcut durumda bunu yapacak da görünmüyor.

İslam dünyasını bu tür tehlikeli baskılardan koruyup kollayacak dinamik bir birlik bulunmuyor.

İslam işbirliği teşkilatı bu hususta söz konusu ülkelerin menfaatini koruyacak bir ağırlığa sahip olmadığı gibi varlığını hissettirecek bir dayanışma da yok.

İslam ülkelerinin kendi menfaatleri doğrultusunda sömürü dünyasına karşı uygulayacakları bir yaptırım güçlerinin çalışmamasının nedeni de birlik ve beraberliğin sağlanamamasından ileri geliyor.

Sömürü dünyasının temel prensibi yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve kendilerini güçlendirmekten oluşuyor.

ABD başkanı Trump’ın Suudi Arabistan’ı ziyareti sonrasında Katar’a karşı bir cephe oluşturuldu.

Gerekçe ise, bu ülkenin terör örgütlerini sözde finanse etmesi idi.

Kargaların bile güleceği bu bahaneyi maalesef bir kısım İslam ülkesi anlamaktan yoksun görünüyor.

Asıl terör örgütlerini kimin kurup ve finanse ettiği gayet açık.

Fakat günümüzde uluslararası hukuk adil bir şekilde çalışmadığı için bu durumu hukuk yoluyla hal etmek mümkün görünmüyor…

Katar’da 11 bin Amerikan askeri bulunuyor.

Böyle bir ülkede bunca yabancı askerin bulunması işgal değil de nedir?

Katar’a yaptırım uygulayan dört Arap ülkesinin bir şartı da Türk askerinin Katar’dan çekilmesi...

Binlerce kilometre uzaktan gelerek binlerce asker konuşlandıran ABD askerlerini görmezden gelen bu ülkeler Türk askerinin çekilmesi şartını öne sürüyorlar.

Bunu kim dikte ediyor?

Malum sömürü dünyası!

Ortadoğu’ya yönelik her istikrarsız hareket dolaylı olarak ülkemizi yakından ilgilendiriyor.

Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırma planları bitmez.

Bugün Katar mı, yarın bir başka Ortadoğu ülkesi ‘suyumu bulandırdın’ bahanesiyle işgale ve yaptırıma maruz kalabilir.

Katar’a uygulanan bu yargısız infaz bir başka Ortadoğu ülkesine uygulanabilir.

İşte özellikle Ortadoğu’da bulunan İslam ülkelerinin bu acı gerçeğin farkında olarak politikalar oluşturmaları gerekiyor.