2 Nisan 2016 Cumartesi

Terör İslamiyet’le özdeşleşir mi hiç?


 

 

Terör kısaca çevrede ezici bir korku ve endişe hissi oluşturmak şeklinde tarif ediliyor.

Terörizm kelimesi Fransızca bir kelime ve 1793-1794 yıllarında Fransa’da görüldüğü kaydediliyor.

Fransızcada terörizm kelimesi Latince korkutmak anlamına gelen ‘terreo’ kelimesinden türetilmiş.

Terörizmin farklı türlerinin olduğu ifade ediliyor.

Terör olaylarının özellikle İslam’a atfedilmesi Filistinlilerin işgalci İsrail devletine karşı kendi topraklarını savunmak için kurdukları bir nevi askeri birliklerle olmuş. Filistinliler haklı olarak savunmalarını yapmak için oluşturdukları savunma metotlarında bugüne kadar başarılı olamadıkları, çok sayıda savunmasız, masum vatandaşını acımasız bir şekilde kaybettiği gibi toprakları da ellerinden alınmış.

Birleşmiş Milletler ise her defasında Filistinlilerin maruz kaldığı insanlık dışı muameleye sadece basit bir kınamayla karşılık vermiş, bugüne kadar bir geçiştirme politikası uygulamış.

Asırlarca yaşadıkları kendi topraklarında birer mülteci durumuna düşürülen Filistinlilerin bu savunma şeklinin İslam âleminin bir yafta ile özdeşleşmesine yol açmış, bu da karşı tarafın maksatlı bir planı mı sorusunu akla getiriyor.

Filistinliler haklı davalarındaki savunmalarını kurumsal bir yapı oluşturarak yapabilirlerdi.

Filistin’in karşılaştığı bu durum ise sömürü çevreleri için ilham kaynağı olmuş.

Komplolar planlayarak bütün İslam dünyasını terörist akımlarla çökertme girişimleri başlatmışlar.

Bu komplonun en bariz ve en çarpıcı örneği Amerika’daki 11 Eylül saldırısının Müslümanlar tarafından yapılma iddiası bütün Müslümanları töhmet altında bırakmış.

Tamamen aydınlatılmamış bu olaydan sonra Müslüman ülkeler hedef haline gelmiş her biri potansiyel bir tehdit olarak gösterilmiş.

Şimdi bölgemizde yaşanan terör olayları, iç savaşlar, katliamlar bu olaydan sonra giderek artış göstermiş.

Özellikle son yıllarda birçok İslam ülkesinde mantar biter gibi terör örgütlerinin kurulması bu kötü ilhamdan kaynaklanmış.

Tabi, öncelikle bu işe uygun piyonların varlığı terörün de sürdürülebilir bir vaka olmasına neden olmuş.

Terör örgütüne eleman kazandırmak yalan ve yanlış propaganda unsuru önemli rol oynuyor.

Eleman açısından güçlenmek için önemli olan kandırılmış kişileri örgütün içine çekmekten geçiyor. Bir kez o çemberin içine çekildikten sonra örgüt açısından gerisi kolaylaşırken, örgüte giren aldatılmışlar için ise işin zor kısmı başlamış oluyor.

Terörde iki seçenek var ikisi de ölüme gidiyor. Ya ölecek ya da masum insanları öldürecek.

Ya söylenilenleri acımasızca yapacak ya da canından olacak. Terör ölmek ve öldürmek üzerine kurulmuş bir denklem.

Bu husus terörün piyonları için geçerli. Üst düzey piyonlar, sözde yönetim kadrosunda bulunanlar ve sözde yasal sınırlar içinde kalan uzantıları için ise belli bir süre için geçerli.

Terörün en bilinen özelliklerinden biri de er veya geç bütün unsurlarını kendi sistemi içinde şu veya bu şekilde bitirmesidir…

Terörün ve teröristin oluşmasında nelerin rol oynadığı hususunda her ferde çok önemli görevler düşüyor. Toplumsal bozulmamı, kişisel bozulmamı, ahlaki bozulmamı, bir toplum olmanın ve bir milletin varlığının sürdürülmesi için temel değerlerin erozyona uğratılması mı, sistemde bulunan boşluklar mı, aksaklıkları mı, eğitim ve öğretimin eksiklikleri mi, ailedeki eğitimin yanlışlıkları mı veya bunların haricinde başka etkenler mi, üzerinde durulması ve giderilmesi gereken hususlar...

Özellikle neden bu melanet sadece ağırlıklı olarak İslam toplumlarında zuhur ediyor; İslamiyet adına bilinmesi gereken temel değerlerin eksikliğinden mi, yanlış öğretilmesinden mi? Bu husus üzerinde durulması gereken hayati konular...