30 Ekim 2015 Cuma

Uydu devlet politikası mı?



 

“Bizim ne işimiz var Suriye’de, Ortadoğu’da.”

Ana muhalefet partisinin seçim meydanlarında dillendirdiği dünya görüşünden anlaşılan bu...

Yani kabuğumuza çekilelim, sınırlarımızın ötesinde ne olursa olsun sesimiz, sedamız çıkmasın.

Başkaları ne derse kabulümüz diyelim. 

Teslimiyetçi politika örneği sergileyelim.

Kafamızı kuma gömüp devekuşu politikası uygulayalım.

Bir nevi uydu devlet politikasına geçelim.

Bu anlayış mağdurlara, mazlumlara, kimsesizlere kapılarımızı kapatalım anlayışını hatırlatıyor.

Geçmişte Rus zulmünden kaçan Azeri kardeşlerimizi sınırdan geri çevirip kurşuna dizdiren zihniyeti hatırlatıyor.

Bugün de neden sınırlarımızı mağdur Suriyelilere açıyoruz diye, Ak Parti iktidarı tenkit ediliyor.

Suriye’de yaşanan bu mağduriyetin, bu zulmün geçek müsebbiplerine bir şey demek yerine işin kolaycı tarafı ele alınıyor.

Böylece tek parti döneminin anlayışını uygulayarak çaresiz insanları geri gönderip, zalim Suriye yönetiminin zulmüne teslim edilmesi isteniyor.

Bağımsız bir devlete yakışan bir politika değil de emperyalist sömürgeci anlayışa sahip olan devletler ne derse ona boyun eğip, uydu devlet politikası olan teslimiyetçi bir politika uygulansın isteniyor.

Bu da bir uluslararası politika maharetmiş gibi lanse ediliyor.
Öyle olacaksa nerde kaldı bizim bağımsız oluşumuzun anlamı.

Uzun yıllar uydu devlet politikasına benzer bir dış politika benimsendiği için ülkemiz her alanda olması gereken yere gelememiştir.

Kalkınmasını olması gereken seviyeye çıkaramamıştır.

Uydusu olunan devletler siz yapmayın, siz karışmayın biz yaparız size de satarız dedikleri için on yıllar boşa geçmiş.

Bu yanlış uluslar arası politika nedeniyle yörüngesine girilen devlet bir sömürü düzeni kurarak ülkemizin geri kalmasına istenilen kalkınma seviyesine ulaşmasına engel olmuş.

Ülkenin zararına olan bu yanlış dış politika anlayışının 3 kasım 2002’de iktidara gelen Ak Parti iktidarlarıyla yıkıldığını, yerine bağımsız bir ülkenin gereği olan bir dış politika anlayışının uygulamaya konulduğunu görüyoruz.

Kendi öz iradesi doğrultusunda bir dış ve iç politika misyonuna sahip olmak bağımsızlığın nişanesidir.

Bu aynı zamanda kalkınan ve güçlü bir devlet olmak için de zorunluluktur.

Elbette ülkeler menfaatleri gereği ortak bir paydada bir araya gelebilirler.

Fakat “bize ne şundan bundan” diyerek teslimiyetçi ya da uydu devlet politikasını benimsemek ise ülkeyi başkalarına teslim etmek anlamına gelir.

Bugün Suriye’nin uyguladığı bu uydu politikası nedeniyledir ki milyonlarca Suriyeli zalim bir lider tarafından ülkelerinin başkalarına peşkeş çekilerek yerinden yurdundan olmasına neden olmuştur.

Onun için tarih birliği, din birliği, kültür birliği olan ve yüzlerce kilometre sınırı olan yakın bir komşu ülkede olup bitene seyirci kalıp “bize ne” diyerek, zalimden kaçan bu insanları geri gönderme politikası uygulamak benimsenecek bir politika olamaz.

Nerdeyse 5 yıla yaklaşan bu insanlık dramı yüzlerce, binlerce kilometre uzaklıkta değil, hemen yanı başımızda cereyan etmektedir.

İster istemez ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir.

Bize ne politikası yerine bugün Suriye’de, Ortadoğu’da yıllardır cereyan eden insanlık dramının gerçek müsebbiplerini tenkit etmek daha akılcı ve mantıklı bir politika olacaktır.

Uydu politikası izlemek bir ülkenin her bakımdan gücünü de, caydırıcılığını da zayıflatır.