17 Mayıs 2014 Cumartesi

Suriye dramı BM'nin kınama aşamasını çoktan aştı


 

Suriye’de 4 yıldır uygulanan zulüm kapsamında işlenmemiş insanlık suçu kalmadı.

Birleşmiş Milletlerin (BM) kayıtlarında bunların hepsi bulunuyor.

Fakat BM bu eşi görülmemiş vahşeti sadece kınamayla geçiştirmeye çalışıyor.

Bir nevi ‘göz boyama’dan öteye geçmiyor

Dört yıldır Suriye’deki zulmü sadece kınamayla geçiştirmekten başka bir iş yaptığı yok.

Katliamlara karşı daha radikal tedbirler almak gerekir.

Bu tedbirleri almanın zamanı çoktan geçti.

Kınama bu derece insanlık suçu işlenmiş olaylar için kullanılmamalı.

Bunun da bir adabı ve sınırı olmalı nereye kadar kınama, savunmasız insanlar vahşice katledilirken işi kınamayla geçiştirmenin de bir suç sayılması gerekir.

Bu insanlık dramına ilgisiz kalış, başka istenmeyen olaylara zemin hazırlıyor.

Nitekim BM ve uluslar arası toplumun ve diğer ilgili kurumların bu küresel insani sorunları çözmede ilgisiz ve yetersiz kalışları sürekli yenilerinin oluşmasına zemin hazırladığını endişeyle izliyoruz.

Çünkü suç işleyenin yanına kar kalıyor algısı oluşmuş dünya kamuoyunda.  

İşte bu nokta işine geldiği zaman bu tür insani konular üzerine topyekûn savunma anlayışıyla giden uluslararası toplum, Suriye konusunda sadece kınamayla yetiniyor.

Bu hususta en önemli görev uluslararası medyaya düşüyor.

Bir de sivil tolum kuruluşlarına.

İşine geldiğinde 24 saat kesintisiz yayın yapan uluslararası medyanın, aynı duyarlılığı bu tür insani olaylar karşısında da göstermesi beklenir.

Suriye gibi bir insani konuda maalesef bu samimiyet gösterilmedi, gösterilmiyor.

Mısır konusunda yine gösterilmedi gösterilmiyor.

Myanmar’daki her türlü hakları ihlal edilen Müslümanlar içinde gösterilmiyor.

Nedeni belli bu vahşetin arkasında belli güçlerin bulunduğunu akla getiriyor.

Emperyalist güçler dört yıldır süren bu vahşeti görmezden geliyor.

Ne demek ‘biz kınadık’.

Bir kere senin kınamanı kimse kaale almıyor.

Almamasının nedeni de biliniyor ki kınaman samimi değil, dört yıldır aynı şey yapılıyor. Bunun danışıklı dövüşten başka bir şey olmadığı artık çok iyi anlaşılmıştır.

Suriye’de çocuklar varil bombalarıyla parça parça olurken, en vahşi hayvanların bile yapamayacağı bir vahşette zulüm uygulanırken, kınamanın Suriyeli mağdurlar lehine bir sonuç getirmeyeceği çok iyi biliniyor.

Suriye’de bir oyalama taktiği uygulanıyor.

Suriye’de bir göz boyama taktiği uygulanıyor.

Suriye’de eşi görülmemiş bir vahşet uygulayan zalim bir yönetim alenen korunuyor.

Suriye’de yapılanların bir insanlık suçu olduğu kanıtlanmış olmasına rağmen, ne BM ve ne de diğer ilgili korkuluşlar bu hususta üzerlerine düşeni yerine getiriyor.

Gerek Suriye’de ve gerekse Mısır’da, Myanmar’da ve diğer zulme maruz kalan Müslüman ülkelerde büyük bir insanlık suçu işleniyor.

Evrensel hukuk, insan hakları ayaklar altına alınmış.

Bu açık duyarsızlığı, ancak ve ancak uluslararası medya ve sivil toplum kuruluşları hukukun içinde kalarak dile getirilebilir.

İşlerine geldiğinde istedikleri yere siyah çelenk bırakarak dünya gündeminde yer bulanlar, işte bu insanlık dramına da demokratik ve hukuki bir üslupla dünya kamuoyunun dikkatlerini çekebilirler; yakmadan, yıkmadan ve fazla bir kalabalık oluşturmadan.

O zaman gerçekten insan konusundaki samimiyetlerini göstermiş olurlar.

Aksi takdirde yakma, yıkma ve hakaret maksatlı protestolar bunların amaçlarının insanlık adına değil, kargaşa ve terör adına yapıldığını gösterir...

Netice olarak dünya huzur ve barışını sağlamak adına kurulmuş BM, "artık bu asli görevini istismar etmekten başka bir işe yaramamaktadır" algısını oluşturuyor zihinlerde.