24 Mayıs 2014 Cumartesi

Güvenlik konseyi mi, engizisyon mahkemesi mi?


 

 
Birleşmiş Milletler güvenlik konseyinin 4. kez uluslar arası ceza mahkemesine gerekli çalışmayı yapması için izin verecek oylamanın Rusya ve Çin tarafından veto edilmesi bir kez daha insanlık adına utanç verici bir karar olmuştur.

Bu engelleme insanlık adına utanç vesilesi olmuştur.

Bu oylama hangi açıdan ele alınırsa alınsın her bakımdan bir yanlışın, hukuksuzluğun ve insanlığın kabul demeyeceği bir fiili durumun desteklendiğini gözler önüne seriyor.

Bir kez daha BM Güvenlik konseyinin mevcut yapısı belli bir azınlığın temel haklarını savunmaktan başka bir amaç gütmediğinin kanıtı olarak dünya kamuoyu önünde tescillenmiştir.

Güvenlik konseyi bu emperyalist yapısı ile bugünün şartlarının çok gerisinde kalmış olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Bir başka deyişle miadını doldurmuş, bütün insanlığın temel sorunlarına cevap verecek nitelikten çok geri kalmış olduğunu ilan etmektedir.

Güvenlik konseyinin yapısı günümüz değerlerinin; insani, hukuki, temel haklar açısından hiç biriyle bağdaşmadığını gerek bu oylama ve gerekse buna benzer oylamalarda bir kez daha göstermiştir.

Güvenlik konseyi sadece belli bir azınlığın menfaatini gözetmekten başka bir gaye ve hedefi olmadığını bu son oylama ile ispatlamıştır.

Yani güvenlik konseyi her bakımdan hukuksuzluğu, haksızlığı kendine amaç edinmiş ve bu özelliğini çatısı altında bulunduğu bu evrensel kurumun temsil ettiği prensiplere ters düşecek bir şekilde temsil etme cüretini bütün dünyanın gözüne baka baka bir kez daha göstermiştir.

Beş daimi üyenin almış olduğu kararlar ortaçağ döneminin Engizisyon mahkemelerinin insanlık vicdanının kabul edemeyeceği işkenceleri bile geride bırakmıştır.

Bu nedenle güvenlik konseyi günümüz engizisyon mahkemelerini andırmaktadır.

Ortaçağ dönemi Engizisyon mahkemeleri akla ve mantığa sığmaz ve hiçbir insanlık vicdanının kabul etmeyeceği işkenceler uyguluyordu…

Şimdi Suriye’de dört yıldır devam eden ağır bir insanlık suçu işleniyor.

Bu suçlar defalarca rapor edilmiş, günümüzde geçerli olan ve yürürlükte olan bütün hukuki ve haklar manzumesinin ve uluslar arası kurumların kabul edemeyeceği insanlık suçunun işlendiği belgelerle kayıt altına alınmış bulunuyor...

Suriye’de yaşanan aslında bir savaş değil, kendi ülkesinde bugün bütün demokratik ülkelerin kabul edip uyguladığı temel hakları istemektedirler.

Ağır bir insanlık suçu işleniyor!..

Suriyeliler temel haklarını; seçme ve seçilme haklarının verilmesini talep ediyorlar.

Fakat bu istekleri mevcut zalim yönetim ve onun destekleyenleri tarafından ret edildiği gibi engizisyon mahkemelerinin uyguladığı metotlarla insanlık vicdanının kabul edemeyeceği bir şekilde ağır işkencelere tabi tutuluyorlar.

Bu engizisyon usulü işkenceleri Güvenlik Konseyinin bir kısım üyeleri destekliyorsa bunlarında küresel kamu vicdanı önünde hesap vermeleri gerekir.

Bu ağır suçları desteklemenin de suç olması gerekir.

Bunu da insanlık adına en azından uluslar arası konumdaki hukukçu ve hukuki kurumların ele alması gerekir.

Ortaçağ mezalimini bitiren bir padişah vardı, o da Fatih Sultan Mehmed idi…

İstanbul’u fethiyle ortaçağ mezalimini bitirmiş yeni bir çağ aşmıştı.

Mazlumlara kucak açmıştı.

Bu vesileyle yaklaşan fetih yıldönümünde Fatih Sultan Mehmed’e ve tüm şehitlere rahmet dilerken; günümüz dünyasını da, bu günümüzün engizisyon mahkemelerinden ve zulmünden kurtaracak yeni bir Fatih’in çıkmasını temenni ediyoruz.