18 Nisan 2013 Perşembe

İsrail'in bitmez terör endişesi


 

İsrail bu sağı solu belli olmaz. Kafasına koyduğunu yaparak gelmiş bugüne kadar.

Uluslararası toplumun tavrı bu ülkeye karşı mevcut şekliyle devam ettiği sürece, tavrını değiştirmeyecek gibi görünüyor.

Kendini hep tehdit altında hissediyor.

Yine son zamanlarda kendine yönelik tehditlerde artış olduğunu ifade ediyor.

Devletinin kuruluşunun 65. yıl dönümü kutlamalarına hazırlanırken, Filistin’den yeni ilhaklar peşinde.

Hiçbir uluslararası kural ve kanun tanımaz. Uluslararası toplum tarafından benimsenmiş bütün değerler sadece kendisine ait olduğu zehabına kapılmış.

Evrensel değerler ve insan hakları çerçevesinde ne varsa tek taraflı olarak onun menfaati ve istekleri doğrultusunda çalışmalıdır.

Bir başkasının bunlarda zerre kadar bir menfaati varsa, o zaman bu evrensel değerlerin önemi yok sayılır.

Çünkü onun gözünde kendisinin belirlediği hedef ve arzularının karşısında olabilecek menfi bir durum, ona en büyük ihanet, en büyük haksızlıktır. Kendinsin başkalarının topraklarını işgal etmesi, terörü önlemek içindir; başkalarını öldürmesi terörü önlemek içindir! İsrail devleti her ne yaparsa yapsın dünya kamuoyu onu makul karşılamak zorundadır; normal karşılamak zorundadır. Çünkü yapılanlar İsrail devleti tarafından yapılmıştır. Bunun hiçbir mahzurlu tarafı yoktur. Arkasındaki medya desteği, uluslararası toplum desteği İsrail’in yaptıklarını hep desteklemiş, makul görmüştür de ondan.

İsrail şimdi Batı Şeria’yı ilhak etmeye hazırlanıyor, uzun yıllardır Filistin’in bu topraklarını işgal etmiş olması, kendisi için haklı bir gerekçe olarak görüyor. Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söyler anlayışı ile hem işgal eder, hem de ilhak.

1967 yılında Golan Tepelerini işgal eden İsrail daha sonra burayı kendi topraklarına ilhak etmiş, iş bu kadar kolay, önce işgal sonra ilhak. Bunu İsrail yapıyorsa bunda bir yanlış, bir sakınca yoktur, anlayışı var.

Kendine ait binlerce yıl öncesine ait bir iz varsa hiçbir güç onu bildiğini yapmaktan alıkoyamaz. Yeter ki bu hususta kararını vermiş olsun.

Tek ve şaşmaz hedefi ‘vaat edilmiş toprakları’ eline geçirmek için her türlü yola başvurmak...

Şimdi BBC’ye yaptığı açıklamada, İsrail başbakanı şöyle diyor; Eğer Suriye’de yanlış grupların eline silah geçerse, bunu önleme hakkına sahip olduğunu söylüyor. Eğer Suriye’deki muhalif grupların eline uçaksavar ve kimyasal silah olursa bölgede oyun değiştirici olacağını söylüyor.

Uluslararası topluma Esat’la savaşan muhaliflere silah yardımı yapılması için artan bir çağrının olduğu, “fakat İslamcı militanların bunları kullanıyor olması, işi daha ileriye götürmelerine sebep olacaktır,” yorumunu yapıyor.

Anlaşılan İsrail uluslararası toplumun da vurdumduymazlığı ile Suriye’de süren kargaşa ortamı ve insanlık dışı durumun devamından yana görünüyor.

İsrail’in ister istemez ima ettiği bir başka husus ise devletinin kuruluşundan bugüne kadar yaptıklarının yanlış olduğunun farkında olması ve bunun bir gün kendisine döneceğini, bu nedenle her fırsatta kendisinin terörist tehlike altında olduğunu dünyaya duyurma gayreti içinde bulunuyor. Bu hezeyanları içine düştüğü yanlışlıklardan ileri geliyor.

Yanlışlıklarını, suçluluk psikolojisini ancak bu şekilde tepiklerle kapatmaya çalışıyor. İsrail bu psikozdan ancak doğruları görüp kabul etmesiyle kurtulabilir. O zaman kendisini daha güvenli hissedecek, lüzumsuz korkulardan kurtulacaktır.